Boşanmada Mal Paylaşımı (Mal Rejimi Tasfiyesi)

Bu makalemizde boşanmada mal paylaşımı nasıl olur, mal paylaşımı davası nedir, mal rejimi nedir ve çeşitleri nelerdir, boşanma davasında mal paylaşımı nasıl yapılır, anlaşmalı ve çekişmeli boşanmada mal paylaşımı nasıl yapılır gibi birçok soruyu cevaplandıracağız.

Mal Paylaşımı Davası Nedir?

Mal paylaşımı davası, evlilik birliğinin sona ermesi sonucunda, eşlerin sahip oldukları malların yasal olarak nasıl paylaşılacağına dair bir çözüm getiren hukuki bir süreçtir. Türkiye’deki Medeni Kanun’a göre, boşanma sonrasında eşler arasında mevcut malların paylaştırılması için mal rejimi tasfiyesi yapılır. Bu dava, evlilik süresince edinilmiş malların hangi oranda ve nasıl paylaşılacağını belirlemek üzere açılır ve boşanma kararının ardından devreye girer.

Eşlerin evlilik süresince elde ettikleri mallar, edinilmiş mal olarak kabul edilir ve bu malların paylaşımı mal rejimi tasfiyesi kapsamında gerçekleştirilir. Burada amaç, evliliğin sona ermesiyle birlikte eşlerin ekonomik olarak adil bir şekilde ayrılmalarını sağlamaktır. Mal paylaşımı davası, özellikle mal varlığının karmaşık olduğu, tarafların uzlaşamadığı ve malların belirli bir değer taşıdığı durumlarda gündeme gelir. Taraflardan biri, diğer eşten payına düşen değeri talep edebilir ve bu talep, mahkeme tarafından değerlendirilir.

Mal paylaşımı davasında edinilmiş malların belirlenmesi, malların hukuki statüsü ve mal rejiminin türü gibi konular oldukça önemlidir. Bu dava türü genellikle boşanma kararının ardından açılır, fakat taraflar boşanma sürecinde de mal paylaşımı konusunda anlaşma sağlayarak bu davayı açmadan uzlaşabilirler. Ancak uzlaşma sağlanamazsa, bu dava mahkemede görülür ve hukuki bir karara bağlanır.

Boşanma Davası ile Mal Paylaşımı Davası Arasında Nasıl Bir İlişki Vardır?

Boşanma davası ve mal paylaşımı davası, evlilik birliğinin sona ermesi sürecinde birbirine paralel ilerleyen, ancak farklı hukuki niteliklere sahip olan iki ayrı dava türüdür. Mal paylaşımı davası bu sürecin ardından tarafların sahip oldukları mal varlıklarının paylaştırılması için başvurulan bir dava türü iken, boşanma davası evlilik birliğinin sona erdirilmesi amacıyla açılır. Bu iki dava arasında hukuki bir bağlantı olsa da, her ikisi de farklı konulara odaklanır ve ayrı süreçler gerektirir.

Boşanma davasında, evlilik birliğinin sona erdirilmesi ve boşanmanın hukuki olarak kabul edilmesi için gerekli şartlar değerlendirilir. Bu dava sürecinde, tarafların ortak yaşamlarına son verilmesi ve boşanmanın sonuçları karara bağlanır. Boşanma kararı, aynı zamanda taraflar arasındaki yasal mal rejimini de sona erdirir ve bu aşamada, eşlerin sahip oldukları malların nasıl paylaştırılacağı meselesi gündeme gelir.

Mal paylaşımı davası ise boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında açılabilen bir dava olup, evlilik süresince edinilmiş malların her iki eş arasında yasal olarak paylaştırılmasını sağlar. Türkiye’de mal rejimi olarak genellikle edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır. Bu rejim, eşlerin evlilik boyunca elde ettikleri mal varlıklarının paylaştırılmasını öngörür ve boşanma kararı kesinleştikten sonra mal paylaşımı davası açılabilir. Bu sebeple, mal paylaşımı davası boşanma davasının tamamlayıcı bir unsuru olarak değerlendirilir.

Boşanma davası ile mal paylaşımı davasının farklı hukuki süreçler içermesi, her iki davanın birbirinden bağımsız şekilde yürütülmesine imkan tanır. Boşanma davası sonuçlanmadan mal paylaşımı davası açılamaz; ancak boşanma davası sürecinde taraflar, mal paylaşımı konusunda anlaşmaya varmışsa bu anlaşma mahkemeye sunulabilir ve bu durumda mal paylaşımı davasına gerek kalmadan paylaşım gerçekleştirilebilir. Bu anlaşma, mahkeme tarafından onaylanır ve boşanma protokolünün bir parçası olarak değerlendirilir. Ancak, taraflar arasında mal paylaşımı konusunda anlaşma sağlanamazsa, boşanma kararının kesinleşmesinin ardından mal paylaşımı davası açılması gerekir.

Mal Rejimi Nedir? Çeşitleri Nelerdir?

Mal rejimi, eşlerin evlilik boyunca sahip oldukları malların nasıl yönetileceği ve boşanma durumunda nasıl paylaşılacağına dair hukuki düzenlemeleri ifade eder. Türkiye’de geçerli olan mal rejimleri, Medeni Kanun’da düzenlenmiştir ve evlenme sırasında veya evlenmeden önce eşler tarafından serbestçe seçilebilir. TMK’da sayılan mal rejimi türleri şunlardır:

  1. Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi: Bu rejim, Türkiye’de yasal olarak kabul edilen temel mal rejimidir ve eşlerin evlilik süresince edindikleri malların eşit olarak paylaştırılmasını öngörür. Edinilmiş mallara katılma rejimi, evlilik sırasında elde edilen tüm mal varlıklarının her iki eşin de ortak malı olarak kabul edilmesini sağlar. Eşlerin kendi kişisel malları bu paylaşım dışında tutulur.
  2. Mal Ayrılığı Rejimi: Bu rejimde, eşlerin her biri sahip oldukları mal varlığını ve borçlarını kendi adına muhafaza eder. Mal ayrılığı rejimi, evlilik süresince edinilen malların her iki eşin de kendi malı olarak kabul edilmesini sağlar. Yani, eşlerin mal varlıkları birbirinden bağımsızdır ve boşanma durumunda her biri kendi mal varlığı üzerinde tasarruf eder.
  3. Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi: Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde, evlilik boyunca her iki eşin mal varlıkları bağımsız olarak değerlendirilirken, boşanma anında belirli mallar üzerinde paylaşım yapılır. Bu rejim, evlilik süresince ortak bir paylaşım olmayıp, boşanma sırasında belirli mal varlıklarının eşit ya da adil şekilde paylaştırılması üzerine odaklanır.
  4. Mal Ortaklığı Rejimi: Mal ortaklığı rejimi, eşlerin hem kişisel mallarının hem de ortak edinilen mallarının birlikte değerlendirildiği bir rejimdir. Bu rejimde, evlilik boyunca eşlerin edindiği tüm mallar ortak bir havuzda toplanır ve boşanma durumunda bu havuzdaki mallar eşit olarak paylaştırılır. Bu rejim genellikle az tercih edilmekle birlikte, eşler arasında tam bir ortaklık anlayışını ifade eder.

Mal Paylaşımında Hesaplama Nasıl Yapılır?

Mal paylaşımında hesaplama, evlilik süresince edinilmiş malların ve kişisel malların ayrımının yapılmasıyla başlar. İlk olarak, tarafların sahip oldukları malların niteliği belirlenir. Bu mallar, edinilmiş mallar ve kişisel mallar olarak ikiye ayrılır. Kişisel mallar paylaşıma dahil edilmezken, edinilmiş mallar taraflar arasında paylaştırılır. Bu noktada, her iki eşin de evlilik süresince elde ettiği gelir ve mallar hesaplamada dikkate alınır.

Edinilmiş malların toplam değeri belirlendikten sonra, bu değerden her iki tarafın da borçları düşülür. Bu aşamada, eşlerin evlilik süresince birlikte veya bireysel olarak aldıkları borçlar değerlendirilir. Borçların çıkarılmasıyla elde edilen net değer, her iki eş arasında eşit şekilde bölüştürülür. Bu paylaşımın adil ve doğru yapılabilmesi için bilirkişi raporları ve gerekli durumlarda uzman görüşleri alınabilir. Bilirkişiler, özellikle taşınmaz malların veya işletmelerin değer tespiti konusunda önemli rol oynar.

Boşanmada Hangi Mallar Paylaştırılır?

Boşanma sonrasında paylaşıma konu edilecek mallar, edinilmiş mallar olarak kabul edilen ve evlilik süresince elde edilen mal varlıklarıdır. Bu mallar, eşlerin ortak katkılarıyla elde edilmiş ve evlilik süresince ortak ekonomik birikime dahil olan varlıkları kapsar. Bu varlıklar arasında taşınmazlar (örneğin evler ve arsalar), araçlar, bankadaki mevduatlar, hisse senetleri ve evlilik süresince yapılan diğer tüm birikimler yer alır.

Edinilmiş mallara örnek olarak, eşlerin maaşlarıyla alınan taşınmazlar, ortak birikimlerle yapılan yatırımlar ve evlilik süresince açılan ortak banka hesapları verilebilir. Ayrıca, bir eşin kendi adına çalışarak elde ettiği gelir ve bu gelirle elde edilen tüm varlıklar da edinilmiş mal sayılır. Bu nedenle, evlilik süresince bir eşin elde ettiği kazanç, mal rejimi tasfiyesinde diğer eşle paylaşılmak üzere değerlendirilir.

Boşanmada Hangi Mallar Paylaştırılmaz?

Boşanma sürecinde paylaşıma konu edilmeyen mallar, kişisel mallar olarak kabul edilen ve belirli bir eşe özgü olan varlıklardır. Kişisel mallar, genellikle eşlerin evlilik öncesinde sahip oldukları varlıklar, miras yoluyla elde edilen mallar, bağış yoluyla edinilen mallar ve kişisel kullanım için alınan eşyalar olarak tanımlanır. Bu mallar, evlilik birliğinin ekonomik birikimine katkı sağlamadığı ve bir eşin kişisel mülkü olarak kabul edildiği için mal paylaşımında değerlendirilmez.

Örneğin, bir eşin evlenmeden önce sahip olduğu bir arsa veya daire, boşanma sürecinde kişisel mal olarak değerlendirilir ve diğer eşle paylaşıma konu edilmez. Aynı şekilde, bir eşin anne veya babasından miras yoluyla elde ettiği varlıklar da kişisel mal olarak sayılır ve paylaşım dışında tutulur. Kişisel kullanım eşyaları da paylaşılmayan mallar arasındadır; bunlar, bir eşin kişisel olarak kullandığı ve diğer eşin ortak olarak sahip olmadığı eşyaları kapsar (örneğin, giysiler, mücevherler).

Anlaşmalı Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Anlaşmalı boşanmada mal paylaşımı, eşlerin boşanma sürecine başlamadan önce veya boşanma sürecinde, sahip oldukları mal varlıklarının nasıl bölüşüleceği konusunda anlaşmaya varmasıyla gerçekleştirilir. Bu süreçte tarafların, evlilik birliği içerisinde edinilmiş tüm mallar üzerindeki haklarını karşılıklı olarak kabul etmeleri ve bu hususta ortak bir karar vermeleri gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma protokolü bu anlamda oldukça önemlidir ve mal paylaşımı konusundaki her detay bu protokolde açıkça belirtilmelidir.

Anlaşmalı boşanmada taraflar, mal paylaşımı ile ilgili kendi iradeleriyle düzenledikleri bir protokolü mahkemeye sunar. Bu protokol, evlilik süresince edinilmiş malların kimde kalacağı veya nasıl bölüşüleceği gibi konuları içerir. Taraflar bu protokolde taşınmaz mülklerin, araçların, banka hesaplarının, birikimlerin ve diğer tüm mal varlıklarının paylaşımını net bir şekilde belirtirler. Anlaşmalı boşanmanın en temel şartlarından biri olan bu protokol, hakim tarafından uygun bulunup onaylandığında, boşanma kararıyla birlikte yürürlüğe girer ve taraflar bu paylaşıma uygun olarak mal varlıklarını bölüşürler.

Mal paylaşımı protokolü hazırlarken tarafların dikkate alması gereken bazı önemli noktalar vardır. Örneğin, paylaşılacak malların değerinin belirlenmesi ve tarafların bu mallar üzerindeki haklarının netleştirilmesi gereklidir. Bu noktada tarafların anlaşmazlık yaşamaması adına mal varlıklarının doğru ve adil bir şekilde değerlendirilmesi önemlidir. Taraflar, evlilik süresince birlikte elde ettikleri tüm varlıkları adil bir biçimde bölüşmek üzere karar aldıklarında, bu süreç daha kısa ve az masraflı olacaktır. Özellikle evlilik süresince edinilmiş olan ev, araba gibi taşınmaz ve taşınır mallar üzerinde yapılan paylaşımda tarafların rızası ve ortak kabulü önem taşır.

Anlaşmalı boşanmada, tarafların mal paylaşımı konusunda anlaşmaya varması, boşanma sürecinin daha hızlı ve kolay bir şekilde sonuçlanmasını sağlar. Taraflar arasında bir anlaşmazlık olmadığı için, mal paylaşımı davası açılmasına gerek kalmaz ve bu durum hukuki süreci büyük ölçüde kısaltır. Mahkeme, tarafların sunduğu mal paylaşımı protokolünü değerlendirir ve tarafların özgür iradeleriyle hazırladıkları bu belgeyi uygun bulursa, mal paylaşımı bu protokolde belirtilen şekilde gerçekleştirilir. Eğer protokolde bir eksiklik veya adaletsizlik görülmezse, hakim bu protokolü onaylar ve mal paylaşımı bu şekilde tamamlanır.

Anlaşmalı boşanmada mal paylaşımı sürecinde tarafların karşılıklı rızası ve uzlaşı içinde olması, süreçte çıkabilecek potansiyel anlaşmazlıkların önüne geçilmesine olanak tanır. Bu sayede hem hukuki süreç daha hızlı ilerler hem de taraflar, boşanmanın ardından mal varlıkları konusunda herhangi bir çekişmeye girmeden hayatlarına devam edebilirler. Anlaşmalı boşanmada mal paylaşımı, tarafların evlilik süresince edinmiş oldukları tüm malların, rızaları doğrultusunda bölüştürülmesiyle gerçekleştirilir ve bu süreçte tarafların birbirlerine karşı herhangi bir hak iddiasında bulunmamaları temel prensiptir.

Çekişmeli Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Çekişmeli boşanmada mal paylaşımı, tarafların mal varlığı üzerinde anlaşmaya varamaması durumunda mahkeme tarafından karara bağlanan ve genellikle daha karmaşık bir süreci ifade eder. Bu tip boşanmalarda taraflar, evlilik süresince edinilmiş mal varlıklarının nasıl bölüşüleceği konusunda anlaşmazlık yaşar ve bu nedenle mahkemeden mal paylaşımı konusunda karar vermesini talep ederler. Bu süreçte, mal rejimi tasfiyesi adı verilen bir yöntemle eşlerin evlilik süresince edinmiş oldukları mal varlıkları belirlenir ve bu varlıkların her birinin değeri tespit edilir.

Çekişmeli boşanmada mal paylaşımı yapılırken, mahkeme tarafların hangi mal rejimi ile evliliklerini sürdürdüğünü dikkate alır. Türkiye’de yasal olarak geçerli olan ve en sık uygulanan mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimidir. Bu rejim, evlilik süresince edinilmiş olan tüm malların ortak kabul edilmesi ve taraflar arasında eşit şekilde bölüştürülmesi ilkesine dayanır. Mahkeme, tarafların evlilik boyunca edinmiş olduğu taşınmazlar, araçlar, banka hesaplarındaki birikimler ve diğer tüm mal varlıklarını değerlendirerek adil bir paylaşım yapar.

Çekişmeli boşanmada mal paylaşımı yapılırken mahkeme, tarafların taleplerini ve sundukları delilleri dikkate alır. Taraflar, hangi mal varlıkları üzerinde hak sahibi olduklarını ve bu mal varlıklarının nasıl paylaşılması gerektiğini mahkemeye sunar. Mahkeme, bu talepler doğrultusunda, tarafların evlilik süresince birlikte elde ettikleri mal varlıklarının değerini tespit eder ve bu malların paylaşımını belirler. Bu süreçte bilirkişi incelemesi de sıklıkla başvurulan bir yöntemdir; özellikle taşınmazların veya yüksek değere sahip malların değerlemesinde bilirkişilerin görüşleri alınır.

Çekişmeli boşanmada mal paylaşımı, tarafların katkılarının belirlenmesi ve bu katkılar doğrultusunda adil bir paylaşım yapılması üzerine odaklanır. Taraflardan biri, evlilik süresince daha fazla maddi katkı sağlamışsa veya bir mal varlığının edinilmesinde daha büyük payı varsa, mahkeme bu durumu göz önünde bulundurabilir ve paylaşımı bu doğrultuda gerçekleştirebilir. Bununla birlikte, evlilik birliğinin ekonomik bir bütünlük olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, genellikle edinilmiş malların yarı yarıya paylaşılması esastır.

Mal paylaşımı sürecinde, taraflardan birinin diğerine gizli mal varlığı olduğunu iddia etmesi durumunda mahkeme, bu iddianın doğruluğunu araştırmak üzere delil talep edebilir. Eşlerden biri, diğer eşin mal varlığını gizlediğini düşünüyorsa, bu durumda bu mal varlığının tespiti için çeşitli hukuki yollar kullanılabilir. Özellikle bankalardaki hesap hareketleri, taşınmaz tapuları ve diğer mal varlıklarına ilişkin belgeler bu süreçte önemli delil olarak kabul edilir.

Çekişmeli boşanmada mal paylaşımı, tarafların her biri için büyük önem taşır ve bu sürecin karmaşık yapısı nedeniyle genellikle uzun süreli bir hukuki mücadeleyi beraberinde getirir. Bu nedenle, tarafların bir avukat aracılığıyla bu süreci yönetmesi, hak kayıplarının önlenmesi ve adil bir paylaşım sağlanması adına oldukça önemlidir. Mahkeme, mal paylaşımı sırasında tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını, mal varlıklarının niteliğini ve tarafların boşanma sürecindeki davranışlarını da dikkate alarak adil bir karara varmaya çalışır. Bu nedenle, çekişmeli boşanmada mal paylaşımı, her iki tarafın da haklarını koruyacak ve adil bir dengeyi sağlayacak şekilde gerçekleştirilir.

Mal Paylaşımı Davasında Zamanaşımı Süresi Nedir?

Mal paylaşımı davasında zamanaşımı süresi, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren on yıl olarak belirlenmiştir. Bu süre, eşlerin boşanma sonrası mal paylaşımı talebiyle dava açabilmeleri için tanınan yasal bir süredir. On yıllık zamanaşımı süresi, boşanma kararının kesinleştiği tarihten başlar ve bu süre zarfında taraflardan biri mal paylaşımı için dava açmadığında hakkını kaybedebilir.

Zamanaşımı süresinin amacı, tarafların haklarını zamanında ve etkin bir şekilde talep etmelerini sağlamak, uzun yıllar boyunca çözüme kavuşturulmamış mal varlığı meselelerinin önüne geçmektir. Bu nedenle, boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren on yıl içinde mal paylaşımı davasının açılması gereklidir. Aksi takdirde, mal paylaşımı talebinde bulunma hakkı yasal olarak kaybedilebilir.

Mal Paylaşımı Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme Hangisidir?

Mal paylaşımı davalarında görevli mahkeme, aile hukukuna bakan Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemeleri, tarafların boşanma ve mal paylaşımı süreçlerinde uzmanlaşmış hâkimler tarafından yönetilen ve aile hukuku kapsamındaki tüm meseleleri değerlendiren mahkemelerdir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise bu davalara Asliye Hukuk Mahkemesi bakar.

Yetkili mahkeme ise, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesi veya boşanmanın gerçekleştiği yer mahkemesidir. Bu kapsamda, taraflar ya kendilerinin ya da karşı tarafın ikamet ettiği yerde bulunan Aile Mahkemesinde dava açabilirler. Ayrıca, boşanmanın gerçekleştiği ve boşanma kararının kesinleştiği yer mahkemesi de mal paylaşımı davasının açılabileceği yetkili mahkemeler arasındadır. Bu yetki, tarafların dava sürecini kolaylaştırmak ve mahkeme erişimini daha uygun hale getirmek amacıyla belirlenmiştir.

Mal Paylaşımı Ne Zaman Sona Erer?

Mal paylaşımı, evlilik birliğinin sona ermesinin ardından mahkemenin verdiği karar ile sona erer. Paylaşımın sona ermesi, eşler arasındaki mal rejiminin tasfiye edilmesi ve tüm mal varlığının paylaşılması sürecinin tamamlanması anlamına gelir. Bu süreç, mahkemenin mal paylaşımına dair kararının kesinleşmesiyle nihai olarak sona erer.

Mal paylaşımı davası sonuçlandığında, mahkeme her iki tarafın da sahip olduğu mallar üzerindeki haklarını belirler ve taraflara bu hakları teslim eder. Bu noktada, evlilik süresince edinilmiş mallar, kişisel mallardan ayrılır ve edinilmiş mallar eşit veya belirli oranlarda taraflar arasında bölüştürülür. Bu hükümle birlikte mal paylaşımı süreci sona erer ve taraflar artık birbirlerinin mal varlığı üzerinde herhangi bir hak iddia edemezler.

Şirket Hisselerinin Mal Paylaşımı Dahilinde Değerlendirilmesi Nasıl Yapılır?

Boşanma sürecinde şirket hisseleri, mal paylaşımı kapsamına girebilen ve bu sebeple oldukça karmaşık olabilen varlıklar arasında yer alır. Şirket hisseleri, özellikle eşlerden birinin iş hayatındaki varlıklarını temsil ettiği ve ekonomik değeri yüksek olduğu için mal paylaşımında dikkatle ele alınması gereken unsurlardır. Edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında, eşlerin evlilik süresince elde ettikleri şirket hisseleri, edinilmiş mal olarak kabul edilir ve bu nedenle mal paylaşımında değerlendirilir.

Mal paylaşımı sürecinde şirket hisselerinin durumu, öncelikle bu hisselerin edinilme zamanına göre belirlenir. Eğer bu hisseler evlilik süresince edinilmişse, yani eşlerden biri evlilik devam ederken bu hisseleri satın almışsa, bu durumda şirket hisseleri mal paylaşımına dahil edilir. Ancak, hisseler evlilik öncesinde edinilmişse ya da miras veya bağış yoluyla elde edilmişse, bu hisseler kişisel mal olarak değerlendirilir ve paylaşıma konu edilmez.

Şirket hisselerinin paylaşımı konusunda dikkate alınması gereken bir diğer husus da bu hisselerin değerinin nasıl belirleneceğidir. Şirket hisselerinin değeri, bilirkişi incelemesi ile tespit edilir ve bu değer üzerinden paylaşım yapılır. Bilirkişi, şirketin mali durumu, piyasa değeri, kâr potansiyeli gibi unsurları dikkate alarak bir değer tespiti yapar ve bu tespit, mahkeme tarafından değerlendirilir. Hisselerin paylaşımı sırasında, eşlerden biri diğer eşin payını ödeyerek hisselerin tamamına sahip olabilir veya hisseler satılarak elde edilen gelir eşler arasında bölüştürülebilir.

Şirket hisselerinin mal paylaşımı sürecinde yaşanan anlaşmazlıklar, bu sürecin oldukça karmaşık hale gelmesine yol açabilir. Özellikle hisselerin değerlemesi ve paylaşım yöntemi konusunda taraflar arasında anlaşmazlıklar çıkabilir. Bu gibi durumlarda mahkeme, adil bir çözüm üretmek adına tarafların taleplerini ve bilirkişi raporlarını dikkate alarak karar verir. Şirket hisselerinin paylaşımı, tarafların ekonomik durumlarını ciddi şekilde etkileyebileceği için uzman bir boşanma avukatının desteği bu sürecin sağlıklı şekilde yürütülmesi adına büyük önem taşır.

Boşanma Kararından Önce Satılan Mallar Nasıl Paylaştırılır?

Boşanma kararı verilmeden önce satılmış olan malların mal paylaşımı sürecinde nasıl değerlendirileceği, özellikle evlilik süresince edinilmiş ve daha sonra satılmış olan varlıklarla ilgilidir. Bu tür malların durumu, mal rejimi tasfiyesi sırasında dikkate alınan en önemli konulardan biridir ve tarafların mal paylaşımındaki haklarının korunması adına özel bir inceleme gerektirir.

Eşlerden biri, boşanma sürecine girmeden önce veya boşanma davası devam ederken edinilmiş mal kapsamındaki bir varlığı satmışsa, bu durumda elde edilen gelir mal paylaşımına dahil edilir. Bu tür durumlarda mahkeme, satıştan elde edilen gelirin adil bir şekilde paylaşılması gerektiğine karar verir. Satılan malın değeri, satış anındaki piyasa değeri veya satılma sebebi gibi hususlar dikkate alınarak belirlenir. Eğer malın satışı, tarafların birinin rızası dışında veya haksız bir kazanç elde etme amacıyla gerçekleştirilmişse, bu durumda mahkeme satıştan elde edilen gelirin tamamının ya da bir kısmının diğer tarafa verilmesine hükmedebilir.

Ayrıca, boşanma davası açıldıktan sonra eşlerden birinin mal varlığını gizlemeye veya satmaya yönelik eylemleri hukuka aykırı kabul edilir ve bu tür durumlar mahkemeye bildirilebilir. Bu durumda, diğer eş mağduriyet yaşamamak adına mahkemeye başvurarak bu malın paylaşıma dahil edilmesini talep edebilir. Bu tür eylemler, boşanma sürecinde kötü niyetli davranış olarak değerlendirilebilir ve mahkeme tarafından dikkate alınarak gerekli önlemler alınabilir.

Mal Paylaşımında Hangi Faiz Uygulanır?

Boşanmada mal paylaşımı davalarında, taraflardan birinin diğerine ödemesi gereken mal paylaşımı bedeline uygulanacak faiz, önemli bir hukuki konudur ve bu konuda mahkemeler tarafından belirli esaslar uygulanır. Mal paylaşımı davalarında uygulanacak faiz türü ve faiz oranı, mahkemenin kararına ve somut olayın özelliklerine bağlı olarak değişebilir. Genellikle, mahkeme tarafından belirlenen bedelin ödenmesinde temerrüt durumu söz konusu olduğunda yasal faiz uygulanır.

Mal paylaşımı davasında faiz, genellikle mal rejiminin sona erdiği tarihten itibaren hesaplanmaya başlar. Bu tarih, boşanma kararının kesinleştiği tarih olarak kabul edilir ve mal paylaşımı bedeli üzerinden yasal faiz işletilir. Yasal faiz oranı, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından belirlenen oranlara göre değişebilir ve bu oran, her yıl güncellenir. Mahkeme, mal paylaşımı davasında tarafların haklarını koruma amacıyla, belirlenen mal paylaşımı bedeline faiz uygulanmasına karar verebilir ve bu faiz, ödemenin yapılacağı tarihe kadar işletilir.

Faiz uygulanmasının amacı, boşanma sürecinde taraflardan birinin ekonomik olarak mağdur olmasının önüne geçmek ve mal paylaşımı sürecinde geciken ödemelerden doğan zararları telafi etmektir. Bu nedenle, mal paylaşımı bedelinin ödenmesinde gecikme yaşandığında, geciken süre boyunca yasal faiz işletilmesi, hakkaniyete uygun bir çözüm olarak değerlendirilir. Mahkeme, tarafların ekonomik durumunu ve mal paylaşımı sürecindeki davranışlarını da dikkate alarak faizin oranını ve işletileceği süreyi belirler.

Boşanma Davası Açıldıktan Sonra Ödenen Krediler

Boşanma davası açıldıktan sonra ödenen krediler, mal paylaşımı sürecinde dikkatle ele alınması gereken önemli konulardan biridir. Evlilik süresince ortak olarak alınan krediler veya bireysel olarak kullanılan krediler, boşanma sürecinde mal paylaşımı ve borçların tasfiyesi aşamasında gündeme gelir. Kredilerin hangi amaçla kullanıldığı, kimin adına alındığı ve ödemelerin kim tarafından yapıldığı gibi hususlar, bu kredilerin mal paylaşımı sürecinde nasıl değerlendirileceğini belirler.

Evlilik süresince edinilen bir taşınmaz veya diğer bir mal varlığı için kullanılan krediler, edinilmiş mal kapsamında değerlendirilir ve bu kredi borçları tarafların ortak sorumluluğundadır. Boşanma davası açıldıktan sonra da bu kredi ödemelerinin devam etmesi durumunda, bu ödemeler her iki eşin ortak sorumluluğu olarak kabul edilir ve paylaşım aşamasında dikkate alınır. Boşanma davası sırasında krediyi ödeyen eş, bu ödemelerden dolayı diğer eşten katkı payı talep edebilir ve mahkeme, bu talepleri değerlendirerek bir karar verir.

Özellikle evlilik süresince alınmış ve tarafların ortak kullanımına sunulmuş taşınmazlar için kullanılan krediler, boşanma davası açıldıktan sonra da ödenmeye devam ediyorsa, bu durumda kredinin kalan kısmı ve ödemelerin durumu mal paylaşımı sırasında belirleyici olur. Mahkeme, kredinin ödenmesinde her iki tarafın da sorumluluğu olup olmadığını ve bu ödemenin edinilmiş mal kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğini dikkate alarak bir karar verir. Eğer kredi, bir eşin kişisel malı için kullanılmışsa ve bu kredi borcu boşanma sonrasında da devam ediyorsa, bu durumda diğer eşin bu borçtan dolayı herhangi bir sorumluluğu bulunmaz.

Bu tür konular, mal paylaşımı davalarında oldukça karmaşık olabileceğinden, uzman bir boşanma avukatının desteği bu sürecin doğru ve adil bir şekilde yönetilmesine yardımcı olabilir. Kredilerin ve borçların paylaşımı, tarafların ekonomik geleceğini doğrudan etkileyen unsurlar olduğundan, bu sürecin titizlikle ele alınması büyük önem taşır.

Yargıtay Kararları

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2013/23669 E., 2014/3820 K. ve 10.03.2014 tarihli kararında:

“…yanlar arasındaki mal rejimi TMK’nin 225/2. maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermekte olup mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibariyle doğacağı, ancak, bu hakkın kullanılabilmesi ve tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesinin zorunlu olduğu, HGK’nin 27.06.2012 tarih, 2012/8-268 Esas ve 2012/420 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; boşanma davasının mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak davası için bekletici mesele yapılması ve boşanma davasının olumlu sonuçlanması halinde, işbu davada toplanacak tüm delillere göre bir değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği” 

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/217 E., 2018/12153 K. Sayılı kararına göre:

“…Davacı kadın, dava dilekçesinde boşanma ile birlikte ziynet alacağı ve katılma alacağı talebinde bulunmuştur. Ziynet alacağı talebi, boşanma davasının fer’i niteliğinde değil, nispi harca tabidir. Davacı kadının boşanma davasının reddine karar verilmesi ile tarafların boşanma kararı kesinleşmemiştir. Dava dosyası adına deliller bu süreçte toplanabilecektir.   Mal rejiminin tasfiyesi, mal rejiminin sona ermesi halinde görülecek ve boşanma davası sonucunda verilen kararın kesinleşmesi gerekecektir. Boşanma davası henüz kesinleşmediğinden mal rejimine ilişkin talep incelemesi de gerçekleştirilmeyecektir. Bütün bu nedenlerle katılma alacağına ilişkin talep, boşanma davasından ayrılmalı ve boşanma davasının sonucunun beklenmesi, verilecek olan karara göre bir hüküm tesis edilmelidir. Bu nedenle Yargıtay, katılma alacağının boşanma davasının fer’i niteliğinde olduğu gerekçesi ile yerel mahkemenin vermiş olduğu ret kararı verilmesi doğru bulmamıştır…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2021/5666 E., 2021/7418 K. sayılı kararında:

“…Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33).

Somut olayda, ilk derece mahkemesince asıl dava yönünden talebin ayni talep niteliğinde olduğu, mal rejiminin tasfiyesinde talebin alacak (şahsi hak) niteliğinde olabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemece yapılan hukuki nitelendirme hatalı olmuştur. Şöyle ki, davacının dava dilekçesinin dava konusu kısmında; “Katılma alacağı talebini haviidir” cümlesinin yazılı olduğu, sonuç kısmında ise “Gayrimenkullerin bilirkişiler marifeti ile yapılacak tespit ve keşif neticesinde aynen taksimi mümkün ise gayrimenkullerin aynen taksimine mümkün değil ise gayrimenkullerin satışının gerçekleştirilmek sureti ile müvekkile düşecek paydan fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100.000,00 TL’nin ödenmesine karar verilmesi” talep edilmiştir. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime ait olup (6100 sayılı HMK mad. 33), tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapma zorunluluğu olmadığına göre, dava dilekçesinin içeriği ve sonuç kısmı da bir bütün halinde değerlendirildiğinde, tasfiyeye konu taşınmazın edinme tarihi de dikkate alındığında, davacının mal rejiminin tasfiyesi ile katkı payı alacağı talebinin olduğunun kabulü gerekirken, hatalı hukuki nitelendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2016/14898 Karar sayılı ilamına göre:

“…Tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 sayılı TMK’nun 202/….maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacak hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.

Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki(karara en yakın) sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.

Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, bunun kredi ile ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye(karara en yakın) tarihindeki sürüm(rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenmelidir.

Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri malvarlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kuruldan da yardım alınmalıdır.

Mahkemece yapılması gereken iş, önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden tasfiyeye konu seranın bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın güncelleştirilmiş piyasa sürüm (rayiç) değerinin uzman bilirkişiye tespit ettirilmesi, krediye ilişkin sözleşme, ödeme tablosu ve tüm belgelerin ilgili bankadan getirtilerek, yukarıda belirtilen dairemiz ilke ve esaslarına göre hesaplama yapılması, gerekirse bu hususta konusunda uzman hesap bilirkişisinden denetime uygun rapor alınması, yapılacak hesaplamada davacının usuli müktesep hakkı ile talep miktarı da göz önünde bulundurularak davacının katılma alacağını belirlemek ve bu miktarı hüküm altına almaktan ibarettir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/2626 E., 2015/13320 K. Sayılı Kararında:

“…Taraflar arasında görülen davada, katkı payı ve katılma alacağına ilişkin dava açılmıştır. Taraflar 1977 yılında evlenmiş, evlilik birliği içerisinde üç adet taşınmaz ve bir adet araç bedeli davacı tarafından ödenmesine rağmen davalı adına tescil ettiğinden bahisle taşınmaz ve araç üzerinden alacak istemli dav açılmıştır. Davalı, dava dilekçesine cevaben davaya konu edilen taşınmaz ve araçların kişisel malı olduğu ve davacının herhangi bir katkısı bulunmadığı belirterek davanın reddini talep etmiştir. Tarafların boşanma davası 2007 yılında açılmış ve 2011 tarihinde boşanma kararı kesinleşmiştir. Eşler arasındaki mal rejimi 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten sonra ise edinilmiş mallara katılma geçerli olacaktır. Davaya konu edilen araç 2004 tarihinde satın alınmıştır.   Mahkeme ise dava kısmen kabul edilmiş, bir taşınmaz adına katkı payı alacağı ve araç üzerinden ise katılma alacağına, kooperatife ilişkin ise usulden ret kararı verilmiştir. Davacı her bir kararı ayrı ayrı temyiz etmiştir.   Mahkeme, kooperatif hakkındaki taşınmaza ilişkin tapu kaydının belirlenememesi nedeniyle usulden ret kararı vermiştir. Yargıtay dosya incelemesinde, mahkemenin davacı taraf, taşınmaz hakkında kooperatif üyelik hakkını tasfiye etmiştir ve bu nedenle tapu kaydının oluşturulmasının zorunlu olmadığı belirtilmiştir. Bu nedenle tasfiye tarihine kadar olan ödemelerin tasfiyeye tabi tutulması gerektiğinin daha doğru olduğuna kanaat getirmiştir. Yargıtay, ilamında tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına göre kocanın aileyi geçindirme yükümlülüğü ve taşınmaz edinme tarihi olarak tasarruf miktarının hesaplanması ve katkı oranının belirlenmesi, tespit edilen oranın taşınmazın belirlenmiş olan dava tarihindeki değeri ile çarpılması ile katkı payı alacağının saptanması olarak karar verilmesi gerektiğinden bozma kararı vermiştir. Mahkemenin belirtilen bir şekilde katkı payı alacağının hesaplanması gerekmektedir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/13500 K. Sayılı ilamına göre:

“…Eşler, 07.05.2000 tarihinde evlenmiş, 22.05.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TM’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı m. TKM 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202). Tasfiyeye konu … Limited Şirketi ise, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 08.06.1998 tarihinde kurulmuştur ve kişisel maldır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179). Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan malvarlığı değerleri, o eşin kişisel malıdır (4721 s.lı TMK’nun m. 220/2) Aksi mal rejimi sözleşmesiyle kararlaştırılmamışsa kişisel malların gelirleri edinilmiş maldır (TMK’nun m. 219/4 ve 221/2). Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut edinilmiş mallar tasfiye edilir (4721 s.lı TMK’nun m. 235/1). Malvarlıkları, mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vs.) göre değerlendirilir (TMK’nun m. 228/1). Bu malların, kural olarak tasfiye anındaki (TMK’nun m. 227/1 ve 235/1), sürüm (rayiç) değerleri (TMK’nun m. 232, 239/1) hesaba katılır. Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mahkemece, tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenmelidir. Kişisel mal niteliğindeki şirket üzerinde davacı eşin mal rejiminin tasfiyesi sonucu oluşacak alacak hakkı bulunmamaktadır. Ne var ki; aksi kararlaştırılmadığından şirket geliri edinilmiş mal olduğundan, mevcut ise tasfiye davasının konusu olabilir. Mahkemece yapılacak iş; öncelikle yukarıda açıklanan yasal düzenleme, ilke ve esaslar çerçevesinde, 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden mal rejiminin sona erdiği 22.05.2009 tarihine kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü=kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp belirlenmesidir. Kar payı ödemesi yapılmış veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek mal rejiminin tasfiyesinde göz önünde bulundurulmalıdır…”

Boşanma ve mal paylaşımı davalarınızda hak kaybına uğramamak için bir avukattan destek almanızı tavsiye ederiz.

Diğer yazılarımız için tıklayın…

Tel : 0 501 144 84 27

Av. Zeynep Ünal Murat