İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası)

İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası) Nedir?

İştirak nafakası (çocuk nafakası), Türk Medeni Kanunu’nun 327. ve 328. maddelerinde düzenlenmiştir. Boşanma veya ayrılık durumunda çocuğun bakım ve eğitim masraflarının karşılanması amacıyla, velayeti kendisine verilmeyen ebeveyn tarafından ödenen bir nafaka türüdür. İştirak nafakası, çocuğun refahını ve ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamayı amaçlayan maddi destek olarak özetlenebilir.

İştirak nafakası (çocuk nafakası), Türk Medeni Kanunu’nun 327. maddesi şu şekilde ifade edilmiştir:

Ana ve baba, ergin olmayan çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılamakla yükümlüdürler.”. Bu nafaka türü, çocuğun barınma, beslenme, giyim, sağlık ve eğitim gibi temel gereksinimlerini kapsar.

İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası) Şartları Nelerdir?

İştirak nafakasına hükmedilebilmesi için belirli şartların varlığı gerekmektedir. İşte iştirak nafakası talep edebilmek için gerekli şartlar:

  • Velayet Hakkı

İştirak nafakasının talep edilebilmesi için, çocuğun velayetinin talep eden ebeveynde olması gerekir. Boşanma veya ayrılık sonrası çocukların velayeti genellikle ebeveynlerden birine verilir. Velayet sahibi olmayan ebeveynden de iştirak nafakası talep edilir.

  • Çocuğun Bakım ve Eğitim İhtiyaçları

İştirak nafakası, çocuğun bakım, eğitim, sağlık ve diğer temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hükmedilir. Mahkeme, çocuğun mevcut ve gelecekteki ihtiyaçlarını dikkate alarak nafaka miktarını belirler.

  •  Ebeveynin Mali Durumu

Nafaka miktarının belirlenmesinde, nafaka yükümlüsü olan ebeveynin mali durumu da göz önünde bulundurulur. Mahkeme, ebeveynin gelir durumu, mal varlığı ve ekonomik koşullarını değerlendirerek adil bir nafaka miktarı belirler.

  • Mahkeme Kararı

İştirak nafakası, mahkeme kararı ile hükmedilir. Boşanma, ayrılık veya babalık davaları sırasında mahkemeye sunulan talepler doğrultusunda nafaka miktarı belirlenir. Mahkeme, her iki tarafın da mali durumunu ve çocuğun ihtiyaçlarını dikkate alarak karar verir.

  • Çocuğun Ergin Olmamış Olması

İştirak nafakası, çocuğun 18 yaşını doldurmasına kadar talep edilebilir. Çocuğun ergin olması durumunda, eğitim hayatının devam etmesi şartıyla nafaka talebi sürdürülebilir.

  • Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler

İştirak nafakası, kamu düzenine ilişkin olduğundan, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir. Çocuğun 18 yaşını doldurmasına kadar nafaka talebinde bulunulabilir.

İştirak nafakası talebi, boşanma veya ayrılık davaları sırasında yapılabilir. Ayrıca, çocuk ergin olana kadar ayrı bir nafaka davası açılarak da talep edilebilir. Talepte bulunan taraf, çocuğun velayetini almış olmalı ve nafaka talebini destekleyici belgelerle mahkemeye sunmalıdır. Çocuk nafakası, çocuğun refahını ve geleceğini güvence altına almak amacıyla önemli bir hukuki düzenlemedir. Bu nedenle, nafaka talebinde bulunurken doğru ve eksiksiz bilgilerle hareket edilmesi büyük önem taşır.

Kimler İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası) Talep Edebilir?

İştirak nafakası, müşterek çocuğun eğitim, bakım, sağlık ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla talep edilen nafakadır. İştirak nafakasını talep etme hakkına şu kişiler sahiptir:

  1. Çocuğun bakımını fiilen üstlenen ve velayeti geçici veya tamamen kendisi üzerine bırakılan ebeveyn,
  2. Çocuğun bakımı için atanmış olan kayyum veya vasi,
  3. Ayırt etme gücüne sahip olan küçüğün bizzat kendisi

Bu durum Türk Medeni Kanunu’nun “Dava Hakkı” başlıklı 329. Maddesinde de açıklanmıştır. Bu maddeye göre:

“Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. 

Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hâllerde nafaka davası, atanacak kayyım veya vasi tarafından da açılabilir. 

Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.” denilmektedir.

Görüldüğü üzere iştirak nafakası talep etme hakkı, velayeti elinde bulunduran ebeveyn tarafından kullanılır. Ayrıca velayet sahibi olmayıp çocuğun bakımını fiilen üstlenen kişi veya kurumlar da nafaka talep edebilir. Bu nafaka türü, çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ödenir. Bu nedenle çocuğun velayetini elinde bulunduran ebeveyn, çocuğun menfaatine uygun olarak iştirak nafakası talep edebilir.

Hangi Durumlarda İştirak Nafakasına (Çocuk Nafakası) Hükmedilir?

Boşanma veya ayrılık kararı sonrasında, çocuğun velayeti kendisine verilmeyen ebeveynin çocuğun maddi ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir. Mahkeme, nafaka miktarını belirlerken çocuğun yaşına, eğitim ihtiyaçlarına ve genel yaşam standartlarına göre değerlendirme yapar. Bu değerlendirme sürecinde, nafaka ödeyecek ebeveynin gelir durumu ve diğer mali yükümlülükleri göz önünde bulundurulur. Ayrıca, ebeveynin başka çocuklarının olup olmadığı ve bu çocukların ihtiyaçları da dikkate alınır. Bu şekilde, çocuğun yaşam standartlarının korunması ve maddi olarak desteklenmesi hedeflenir.

İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası) Nasıl Talep Edilir?

İştirak nafakası, boşanma davasında talep edilebilmektedir. Ancak yalnızca boşanma davası ile talep edilmelidir gibi bir şart bulunmamaktadır. Babalık davası ve çocuğun erginliğe ulaşmasına kadar açılacak ayrı bir dava ile de istenebilir.

İştirak nafakası, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir. İşte bu nafaka türünün çocuğun üstün yararı ilkesini benimsemiş olması ve kamu düzenini ilgilendirmesi sebebiyle, çocuk ergin olana kadar açılacak bir nafaka davasıyla da iştirak nafakası (çocuk nafakası) talep edilebilir.

1. Babalık Davası ile İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası) Talebi

Babalık davası, evlilik dışı doğan çocuk ile biyolojik baba arasında soybağı kurulması amacıyla açılan davadır. Bu dava, çocuğun biyolojik babası olduğunu iddia eden anne veya çocuğun yasal temsilcisi tarafından açılabilir. Babalık davası ile çocuğun babası olduğu mahkeme kararıyla tespit edilen kişi, çocuğun bakım, eğitim ve diğer ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü hale gelir.

İştirak nafakası, biyolojik babaya karşı babalık davası açıldığı sırada da talep edilebilir. Babalık olasılığının kuvvetli olduğu durumlarda, yargılama süresince çocuğun ihtiyaçlarının karşılanması için tedbir nafakasına hükmedilebilir.

Türk Medeni Kanunu’nun “Babalığın tespitinden önce” başlıklı 333. Maddesine göre:

“Babalık davası ile birlikte nafaka istenir ve hâkim, babalık olasılığını kuvvetli bulursa, hükümden önce çocuğun ihtiyaçları için uygun bir nafakaya karar verebilir.”

2. Boşanma Davasında İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası)

Genellikle boşanma davası ile birlikte iştirak nafakası da talep edilir. Mahkeme, yargılama süresince iştirak nafakasının tedbir nafakası şeklinde ödenmesine hükmedebilir. Bu sayede, boşanma kararı ve iştirak nafakası kesinleşene kadar tedbir nafakası ile çocuğun ihtiyaçları karşılanabilir.

2-a. Anlaşmalı Boşanma Davasında İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası)

Anlaşmalı boşanma davalarında eşler, nafaka, maddi manevi tazminat, velayet, mal paylaşımı gibi konularda anlaşmaya varmaktadırlar. Boşanmanın doğuracağı tüm hukuki sonuçlarda anlaşan eşler bir anlaşmalı boşanma protokolü hazırlayarak mahkemeye sunarlar. Hakim, protokolü inceleyerek gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir veya protokolü uygun bularak tarafların boşanmalarına karar verebilir.

Anlaşmalı boşanma davalarında iştirak nafakası, tarafların anlaşmasına bağlı olarak karara bağlanır. Ancak iştirak nafakası, çocuğun üstün yararını ve kamu düzenini ilgilendirmektedir. O nedenle hakim bu konuda düzenlemeler yapabilir ve tarafların onayına sunabilir. Tarafların protokolde iştirak nafakasına yer vermemesi durumunda, hakim belirli bir miktar iştirak nafakasını hükme ekleyebilir. Taraflar bu değişiklikleri kabul etmediği takdirde, hakim davayı reddedebilir.

2-b. Çekişmeli Boşanma Davasında İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası)

Çekişmeli boşanma davalarında iştirak nafakası çocuğun velayetini alan eş lehine hükmedilir. Bu nedenle, iştirak nafakası talebinde bulunan taraf, çocuğun velayetini de talep edip almış olmalıdır. İştirak nafakası, çocuğun giderlerine katılım sağlamak amacıyla, velayeti almayan eşin gelirine göre belirlenir.

Çekişmeli boşanma davalarında iştirak nafakası miktarı, mahkeme tarafından tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, refah düzeylerine, çocuğun eğitim ve bakım giderlerine göre belirlenir. Her dava, somut olayın özel şartlarına göre değerlendirilir.

3. Boşanmadan Sonra İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası) Talebi

Boşanma davasında, boşanma kararı kesinleştikten sonra da iştirak nafakası talep edilebilir. Boşanma davasının kesinleşmesinden sonra iştirak nafakası talep etmek için zamanaşımı veya hak düşürücü süre yoktur. Çocuk 18 yaşını doldurana kadar iştirak nafakası talebiyle dava açılabilir.

Boşanma davasında iştirak nafakası talep edilmemişse, boşanma davasının sona ermesi ve kesinleşmesi sonrasında gecikmeksizin iştirak nafakası talebinde bulunulması gerekmektedir.

İştirak Nafakası Miktarı Nasıl Belirlenir?

Türk Medeni Kanunu’nun “Nafaka miktarının takdiri” başlıklı 330. Maddesi, nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınacak kriterleri ve hesaplama yöntemlerini detaylandırır. Bu maddeye göre:

“Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur.

Hâkim istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.”

Yani mahkeme, çocuğun ihtiyaçlarını ve ebeveynin maddi durumunu dikkate alarak adil bir nafaka miktarı belirler. İştirak nafakası, çocuğun refahını sağlamak ve yaşam standartlarını korumak amacıyla belirlenir. Çocuğun yaşına, sağlık durumuna, eğitim ihtiyaçlarına ve genel yaşam standartlarına göre nafaka miktarı belirlenir. Ayrıca, nafaka ödeyecek ebeveynin gelir durumu ve diğer mali yükümlülükleri de göz önünde bulundurulur. Mahkeme, çocuğun ve ebeveynlerin genel yaşam standartlarını korumak ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için adil bir nafaka miktarı belirler.

İştirak Nafakasının (Çocuk Nafakası) Artırılması veya Azaltılması Talebi

İştirak nafakasının artırılması veya azaltılması, çocuğun ihtiyaçları ve tarafların ekonomik durumlarındaki değişiklikler göz önünde bulundurularak mahkeme tarafından belirlenir. Bu husus Türk Medeni Kanunu’nun 331. Maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

“Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”

İştirak nafakası, çocuğun refahını ve yaşam standartlarını korumak için önemli bir hukuki düzenlemedir. Çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayan bu nafaka türü, çocuğun sağlıklı bir şekilde büyümesini ve gelişmesini sağlar. İştirak nafakası, çocuğun eğitim hayatının kesintiye uğramadan devam etmesini ve maddi olarak desteklenmesini hedefler. Bu nedenle, iştirak nafakasının doğru şekilde belirlenmesi ve ödenmesi, çocukların geleceği için hayati öneme sahiptir. Mahkeme, nafaka miktarını belirlerken çocuğun ihtiyaçlarını ve ebeveynin maddi durumunu dikkate alır. Ayrıca, nafaka miktarı belirli periyotlarla yeniden değerlendirilebilir ve artırılabilir.

Taraflar mevcut durumun değişmesi halinde nafaka miktarının yeniden düzenlenmesi için mahkemeye başvurmalılardır. Bu süreç, belirli hukuki kriterler ve prosedürlere bağlıdır.

İştirak Nafakasının Artırılması

Çocuğun ihtiyaçlarının artması veya nafaka yükümlüsünün mali durumunun iyileşmesi gibi durumlarda, nafakanın artırılması talep edilebilir. İştirak nafakasının artırılması için gerekli koşullar şunlardır:

  1. Çocuğun İhtiyaçlarının Artması:
    • Çocuğun eğitim, sağlık veya diğer yaşam giderlerinde artış olması.
    • Çocuğun yaşının ilerlemesiyle birlikte masraflarının artması.
    • Beklenmedik sağlık sorunları veya özel eğitim ihtiyaçları gibi durumlar.
  2. Nafaka Yükümlüsünün Gelirinde Artış:
    • Nafaka yükümlüsünün gelirinde önemli bir artış olması.
    • Yeni bir iş veya terfi gibi durumlarla gelir düzeyinin yükselmesi.

Bu durumlarda iştirak nafakasının artırılması için nafaka artırım talebinde bulunulabilir.

İştirak Nafakasının Azaltılması

Nafaka yükümlüsünün mali durumunun kötüleşmesi veya çocuğun ihtiyaçlarının azalması durumunda, iştirak nafakasının azaltılması talep edilebilir. İştirak nafakasının azaltılması için gerekli koşullar şunlardır:

  1. Nafaka Yükümlüsünün Gelirinde Azalma:
    • Nafaka yükümlüsünün iş kaybı veya gelirinde ciddi bir düşüş yaşaması.
    • Sağlık sorunları nedeniyle çalışma kapasitesinin azalması.
  2. Çocuğun İhtiyaçlarının Azalması:
    • Çocuğun bakım, eğitim veya sağlık giderlerinde azalma olması.
    • Çocuğun kendi gelirinin olması veya çalışma hayatına atılması.

Bu durumlarda iştirak nafakasının azaltılması için nafaka miktarının azaltılması talebinde bulunulabilir.

İştirak nafakasının artırılması veya azaltılması talebiyle aile mahkemesine başvurulması gerekmektedir. Bu süreçte, talepte edenin, nafakanın artırılmasını veya azaltılmasını destekleyen belgeleri ve delilleri mahkemeye sunması esastır. Mahkemeye sunulacak belgeler arasında tarafların mali durumlarına ilişkin maaş bordrosu, vergi beyannamesi, banka hesap dökümleri gibi belgeler ile çocuğun ihtiyaçlarının arttığını veya azaldığını gösteren okul masrafları, sağlık giderleri ve yaşam giderleri gibi belgeler bulunur. Mahkeme, tarafların mali durumunu ve çocuğun ihtiyaçlarını değerlendirerek gerekli gördüğü durumlarda nafakanın artırılmasına veya azaltılmasına karar verir.

Mahkeme kararı kesinleştikten sonra, yeni nafaka miktarı belirlenir ve nafaka yükümlüsü bu miktarı ödemek zorundadır. Bu süreç, çocuğun refahını ve tarafların ekonomik durumunu dengelemek amacıyla adil bir karar verilmesini sağlar.

İştirak Nafakasının (Çocuk Nafakasının) Kaldırılması

Türk Medeni Kanunu’nun 331. Maddesine göre: “Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.

Kanun maddesinden de anlaşılacağı gibi bazı hallerde iştirak nafakası kaldırılmaktadır. Nafakanın kaldırılması için nafaka yükümlüsünün mahkemeye başvurması ve mevcut delillerini başvuruya eklemesi gerekmektedir.

İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası) Ne Zaman Sona Erer?

İştirak nafakası, çocuğun ergin olması, müşterek çocuğun ya da nafaka yükümlüsünün ölümü, nafakanın mahkeme kararıyla kaldırılması durumlarında sona ermektedir.

Türk Medeni Kanunu’nun 11. Maddesi uyarınca “Erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar. Evlenme kişiyi ergin kılar”. Görüldüğü üzere 18 yaşını dolduran veyahut 18 yaşından önce evlenen çocuk ergin sayılır. Müşterek çocuğun ergin olması ile birlikte de iştirak nafakası sona ermektedir. Çünkü artık bu nafakanın verilmesini gerektiren durum ortadan kalkmıştır.

Müşterek çocuğun eğitiminin devam etmesi durumunda nafaka süresi uzayabilir. Mahkeme, çocuğun eğitim durumu ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak nafaka süresini belirler. İştirak nafakasının sona erme durumu, çocuğun eğitim durumu ve mahkeme kararına bağlı olarak değişebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 330. Maddesi, bu durumu şu şekilde belirtir:

“Çocuğun eğitimi devam ediyorsa, reşit olmasından sonra da ana ve baba, durum ve koşullara göre bakım ve eğitim giderlerine katılmak zorundadır.”

Çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi, ekonomik olarak bağımsız hale gelmesi veya nafaka ödeyen ebeveynin veya çocuğun vefat etmesi gibi durumlar, nafakanın sona ermesine neden olur.

Ayrıca iştirak nafakası yoksulluk nafakasının aksine, nafaka alacaklısının evlenmesi halinde sona ermez. Yani nafaka alacaklısı ebeveyn evlense bile nafaka yükümlüsü, çocuk lehine hükmedilen nafakayı ödemeye devam etmelidir.

İştirak Nafakasının (Çocuk Nafakasının) Ödenmemesi Durumunda Yapılacak İşlemler

Mahkeme kararı ile kesinleşen iştirak nafakasının ödenmemesi halinde, nafaka alacaklısı ilamlı icra takibi başlatabilir. Bu süreçte nafaka yükümlüsünün maaşına veya taşınır ve taşınmaz mallarına haciz konulabilir. İcra takibinden sonuç alınamazsa nafaka alacaklısı, nafaka yükümlüsü hakkında üç aya kadar tazyik hapsi cezası uygulanması için şikayette bulunabilir.

İcra ve İflas Kanunu’nun 344. Maddesi uyarınca:

Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.

İcra takibinde, güncel ve birikmiş nafaka alacakları farklı şekilde ele alınır. Güncel nafaka alacakları, hacizde öncelikli olarak işlem görür. Ancak birikmiş nafaka alacakları adi alacaklar gibi sıraya konulur. Örneğin, maaşına haciz konulan bir nafaka borçlusunun başka borçları varsa, güncel nafaka alacağı öncelikle ödenir. Kalan miktar, diğer borçlara sıra ile dağıtılır.

Kanun koyucu, nafaka alacaklarının tahsilini kolaylaştırmak amacıyla bazı tedbirler getirmiştir. Nafaka alacakları, İcra ve İflas Kanunu’na göre düzenlenen sıra cetvelinde birinci sırada yer alır. Bu nedenle, nafaka borçlusunun menkul veya gayrimenkul mallarının icra yoluyla satılması durumunda, satıştan elde edilen para öncelikle nafaka alacağı için kullanılır. Nafaka alacakları, emekli maaşı dahil olmak üzere, nafaka borçlusunun maaşından kesilebilir.

Nafaka borçlusunun maaşına haciz konulduğunda, nafaka miktarının tamamı maaştan kesilir. Önceden konulmuş başka hacizler olsa bile, nafaka alacağı bu hacizlerden bağımsız olarak maaştan tahsil edilir. Nafaka borcunu ödemeyen kişi, diğer şartlar sağlandığında, şikayet üzerine üç aya kadar tazyik hapsiyle cezalandırılır.

Geçmişe Dönük İştirak Nafakası (Çocuk Nafakası) Talep Edilebilir Mi?

Geçmişe dönük nafaka, ödenmeyen nafakaların geriye dönük toplamıdır, 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde tahsil edilebilir. Nafaka yükümlüsünün ödemediği nafakalar için ilamlı icra takibi başlatılabilir, maaşına veya mallarına haciz konulabilir. İcra takibi sonuç vermezse, nafaka borçlusu üç aya kadar tazyik hapsi cezası ile cezalandırılabilir.

Nafaka borcu, alacaklar arasında ilk sırada yer alır. Nafaka borçlusunun maaşı veya mal varlığı üzerinden öncelikli olarak tahsil edilir. Mahkemece hükmedilen nafaka ödenmezse, nafaka alacaklısı icra ceza mahkemesine başvurarak borçlunun hapis cezası almasını sağlayabilir. Ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir ay içinde ödeme yapılmazsa, icra ceza mahkemesi üç aylık tazyik hapsi cezası verebilir. Tazyik hapsi, nafaka borcu ödenene kadar veya üç aylık sürenin tamamlanmasına kadar geçerlidir. Bu ceza paraya çevrilemez ve adli sicile kaydedilmez. Borç ödenirse, borçlu tahliye edilir.

İştirak Nafakasında (Çocuk Nafakasında) Yetkili ve Görevli Mahkeme

İştirak nafakası davasında, diğer nafaka davalarında da olduğu gibi görevli mahkeme, aile mahkemeleridir. Aile mahkemesinin olmadığı adliyelerde bu davalara, asliye hukuk mahkemeleri aile mahkemesi sıfatıyla bakabilir.

Çocuk nafakası boşanma davasıyla beraber talep edildiğinde, açılacak olan boşanma davasını incelemeye yetkili mahkeme yetkilidir. Hangi aile mahkemesinde açılacağı sorusunun cevabı ise TMK 168. Maddesinde verilmiştir. Bu maddeye göre: “Eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi veya davadan önce eşlerin son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.”

Boşanma kesinleştikten sonra açılacak olan iştirak nafakası davasında ise nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.

İştirak Nafakasında (Çocuk Nafakasında) Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler Nelerdir?

Mahkeme kararları ve ilam hükmündeki diğer kararlar, son işlem tarihinden itibaren 10 yılda zamanaşımına uğrar. Bu sürenin geçmesiyle birlikte, ilam dayanak gösterilerek işlem yapılamaz. Ancak, nafakaya ilişkin ilamlar bu kuralın dışında tutulmuştur.

Nafaka alacağına yönelik bir mahkeme kararı üzerinden 10 yıl geçse dahi, karar geçerliliğini korur. Fakat, biriken nafaka alacakları için durum farklıdır. Aşağıda her iki konuya ilişkin ayrıntılar verilmiştir.

İştirak Nafakası Davası Açma Süresi: İştirak nafakası, çocuğun üstün yararını koruduğu ve kamu düzenine ilişkin olduğu için, müşterek çocuk ergin oluncaya kadar talep edilebilir. Boşanma davasının ferileri olan maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası davaları, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir 1 içinde talep edilmelidir. Ancak, iştirak nafakası çocuk ergin olana kadar her zaman talep edilebilir. Çünkü bu nafaka çocuğun üstün yararını korumaya yöneliktir.

Birikmiş İştirak Nafakası Borcunun Tahsiline İlişkin Zamanaşımı Süresi: Mahkeme tarafından hükmedilen ancak tahsil edilmeyerek biriken iştirak nafakası borcu, 10 yıl geçtikten sonra zamanaşımına uğrar ve eksik borç statüsüne girer. Bu süre hak düşürücü süre değildir, zamanaşımı süresidir. Sonuç itibariyle mahkeme tarafından kendiliğinden dikkate alınmaz; bu durumun nafaka yükümlüsü tarafından ileri sürülmesi gerekir.

Sıkça Sorulan Sorular

Çocuk nafakası nedir?

İştirak nafakası, Türk Medeni Kanunu’nun 327. ve 328. maddelerine göre düzenlenmiştir. Boşanma veya ayrılık durumunda çocuğun bakım ve eğitim masraflarını karşılamak amacıyla velayeti verilmeyen ebeveyn tarafından ödenen bir nafaka türüdür. Bu nafaka, çocuğun barınma, beslenme, giyim, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarını kapsayan maddi destektir. Kanunun 327.Maddesine göre, “Ana ve baba, ergin olmayan çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılamakla yükümlüdürler”.

Anlaşmalı boşanma davasında çocuğun nafakası ne kadardır?

Anlaşmalı boşanmalarda, çocuğun nafakası taraflar arasında yapılan anlaşma ile belirlenir. Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi gereğince, anlaşmalı boşanma davasında taraflar, çocukların velayeti, nafaka ve diğer konular üzerinde mutabakata varmalıdır. Potokolde, çocuğun bakım ve eğitim giderlerinin karşılanması amacıyla ödenecek nafaka miktarı net bir şekilde belirtilmelidir. Mahkeme, bu protokolü inceleyerek onaylar ve nafaka miktarını hükme bağlar. Çocuğun nafakası, tarafların gelir durumu, çocuğun ihtiyaçları ve genel yaşam standartları dikkate alınarak belirlenir. Belirlenen nafaka miktarı, çocuğun refahını sağlamak ve yaşam standartlarını korumak amacıyla adil ve yeterli olmalıdır.

2023 yılında 1 çocuğun nafakası ne kadar?

1 çocuğun nafakası miktarı, çocuğun ihtiyaçlarına ve nafaka ödeyecek ebeveynin maddi durumuna göre değişiklik gösterebilir. Mahkeme, çocuğun yaşını, sağlık durumunu, eğitim ihtiyaçlarını ve genel yaşam standartlarını dikkate alır. Türk Medeni Kanunu’nun 330. maddesi, nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınacak kriterleri açıklar: “Nafaka miktarı, çocuğun bakım ve eğitim giderleri ile ana ve babanın mali güçleri dikkate alınarak belirlenir”. 2023 yılı için nafaka miktarları, çocuğun ihtiyaçlarını karşılayacak ve yaşam standartlarını koruyacak şekilde belirlenir. Örneğin, bir çocuğun eğitim giderleri, sağlık harcamaları ve genel yaşam masrafları göz önünde bulundurularak aylık nafaka miktarı 1000 TL ile 5000 TL arasında değişebilir.

Reşit çocuğun yardım nafakası talebi halinde ne yapılır?

Reşit olan çocuklar, belirli şartlar altında yardım nafakası talebinde bulunabilirler. Türk Medeni Kanunu’nun 364. maddesi, yardım nafakası talebini şu şekilde düzenler: “Her kimden yardım nafakası istenebileceği ve bu nafakanın kapsamı, yardım isteyenin ihtiyaç ve diğer tarafın mali gücüne göre hakim tarafından belirlenir”. Reşit çocukların yardım nafakası talebi, genellikle eğitim hayatlarının devam ettiğinde veya iş bulamadıklarında gündeme gelir. Reşit çocuğun yardım nafakası talebi, çocuğun maddi ihtiyaçlarını karşılayamaması durumunda, velayet sahibi olmayan ebeveyne karşı yapılır. Mahkeme, çocuğun ihtiyaçlarını ve ebeveynin mali durumunu dikkate alarak adil bir nafaka miktarı belirler. Yardım nafakası talebi, çocuğun eğitim giderleri, barınma masrafları ve diğer temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılır ve mahkeme kararı ile hükme bağlanır.

İştirak nafakası kesinleşmeden icraya konulabilir mi?

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3.maddesinin yollamasıyla uygulanması gereken Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 443/4 (HMK’nun 367/2.) maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca, boşanma kararının “eklentisi” olan iştirak nafakası da aynı kurala tabidir. Bu nedenle icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir. Yoksulluk ve iştirak nafakası boşanma ilamının kesinleşmesinden sonra hüküm ifade eder. Bu durumda iştirak nafakasının icraya konulabilmesi için, nafaka hükmünün kesinleşmesi gerekmektedir.

İştirak nafakası ödenmezse ne olur?

Mahkeme kararı ile kesinleşen iştirak nafakasının ödenmemesi durumunda, nafaka alacaklısı ilamlı icra takibi başlatabilir. Bu süreçte nafaka yükümlüsünün maaşı veya mallarına haciz konulabilir. İcra takibi sonuç vermezse, nafaka yükümlüsü üç aya kadar tazyik hapsi cezasına çarptırılabilir. Kanuna göre, güncel nafaka alacakları öncelikli olarak işlem görürken, birikmiş nafaka alacakları sıraya konulur. Nafaka alacakları, nafaka borçlusunun maaşından veya mal satışlarından öncelikli olarak tahsil edilir ve borçlu ödemediği takdirde, gerekli şartlar sağlandığında, üç aya kadar tazyik hapsi cezasına çarptırılabilir.

İştirak nafakası maaşın yüzde kaçı olur?

Maaş sahibi olan nafaka yükümlüleri için sabit bir oran uygulanmamaktadır. Mahkeme, nafaka yükümlüsünün sosyo-ekonomik durumu ve çocuğun ihtiyaçlarını dikkate alarak adil nafaka miktarına karar verir. Nafaka miktarının, nafaka yükümlüsünün aylık gelirinin yüzde kaçına denk geleceği net değildir. Her olayda çocuğun yaşı, ihtiyaçları ve tarafların ekonomik durumları ayrı ayrı değerlendirilir. Ancak, uygulamada genellikle nafaka yükümlüsünün aylık gelirinin %10 ile %25’i arasında bir nafaka miktarına hükmedildiği görülmektedir. İştirak nafakası, çocuğun bakım ve eğitim ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla belirlenir. Her durumun kendine özgü koşulları göz önünde bulundurularak adil bir miktar tayin edilir.

İştirak Nafakasına İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2015/753 K. Sayılı Kararına göre:

“Davacı vekili dilekçesi ile; tarafların boşandıklarını müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verildiğini ve lehine aylık 150 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, çocuğun büyüdüğü ve ihtiyaçlarının arttığını, nafakanın çocuğun giderlerini karşılamaya yeterli olmadığını belirterek, nafaka miktarının aylık 800 TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; mevcut nafakaları ödemeye çalıştığını icra takiplerine maruz kaldığını, geçimini sağlamada sıkıntı yaşadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile müşterek çocuk lehine takdir edilen aylık 150 TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 400 TL’ye çıkarılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Dava, iştirak nafakasının arttırılması talebine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu’nun 182/2.maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan nafaka belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte, velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Nafaka takdir edilirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları gözönünde bulundurulmalıdır.

Somut olayda, davacının anestezi uzmanı olduğu, aylık 3.000 TL geliri olduğu ailesi ile birlikte yaşadığı aracının olduğu, müşterek çocuğun eğitim giderinin 15.906 TL olduğu; davalının ise, asansör bakım tamir işi ile uğraştığı aylık 1.000 TL gelirinin olduğu, aracının olduğu tespit edilmiş; davalının ekonomik durumunda boşanma davası sonrasında olağanüstü bir değişiklik olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı babanın gelir durumu, davacı annenin katkısı, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, birlikte değerlendirilerek TMK.nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun olacak şekilde nafakanın uygun bir miktarda arttırılmasına karar verilmesi gerekirken, yüksek miktarda nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

*                           *                           *                           *                           *

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2005/10616 E. 2005/9673 K. sayılı ve 06.10.2005 tarihli kararında:

“… Davacı, davalı ile 2004 yılında boşandıklarını, davalının çocuklarına bakacağını söylemesi üzerine kendisi ve çocukları için nafaka istemediğini ancak velayetinde olan çocuklara babanın hiçbir katkıda bulunmadığını beyanla her iki çocuk için aylık …TL iştirak nafakası bağlanmasını talep ve dava etmiştir. … TMK‟nın 181/II. maddesine göre boşanma veya ayrılık durumunda, velayet kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup, tarafların iradesine tabi kılınmamıştır. Dolayısıyla boşanma davasında iştirak nafakası istenmemiş olsa bile sonradan bu istem gündeme gelebilir. …”

*                           *                           *                           *                           *

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/8447 E., 2017/16464 K. Sayılı kararına göre;

“Somut olayda davacı, velayeti davalı babaya verilmiş müşterek çocuğa yaptığı masraflar için geriye dönük nafaka talep etmektedir. Davacı, müşterek çocuğun velayeti babasına verilmiş olmasına rağmen ahlaki bir görevi ifa ederek çocuğuna bakmıştır. 6098 Sayılı Türk Borç Kanunu’nun (TBK) 78/2. maddesinde belirtilen ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş olmasından kaynaklanan zenginleşmelerin geri istenemeyeceği hükme bağlanmıştır. Bu bağlamda; davacının, çocuğu için yaptığı masraflar Türk Medeni Kanunu’nun 327/1.maddesi gereğince; ahlaki bir görevin yerine getirilmesi mahiyetindedir. TBK’nın 78/2 gereğince geri istenmesi mümkün değildir. Mahkemece, bu husus göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Karar oy birliği ile bozulmuştur.”

*                           *                           *                           *                           *

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2613 E., 2019/1191 K. sayılı kararında:

“…Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, boşanma protokolünde, küçüğün şahsî ve eğitim giderleri için peşin ödenen paraya ve tarafların her ne suretle olursa olsun nafaka talebinde bulunamayacaklarının kararlaştırılmış olmasına rağmen, aradan geçen altı yıllık süre sonrasında müşterek çocuk yararına iştirak nafakası talep edilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 182/2. maddesi ile velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılması esası kabul edilmiş; 327. maddesinde de çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından karşılanacağı öngörülmüştür. Anılan Kanun’un 328. maddesinde ise ana ve babanın bakım borcunun, çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceği, çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve babanın durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlü oldukları düzenlemesine yer verilmiştir.

Ana babanın bakım yükümünün doğal sonucu olan iştirak nafakası ise, çocuğun korunmasına yönelik olup, kamu düzenine ilişkindir ve hâkim talep bulunmasa dahi kendiliğinden iştirak nafakasına hükmetmelidir. İştirak nafakasının miktarının nasıl belirleneceği ise 4721 sayılı Kanun’un “Nafaka miktarının takdiri” başlıklı 330. maddesinde; “Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur. … Hakim istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir ” Şeklinde düzenlenmiştir.

Bunun yanında iştirak nafakası miktarının yeniden belirlenmesi de mümkündür. Nitekim TMK’nın “Durumun değişmesi” başlıklı 331. maddesi; “Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır”. Buna göre hâkim ana baba veya çocuğun durumlarının değişmesine bağlı olarak iştirak nafakasının miktarını artırabilir, azaltabilir veya kaldırabilir. Görüldüğü üzere, iştirak nafakası miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri; diğer bir ifade ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya gelindiğinde, davacı emekli olup, aylık 1.290TL maaş aldığı, ayrıca bir yazılım şirketinde çalışarak aylık 890TL gelir elde ettiği , kendisine ait evde yaşadığı; davalının ise emekli olup, 2.100TL emekli maaşı aldığı, ayrıca çalıştığı özel şirketten 1.000TL gelir elde ettiği, kendisine ait evde yaşadığı, evli olduğu, bu evliliğinden de ilköğretime giden bir çocuğunun bulunduğu, müşterek çocuğun ise dava tarihi itibariyle 9 yaşında olup, özel okulda eğitim gördüğü anlaşılmaktadır.

Buradan hareketle, mahkemece tarafların boşanmalarına esas alınan 10.07.2007 tarihli protokolün 4. maddesinde düzenlenen ve bankada bulunan 156.000TL tutarındaki meblağın müşterek çocuğun eğitim ve öğretim masrafları için davacı anneye davalı tarafından bırakıldığı, bu nedenle iştirak nafakasının toplu olarak ödendiği kabul edilmiş ise de, öncelikle bahsi geçen paranın tarafların ortak hesabında bulunduğu sabit olup; paranın tamamının davalıya ait olduğu, çocuk yararına harcanmak üzere anneye bırakıldığına yönelik mahkemenin kabulü gerçeği yansıtmamaktadır. İştirak nafakası özelliği gereği, 4721 sayılı TMK’nın 330. maddesine göre “irat” şeklinde karar verilmesi gerektiğinden, bu paranın iştirak nafakası olarak kararlaştırılmadığı da açıktır.

Öte yandan, 4721 sayılı TMK’nın 182/2. maddesi gereği velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğundan, anlaşmalı boşanma davasında davacının müşterek çocuk için nafaka istememiş olmasının koşulların değişmesi, çocuğun ihtiyacı ve üstün yararı gözetilerek daha sonra iştirak nafakası talep etmeye engel teşkil etmeyeceği gibi, diğer taraftan müşterek çocuk için protokolle tazminat ödenmesinin davalı babayı iştirak nafakası ödemesi yükümlülüğünden kurtarmayacak ancak bu husus nafaka miktarının tayininde göz önüne alınabilecektir.

Ayrıca, anlaşmalı boşanma protokolü düzenlendiğinde karşılıklı edimler arasındaki denge sonradan, şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar, değişen bu koşullar karşısında 4721 sayılı TMK’nın 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebileceklerdir. İşte davacı anne bu zorunluluk nedeniyle davalı babadan müşterek çocuk yararına nafaka talep etmektedir.

Önemle vurgulamak gerekir ki, boşanma kararının kesinleştiği tarih olan 12.07.2007 tarihinden dava tarihi 07.10.2013 tarihine kadar 6 yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, boşanma tarihinde 3 yaşında olan müşterek çocuk … Kasım’ın dava tarihi itibariyle 9 yaşında olması, değişen ve gelişen durumlar ile çocuğun ihtiyaçları ve üstün yararı da gözetilip, şahsî ve eğitim giderlerinin doğal olarak artmış olacağı dikkate alınarak, tarafların sosyal ve ekonomik durumları da göz önünde bulundurularak müşterek çocuk yararına 4721 sayılı TMK’nın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre uygun bir iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, boşanma protokolü davacıya müşterek çocuğun şahsî ve eğitim giderleri için bırakılan 156.000TL’nin dava tarihi itibariyle tükenmesi mümkün olmadığından dava tarihi itibariyle müşterek çocuk yararına iştirak nafakasına hükmedilmesine gerek olmadığı, bu nedenlerle yerel mahkeme direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Diğer taraftan, gerekçeli karar başlığında dava tarihi 07.10.2013 olduğu hâlde 01.04.2016 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır. Hâl böyle olunca yukarıda açıklanan sebeplerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır…”

*                           *                           *                           *                           *

Boşanma davanızda hak kaybına uğramamak için bir boşanma avukatından destek almanızı tavsiye ederiz.

Diğer yazılarımız için tıklayın…

Tel : 0 501 144 84 27

Av.Zeynep Ünal Murat