Boşanma Davasında Nafaka Nasıl ve Neye Göre Belirlenir?

Boşanma davasında nafaka nasıl belirlenir? Çekişmeli boşanma davasında nafaka ve tazminat ne kadar olur? Boşanma davasında nafaka neye göre belirlenir? Nafaka çeşitleri nelerdir? Bu makalemizde nafakaya dair tüm bilgileri sizler için düzenledik.

Boşanma davasında nafaka konusu taraflar açısından oldukça merak edilen bir konudur. Türk Medeni Kanunu uyarınca taraflardan biri lehine nafakaya hükmedilebilmesi için boşanma, evliliğin iptali, ayrılık gibi eylemler sonucunda yoksulluğa düşmesi gerekmektedir. Ayrıca yoksulluğa düşecek kişi, nafaka ödeyecek eşten daha ağır kusurlu olmamalıdır. Boşanma davasının açılmasıyla gündeme gelen nafaka konusu ise kendi içinde farklı türler barındırmaktadır.

Yoksulluk Nafakası Nedir?

Boşanma sebebiyle ekonomik olarak geçimini sağlayamayacak derecede güçlük çekecek olan eşin, diğer eşten mali gücü oranında maddi destek sağlanması talebidir. Bu destek, yoksulluğa düşen eşin boşanma sonrası geçimini sağlayabilmesi için talep edilir. Yoksulluğa düşecek olan eş talep etmediği takdirde mahkeme kendiliğinden yoksulluk nafakasına hükmetmez.

Yoksulluk nafakası Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.

Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”

Maddeden de anlaşılacağı üzere nafaka talebinde bulunacak tarafın kesinlikle yoksulluğa düşmesi gerekmektedir. Nafaka talebinde bulunan eş, yoksulluğa düşmeyecek durumda ise hakim nafaka talebini reddetmektedir. Ancak yoksulluk ifadesinin net bir tanımı yoktur. Bu nedenle hakim, her somut olayı dosya özelinde inceleyerek yoksulluk nafakasına yönelik karar verir.

Yoksulluk nafakası, kişinin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmesi halinde geçerlidir. Yani boşanma davasının düşmesi, reddedilmesi ya da davadan vazgeçilmesi durumlarında yoksulluk nafakasına hükmedilmemektedir. Nafaka talep eden eşe yoksulluk nafakası bağlanabilmesi için tarafların boşanmalarına karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi gerekmektedir.

Yoksulluk nafakasının bir diğer hususu ise nafaka borçlusunun kusurunun aranmamasıdır. Yani yoksulluk nafakası ödemekle yükümlendirilen tarafın kusurlu ya da kusursuz olmasının bir önemi bulunmamaktadır.

Bununla birlikte kanun koyucu yoksulluk nafakasının talep edilmesi için herhangi bir süre sınırlaması öngörmemiştir. Yoksulluk nafakası boşanma davasının her aşamasında yazılı veya tutanağa geçirilmek suretiyle sözlü şekilde talep edilebilir. Ayrıca yoksulluğa düşen taraf, boşanma davası kesinleştikten sonra 1 yıl içerisinde ayrı bir dava açarak da nafaka talebinde bulunabilmektedir.

İştirak Nafakası Nedir?

Evlilik birliği içerisinde anne ve baba, çocuklarının bakım ve eğitim ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük taraflar boşanma aşamasında olsa dahi devam etmektedir. Kanun koyucu, boşanma aşamasında çocukların mağdur olmamaları için iştirak nafakasını düzenlemiştir.

İştirak nafakası, velayet kendisine verilmeyen ebeveynin çocuğunun bakım, eğitim ve diğer tüm giderlerinin karşılanması için kendi maddi gücü oranında velayeti alan ebeveyne ödediği nafaka türüdür. Bu nafakayı tarafların talep etmesi şart değildir. Hakim, çocuğun üstün yararı ilkesi gereğince iştirak nafakasına hükmedilmesine ihtiyacın olup olmadığını kendiliğinden inceler.

İştirak nafakası ayrılık, boşanma ve evliliğin iptali sebepleriyle istenebildiği gibi evlatlık edinme, tanım, babalık hükmü gibi durumlarda da istenebilmektedir. Bu nedenle iştirak nafakası yalnızca boşanma davasında talep edilmemektedir. Velayet kendisinde olan ebeveyn, iştirak nafakası için ayrı bir dava açarak da bu nafakayı talep edebilmektedir.

Hakim, iştirak nafakasının miktarını belirlerken anne ve babanın ödeme güçlerini değerlendirmektedir.

Türk Medeni Kanunu’nun 327. Maddesine göre:

“Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır. Ana ve baba, yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu olağanüstü harcamalar yapılmasını gerektirdiği takdirde ya da olağan dışı herhangi bir sebebin varlığı hâlinde, hâkimin izniyle çocuğun mallarından onun bakım ve eğitimine yetecek belli bir miktar sarfedebilirler.” denmektedir. Yani anne ve baba herhangi bir sebepten dolayı çocuklarının bakımı için gerekli harcamaları yapamıyorlarsa, çocuklarına ait malların bir kısmını kullanarak da bu bakım ihtiyacını giderebilmektelerdir.

İştirak nafakası belirlenirken müşterek çocuğun ya da çocukların eğitim, sağlık, barınma, gıda, kıyafet gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasını esas alır. Bu tip durumlarda gerekli görülmesi halinde bir bilirkişi incelemesi yapılabilmekte, bir kısım ilgili kurumlarla iletişime geçerek gerekli bilgi ve belgeler toplanabilmektedir. Hakim elde ettiği verilere dayanarak iştirak nafakasının miktarının belirleyebilir.

Bununla birlikte iştirak nafakası, müşterek çocuğun 18 yaşını doldurması, yani ergin olması ile sona ermektedir. Ancak 18 yaşını doldurarak ergin ergin olan çocuğun eğitiminin halen devam ettiği durumlar da mevcuttur. İşte böyle bir zamanda anne ve baba, durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, çocuklarının eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.  Bu nedenle hakim, çocuğun eğitimin sona ermesine kadar iştirak nafakası ödenmesine hükmedebilmektedir.

Tedbir Nafakası Nedir?

Boşanma davasının sonuçlanması üzerine mahkeme tarafından taraflardan birine, diğer eşe ödemek üzere yoksulluk nafakasına; bununla birlikte müşterek çocuğun bakım ve eğitim masraflarının karşılanması için velayeti alan eşe ödenmek üzere iştirak nafakasına hükmedilmektedir. Ancak boşanma davasının açılması ile sonuçlanması arasında geçen ve uzun süren dava aşamasında hakim, eldeki mevcut verilerle maddi olarak güçlüğe düşeceğini düşündüğü taraf lehine nafakaya hükmedebilmektedir.

Tedbir nafakası eşlerden birinin kendisi veyahut 18 yaşından küçük müşterek çocuk lehine talep edilebilmektedir. Bir nevi yoksulluk ve iştirak nafakalarının boşanma davasının başladığı tarihten kesinleştiği tarihe kadar ödenen ismi, tedbir nafakasıdır. Bununla birlikte tedbir nafakası talep eden eşin kusurlu olup olmaması önemli değildir. Uygulamada oldukça tartışmalara neden olan bir durum olsa da, aldatan eş lehinde de tedbir nafakasına hükmedilebilmektedir.

Tedbir nafakası boşanma davasının açılmasından kesinleşmesine kadarki süreçte ödenen bir nafaka olması sebebiyle geçicidir. Yani söz konusu nafaka, taraflardan birinin mağdur olmaması için geçici bir tedbirdir. Bu nedenle dava sonuçlanıp boşanma kararı kesinleştikten sonra tedbir nafakasının kaldırılmasına veya yoksulluk ya da iştirak nafakası olarak devam etmesine karar verilmektedir. Ayrıca tedbir nafakası, boşanma gerçekleşmiş gibi düşünülerek belirlenir. Bir diğer deyişle hakim tedbir nafakasına hükmederken, maddi olarak güçlüğe düşecek olan eşin güncel ihtiyaçlarını ve tarafların ekonomik şartlarını hesaplayarak bir miktar belirlemektedir.

Tedbir nafakasının yoksulluk nafakasından farkı ise talebe bağlı olmamasıdır. Maddi olarak güçlüğe düşecek olan eş, diğer eşten bu nafakayı talep etmese dahi hakim tedbir nafakasına hükmedilmesine gerek olan bir durum tespit ederse, bu nafakaya kendiliğinden hükmedebilir. Ancak yine de her olay kendi özelinde değerlendirildiğinden tarafların kendileri ya da müşterek çocukları için tedbir nafakasını talep etmeleri tavsiye edilmektedir.

Uygulamada sıkça karşılaştığımız üzere aleyhine tedbir nafakasına hükmedilen taraf bu nafakayı ödemediği takdirde, maddi olarak güçlüğe düşen taraf tedbir nafakasının verildiği kararı icraya koyabilir. Böylece tedbir nafakasını ödemekle yükümlü olan eşin banka hesaplarından para çekilerek, diğer eşin banka hesabına para yatırılmaktadır.

Yardım Nafakası Nedir?

Bu nafaka boşanma süreci ve sonrasında verilen nafaka türlerinden farklı türde bir nafakadır. Yardım nafakası, bir kişinin ihtiyaç durumunda, Türk Medeni Kanunu’nun belirttiği üstsoy, altsoy ve kardeşleri için mali destek sağlamakla yükümlü olduğu nafaka türüdür. Kanun, bu kişilerin yoksulluğa düşecek yakınlarına yardım etmelerini gerektirir. Örneğin, ergin bir çocuk için iştirak nafakası talep edilemez; ancak diğer şartlar sağlanıyorsa ergin çocuk, yardım nafakası isteyebilir ve bu talepte bulunabilir. Yardım nafakası davası, mirasçılık düzenlemelerine göre açılır ve talep edilen miktar, nafaka alacaklısının geçimi için gerekli olan ve ödeyene uygun olan bir miktar olarak belirlenir.

Yardım nafakası, boşanma, ayrılık veya evliliğin iptali gibi durumlar neticesinde verilen nafaka türlerinden farklıdır. Bu nafaka, yoksulluğa düşecek olan kişiye, üstsoyu, altsoyu ve kardeşlerinin refahı gözetilerek verilir. Eşlerin ve anne-babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler korunur. Hakim, duruma göre yardım nafakası miktarını azaltabilir veya kaldırabilir. Dava, nafaka alacaklısı veya kamu yararına hizmet eden kurumlar tarafından açılabilir. Gelecek yıllarda nafaka miktarının tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre yeniden belirlenmesi mümkündür.

Yardım nafakası davası açmak için belirli bir süre yoktur. Koşullar uygunsa nafaka alacaklısı bu davayı herhangi bir zamanda açabilir. Yetkili mahkeme genellikle taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

Boşanma Davası Kesinleştikten Sonra Nafaka Talep Edilebilir Mi?

Boşanma davası sırasında nafaka talep etmeyen eş, boşanma kesinleştikten sonra nafaka talebinde bulunabilir. Ancak bu talep bir dava yolu ile ileri sürülebilmektedir. Boşanmadan sonra eşlerden biri nafaka davası açmak istediği takdirde, kendi bulunduğu yerleşim yeri aile mahkemesinde açmalıdır. Davacının yerleşim yerinde aile mahkemesinin bulunmadığı hallerde ise dava, asliye hukuk mahkemelerinde açılmalıdır.

Nafaka davası ile ilgili önemli olan nokta ise zamanaşımı süresidir. Türk Medeni Kanunumuzun 178. Maddesine göre “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar”. Yani eşlerden biri, boşanma davasından sonra nafaka talebinde bulunmak istiyorsa, davanın kesinleşme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde nafaka davası açmak zorundadır. Aksi halde 1 yıl geçtikten sonra açılan dava reddedilecektir.

Anlaşmalı Boşanma Davasında Nafaka Talebi

Anlaşmalı boşanma davalarında velayet, nafaka, maddi manevi tazminat, mal paylaşımı, ziynet eşyaları gibi konularda tarafların anlaşmaları halinde bir protokol hazırlanır. Hazırlanan bu anlaşmalı boşanma protokolü taraflarca imzalanarak mahkemeye başvurulur. Hakim, tarafların boşanmalarına bir engel görmediği takdirde tarafların boşanmalarına karar verir.

Taraflar anlaşmalı boşanma davasında, çekişmeli boşanma davasında olduğu gibi birbirlerinden nafaka talebinde bulunabilmektedirler. Bu talepleri anlaşmalı boşanma protokolüne yazdıkları takdirde nafaka konusunda bir sorun kalmamaktadır. Ayrıca taraflar nafaka taleplerini oldukça detaylı şekilde açıklamış olmalılardır. Örneğin; nafakayı hangi eşin, ne kadar miktarda, hangi günlerde vereceğinin protokolde yazılması gerekmektedir.

Anlaşmalı Boşanma Davasından Sonra Nafaka Talep Edilebilir Mi?

Anlaşmalı boşanma davasında, protokole tarafların birbirlerinden nafaka talebinin bulunmadığının yazılması halinde, boşanma kesinleştikten sonra taraflar birbirlerinden nafaka talep edemezler. O nedenle tarafların nafakaya ilişkin bir taleplerinin olup olmadığı hususunu iyice düşünerek adım atmaları gerekmektedir.

Bununla birlikte anlaşmalı boşanma davasında taraflar, iştirak nafakasına ilişkin bir talepte bulunmasalar dahi boşanma kesinleştikten sonra yeni bir dava açarak müşterek çocuk için iştirak nafakası talebinde bulunabilmektedirler. Bu durum iştirak nafakasının kamu düzenine ilişkin olmasından kaynaklanmaktadır. Boşanma davalarında “çocuğun üstün yararı ilkesi” geçerli sayılır ve bu ilkeye göre hareket etmek gerekir.

Taralar iştirak nafakasından vazgeçseler bile ileride bu konuda veya miktarın artırılması konusunda dava açılabilecektir. Çünkü iştirak nafakası, çocuğun menfaatine verilen bir nafakadır. Bu nedenle tarafların feragati geçerli olmamaktadır. Uygulamada hakimler, iştirak nafakasının çocuğun giderleriyle ve kamu düzeniyle ilgili olduğunu kabul etmektedirler. Bu sebeple taraflar iştirak nafakası talebinde bulunmasalar dahi, düşük bir miktar bile olsa iştirak nafakasının mahkeme tarafından kendiliğinden hükmedilebileceği gözlemlenebilir.

Boşanma Davasında Nafaka Nasıl Belirlenir?

Tedbir ve yoksulluk nafakası, başvuru üzerine belirlenir. Hakim, müşterek çocuklar için tedbir nafakası ve iştirak nafakasına otomatik olarak karar vermelidir. Çünkü çocukların ebeveynleriyle ilişkileri ve bakım, ihtiyaçlarının karşılanması toplumsal düzen açısından düzenlenmelidir.

Tedbir nafakası belirlenirken, boşanan eşlerin ekonomik durumu, aile konutunda kimin kalacağı ve çocuğun bakımını üstlenecek taraf göz önünde bulundurulur. Nafaka, eşlerden mali olarak güçlü olan taraf kimse onun geliri oranında belirlenir. Bu gelir sadece maaşla sınırlı değildir. Kira geliri ile benzer olan diğer gelirler de dikkate alınır.

Yoksulluk nafakası ödeyecek olan eşin kusurunun bulunmaması, nafaka ödemesini engellemez. Önemli olan, nafaka talep eden tarafın nafaka borçlusundan daha ağır kusurlu olmamasıdır. Hakim, nafaka borçlusunun mali gücü ve gelir düzeyi, boşanılan eşin ve çocukların temel yaşam giderleri, müşterek çocuk sayısı ve yaşları, eğitim ve sosyal yaşam giderleri, sağlık, okul ihtiyaçları, ulaşım gibi giderleri göz önünde bulundurarak yoksulluk nafakasını belirler.

Yoksulluk nafakası, taraflar arasında yapılan anlaşma veya çekişmeli boşanma davalarında belirlenebilir. Ancak belirlenen nafaka miktarının hakim tarafından onaylanması gerekmektedir.

Hakim, her yıl ÜFE oranında nafakanın güncellenmesine karar verebilir veya tarafların talebi üzerine hakkaniyete uygun olarak nafaka artırımı veya azaltımı yapabilir. Aksi takdirde nafakanın kesilmesi kararı da verilebilir; bu durumda boşanan eşlerin mahkemeye başvurması gerekir.

Nafakanın Ödenmemesi Durumunda Ne Yapılır?

Nafaka ödemekle yükümlü olan taraf nafakayı ödemediği takdirde, nafaka alacaklısı icra takibi başlatarak tahsilat yapabilir.  Ancak nafaka alacaklısının icraya başvurarak dahi alacağını tahsil edememesi de mümkündür. Bu tip durumlarda nafaka yükümlüsü aleyhine İcra İflas Kanununca düzenlenen tazyik hapsine karar verilmektedir.

İcra ve İflas Kanununun “Nafakaya ilişkin kararlara uymayanların cezası” başlıklı 344. Maddesi uyarınca: “Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir.

Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde,. ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.” denilmektedir. Görüldüğü üzere nafaka borçlusu borcunu ödemediği hakkında takdirde tazyik hapsine hükmedilmektedir. Ancak tazyik hapsi son üç aydır ödenmeyen nafakaya ilişkin olarak hükmedilir.

Hangi Durumlarda Nafaka Kendiliğinden Sona Erer?

Nafaka, belirli durumların gerçekleşmesi halinde kendiliğinden sona erebilmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 176/3. Maddesi uyarınca “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.” denilmektedir.

Kanun maddesinden de anlaşıldığı üzere irat şeklinde ödenen nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin ölümü durumunda otomatik olarak sona erer.

Hukuk sistemimizde nafaka, sermaye veya irat biçiminde olmak üzere iki şekilde ödenebilir. Sermaye biçiminde ödenen nafaka tek seferde ödenir ve daha sonra değiştirilemez veya azaltılamaz. Ancak irat biçiminde ödenen nafaka her ay düzenli ödemeler şeklinde yapılmaktadır. Bu durumda değişiklik veya azaltma talep edilebilir.

Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi durumunda, nafaka ödeyen eski eş ödeme yapmayı sonlandırabilir. Böyle bir durumda mahkeme kararı gerekmez. Ancak nafaka borçlusu olan kişinin yeniden evlenmesi nafakayı sona erdirmese de, nafaka miktarında indirime neden olabilir. TMK 176/4’e göre, tarafların mali durumları değişirse veya hakkaniyet gerektiriyorsa nafakanın azaltılmasına karar verilebilir.

Nafaka, kişisel alacak ve borç olduğundan, nafaka alacaklısının veya borçlusunun ölümü halinde nafaka kendiliğinden sona erer. Bu durumda, nafaka alacaklısının mirasçıları yaşayan taraftan nafaka talep edemez. Aynı şekilde nafaka borçlusunun mirasçıları da yaşayan tarafa nafaka ödemekle yükümlü değildir. Fakat bu husus, nafakanın sağlıklı olduğu dönemde doğmuş ancak ödenmemiş olan nafakalar için geçerlidir. Böyle bir durumda ödenmemiş nafakaların talep edilmesi gerekir.

Nafakanın Kaldırılması Hangi Durumlarda Talep Edilebilir?

Türk Medeni Kanunu’nun 176/3. Maddesi uyarınca “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.” denilmektedir.

Kanun maddesinden de anlaşıldığı üzere nafaka alacaklısı evli olmamasına rağmen evliymiş gibi yaşarsa, nafaka alacaklısının yoksulluk durumu ortadan kalkarsa veyahut nafaka alacaklısı, haysiyetsiz bir şekilde hayat sürerse nafaka ödemekle yükümlü olan tarafın talebi halinde nafaka kaldırılır.

Nafaka Alacaklısının Evlenme Olmaksızın Fiilen Evliymiş Gibi Yaşaması Hali

Uygulamada nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi halinde nafaka kendiliğinden kesilir. Ancak bazı hallerde nafaka alacaklısı, kendisine ödenen nafakanın kesilmemesi için yeniden evlenmez. Bunun yerine hayatındaki kişiyle fiilen evliymiş gibi yaşamaya başlar. Bu durum hakkın kötüye kullanılmasıdır. Fakat nafaka borçlusu, mahkemeden talep etmediği takdirde nafakayı halen ödemekle yükümlü olur.

Ayrıca fiilen evliymiş gibi birlikte yaşama durumunun söz konusu olabilmesi için birliktelik devamlılık arz etmelidir. Kısa süren birliktelikler Yargıtayca evliymiş gibi yaşama olarak kabul edilmez. Sonuç itibariyle  nafaka alacaklısının evlenmeden fiilen evliymiş gibi yaşamaya başlaması halinde nafaka yükümlüsü nafakanın kaldırılmasını talep etmelidir.

Nafaka Alacaklısının Yoksulluğunun Ortadan Kalkması

Yoksulluk nafakası, kişinin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmesi halinde geçerlidir. Ancak, zaman ilerledikçe tarafların finansal durumları değişebilir. Bu durumda, nafaka alacaklısının zorluktan kurtulabileceği gibi geliri de artabilir. Tarafların mali durumları değiştiğinde veya adaletin gerektirdiği durumlarda, nafaka ödeyene nafakanın azaltılması talep edilebilir. Örneğin, önceden işsiz olan biri iş bulabilir veya nafaka ödeyen kişi işten ayrılabilir; bu da tarafların mali durumlarını değiştirir. Bu durumda, mahkeme yeni koşullara göre nafakayı azaltma veya kaldırma kararı verebilir.

Nafaka Alacaklısının Haysiyetsiz Hayat Sürmesi

Nafaka alacaklısının haysiyetsiz yaşam sürmesi, nafakanın iptal edilebileceği bir durumdur. Bu tür davranışlar genellikle toplumun değer yargılarına ve genel ahlaka aykırı olarak kabul edilir. Örneğin, nafaka alacaklısının ahlaki olmayan mesleklerle uğraşması, uyuşturucu kullanması, alkol veya kumar bağımlılığı gibi durumlar haysiyetsiz yaşam olarak değerlendirilebilir.

Yargıtay, başka ilişkilerden gelir elde ederek lüks bir yaşam süren nafaka alacaklısının, haysiyetsiz yaşam sürdüğünün kanıtlanamaması nedeniyle nafakanın kaldırılma talebini reddetmiştir. İlgili olayda yerel mahkeme, nafaka alacaklısının kredi kartı ekstrelerini ve telefon fatura dökümlerini inceleyerek, lüks kozmetik harcamaları ve yurt dışı seyahatler tespit etmiş ve nafakanın iptaline karar vermiştir.

Anlaşmalı Boşanma Davasında Belirlenen Nafaka Kaldırılır Mı?

Anlaşmalı boşanma davasında taraflarca belirlenerek protokole yazılan nafaka miktarının indirilmesi veya kaldırılması mümkündür. Fakat bu işlemler ortada geçerli bir neden olmadıkça gerçekleştirilmez. Keyfi olarak nafakanın indirilmesi veya kaldırılmasının talep edilmesi, hakkın kötüye kullanılmasından öteye gitmemektedir. Bunun yanında nafaka borçlusunun ya da alacaklısının ekonomik olarak değişiklik göstermesi halinde nafakanın indirilmesi veya kaldırılmasının talep edilebilir.

Boşanma Davasında Nafakaya İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/1006 E., 2019/1132 K. sayılı kararına göre

“… Aile Mahkemesinin 2013/472 E., 2014/255 K. sayılı boşanma kararının gerekçesinde yer alan kanaatin eldeki dava dosyasında kusurun tespiti için yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, yoksulluk nafakası, boşanma ile yoksulluğa düşecek olan eş için verilen bir nafaka türü olup, söz konusu bu nafaka boşanma davası kesinleştikten sonra işlemeye başlar. Yoksulluk nafakası boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175. maddesinde: “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

Aynı Kanunun “Tazminat ve nafakanın ödenmesi” başlıklı 176. maddesi ise; “Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez. İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir…”

Hâkim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” hükmünü içermektedir.

TMK’nın 178. maddesine göre bir yıllık zamanaşımı süresi içinde açılan yoksulluk nafakası davasında; yeni vakıalara dayanılması, yeniden kusur dağılım ve derecesinin tespit edilmesi mümkün değildir. Bu taleplerin değerlendirilmesinde esas alınacak kusur, boşanma davasında belirlenen ve boşanma sebebi olarak kabul edilmiş olan kusurdur. Mahkeme kesinleşen boşanma davasındaki tarafların kusur dağılım ve derecesine bakıp, nafaka talebini buna göre karara bağlayacaktır. Başka bir anlatımla kesinleşmiş mahkeme kararı ile tarafların kusurları belirlendiğinden bundan sonra bu konuda kesin hükmün bağlayıcılığı kuralı gereği, yeniden inceleme yapılamaz, boşanma davasındaki kusur belirlemesi tarafları bağlar.

Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya gelindiğinde; davacı … tarafından davalı … aleyhine açılan boşanma davasında, tarafların boşanmalarına, davacı tarafından nafaka ya da maddi-manevi tazminat talebi bulunmadığından bu konular hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, verilen karar temyiz edilmeksizin 20.06.2014 tarihinde kesinleşmiştir.

Hâl böyle olunca eldeki davada yeniden kusur araştırması yapılması mümkün olmadığı yönündeki mahkemenin direnme gerekçesi usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazları konusunda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.”

*                            *                            *                            *                           *                          *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2020/4180 E., 2020/6836 K. sayılı kararı uyarınca

“… Bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde ilk derece mahkemesi ortak çocuk Deniz ve davacı-karşı davalı kadın yararına hüküm altına alınan nafakalara ilişkin olarak “Müşterek çocuk … 17/08/2017 tarihi itibariyle reşit olduğundan velayet konusunda karar verilmesine yer olmadığına, müşterek çocuk … için dava tarihi olan 25/11/2014 tarihinden itibaren hükmedilen aylık 1.000,00 TL tedbir nafakasının müşterek çocuğun reşit olduğu 17/08/2017 tarihinden itibaren kaldırılmasına, çocuk reşit olduğundan iştirak nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına, davacı-karşı davalı kadın lehine dava tarihi olan 25/11/2014 itibaren hükmedilen aylık 750,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi olan 06/03/2020 tarihi itibariyle aylık 400,00 TL azaltılarak takdir edilen aylık 350,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamı ile davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, karar kesinleştiğinde aynı miktarın yoksulluk nafakası olarak devamı ile davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine” şeklinde hüküm tesis etmiştir.

Dairemizin 25.12.2018 tarihli bozma ilamı öncesinde erkeğin boşanma davasındaki boşanma hükmü ve velayet düzenlemesi temyizin kapsamı dışında bırakılmakla tarafların boşanmalarına ve ortak çocukların velayetinin anneye verilmesine dair hüküm 09.09.2016 tarihi itibarıyla kesinleşmiştir. Ortak çocuk Deniz 25.12.2018 tarihli bozma ilamı öncesinde 17.08.2017 tarihinde ergin olmuştur.

Ortak çocuk Deniz yararına boşanma hükmünün kesinleştiği 09.09.2016 tarihine kadar tedbir nafakası ve bu tarihten ergin olduğu tarihe kadar iştirak nafakasına hükmolunması gerekirken, adı geçen çocuk hakkında tedbir ve iştirak nafakaları yönünden infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm tesis edilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. …”

*                            *                            *                            *                          *                          *

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 09.02.2017 tarih ve 2016/11248 E., 2017/1107 K. Sayılı kararında

“Somut olayda, kendisine aylık 280 TL yoksulluk nafakası bağlanan davalı …’nin, boşanmadan sonra emekliye ayrıldığı, 950 TL emekli maaşı aldığı ve 650 TL kira gelirinin olduğu anlaşılmaktadır. Yoksulluk nafakasının amacı, lehine takdir edilen eşi yoksulluktan kurtarmaktır. Davacı kocanın ise 4800 TL maaş alırken boşanmadan sonra emekli olarak ….680 TL emekli maaşı aldığı, davacının gelirinde emekli olması sebebiyle azalma olurken, davalı kadının emekliye ayrılması ve kira gelirinin olması nedeniyle toplam geliri gözetildiğinde boşanma sonucu oluşan yoksulluk halinin ortadan kalktığı bir gerçektir.
Şu halde mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; davalının yoksulluğunun ortadan kalktığı gözetilerek, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına yönelik davanın kabulüne karar verilmesi gerekir…” şeklinde kara verilmiştir.

*                            *                            *                            *                          *                          *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 13.01.2014 tarihli ve 2013/18569 E. 2014/228 K. Sayılı ilamına göre;

“Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı ispatlanmamış ise de, güven sarsıcı davranışlarda bulunan davalı kadının boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunun anlaşılmış bulunmasına göre davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. Tedbir nafakası boşanma davası açılmakla alınması gerekli tedbirlerden olup (Türk Medeni Kanunu 169.madde); boşanma davasındaki kusur belirlemesi nafaka takdirinde esas alınamaz (Hukuk Genel Kurulunun 2.11.2011 tarihli 2011/2-533 esas, 670 karar sayılı kararı).

Lehine önlem alınacak olan taraf kusurlu olsa dahi, önlemi gerektirici sebebin varlığı halinde kanunda belirtilen geçici nitelikteki önlemlerin alınması gerekir. Öyleyse ev hanımı olup herhangi bir geliri ve mal varlığı bulunmayan davalı yararına dava tarihinden geçerli olmak üzere uygun bir miktarda tedbir nafakası taktir edilmesi gerekirken kusurlu olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.”

*                            *                            *                            *                          *                          *

Boşanma davanızda hak kaybına uğramamak için bir boşanma avukatından destek almanızı tavsiye ederiz.

Diğer yazılarımız için tıklayın…

Tel : 0 501 144 84 27

Av.Zeynep Ünal Murat