Velayet Davası, Velayetin Değiştirilmesi ve Kaldırılması Davaları

Bu makalemizde “Velayet Nedir?”, “Velayet davası nasıl açılır?”, “Boşanma davasında çocuğun velayeti kime verilir?”. “Velayetin değiştirilmesi davası ve velayetin kaldırılması davası nedir?”, “Hangi durumlarda anneye çocuğun velayeti verilmez?”. “Babanın hakları nelerdir?” gibi başlıkları detaylı şekilde sizlere açıklayacağız.

Velayet Nedir?

Velayet, çocuğun hem maddi hem de manevi tüm ihtiyaçlarının karşılanması, eğitiminin ve sağlığının gözetilmesi ve çocuğun geleceğiyle ilgili önemli kararların alınması yetkisini ifade eder. Ebeveynin velayet hakkı, evlilik birliği süresince her iki ebeveyn tarafından ortaklaşa kullanılır. Ancak boşanma durumunda, çocuğun velayetinin hangi ebeveyne verileceği önemli bir hukuki sorundur. Türk Medeni Kanunu’na göre, velayet hakkı çocuğun üstün yararı gözetilerek, anneye veya babaya verilir. Bazı durumlarda ise, annenin çocuğun velayetini alması uygun görülmeyebilir.

Velayet Davası Nedir?

Velayet davası, çocuğun hangi ebeveynde kalacağına veya mevcut velayet düzeninin değiştirilmesine yönelik olarak açılan bir dava türüdür. Bu dava, genellikle ebeveynlerin boşanması ya da ayrılması durumunda, çocuğun bakım ve gözetim sorumluluğunun kime verileceğini belirlemek amacıyla başlatılır. Mahkeme, çocuğun üstün yararını gözeterek karar verir. Çocuğun fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimini en iyi şekilde destekleyecek olan ebeveyne velayet hakkı tanır.

Velayet davaları, üç temel konu üzerinde yoğunlaşır. İlki, boşanma ya da ayrılık durumlarında çocuğun velayetinin hangi ebeveynde kalacağının belirlenmesidir. İkincisi, mevcut velayet düzeninin çocuğun menfaatine aykırı hale gelmesi durumunda velayetin değiştirilmesi talebidir. Son olarak, çocuğun sağlığı ve güvenliğinin tehlikeye girdiği durumlarda velayet hakkının tamamen kaldırılması gündeme gelebilir.

Mahkeme, velayet davası sırasında çeşitli unsurları dikkate alır. Çocuğun yaşı, ebeveynlerle olan ilişkisi, eğitim durumu, genel yaşam koşulları bu süreçte önemli rol oynar. Ayrıca, sosyal hizmet uzmanlarının ve pedagogların hazırladığı raporlar da mahkemenin karar vermesinde etkili olur. Mahkeme, çocuğun güvenliğini ve sağlıklı gelişimini gözeterek en uygun velayet düzenine karar verir.

Sonuç olarak, velayet davaları, çocuğun üstün yararını koruma amacı taşıyan hukuki süreçlerdir. Mahkemeler, her iki ebeveynin de çocuğun gelişimine katkıda bulunmasını bekler. Ancak çocuğun en iyi ortamda yetişmesi için en uygun kararları alır.

Velayet Davası Nasıl Açılır?

Velayet davası, çocuğun velayetinin değiştirilmesi veya mevcut velayetin korunması amacıyla açılır. Bu davayı açmak, belirli bir sürecin izlenmesini gerektirir. Bu süreçte hukuki prosedürlerin doğru bir şekilde takip edilmesi önemlidir.

Velayet Davası Açmanın Aşamaları

Velayet davası açmak isteyen ebeveyn, öncelikle bir dilekçe ile aile mahkemesine başvurmalıdır. Dilekçede, çocuğun mevcut durumu, velayetin değiştirilmesi veya korunması talebi ve talebe dayanak oluşturan deliller sunulmalıdır. Dilekçede ayrıca, çocuğun hangi ebeveyn ile kalmasının çocuğun yararına olacağına ilişkin gerekçeler de yer almalıdır. Dilekçenin verilmesinin ardından, mahkeme duruşma günü belirler ve duruşma süreci başlar.

Gerekli Belgeler ve Başvuru Süreci

Velayet davası açmak için gerekli belgeler arasında, çocuğun doğum belgesi, nüfus kayıt örneği, velayet hakkı talebine ilişkin deliller ve varsa sosyal inceleme raporları yer alır. Başvuru süreci, aile mahkemesine dilekçe verilmesiyle başlar ve ardından duruşma süreci başlatılır. Mahkemeler, çocuğun üstün yararını koruma amacıyla, delilleri ve tarafların beyanlarını değerlendirir. Bu değerlendirme sonucunda karar verir.

Velayet Davasında Dikkate Alınan Diğer Unsurlar

Velayet davalarında mahkemeler, çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurarak karar verir. Bu süreçte dikkate alınan birçok unsur vardır. Bu unsurlar mahkemelerin karar sürecinde büyük rol oynar.

a. Çocuğun Yaşı ve Görüşünün Önemi

Çocuğun yaşı, velayet davasında önemli bir kriterdir. Türk Medeni Kanunu’na göre, 12 yaşını doldurmuş çocukların görüşleri mahkeme tarafından dikkate alınır. Mahkemeler, çocuğun hangi ebeveynde kalmak istediğini ve bu tercihin çocuğun yararına olup olmadığını değerlendirir. Ancak, çocuğun görüşü tek başına belirleyici değildir. Mahkemeler, çocuğun üstün yararını korumak amacıyla diğer unsurları da göz önünde bulundurur.

b. Sosyal İnceleme Raporlarının Önemi

Sosyal inceleme raporları, çocuğun mevcut yaşam koşullarını ve ebeveynlerin çocuğa olan etkisini değerlendiren önemli belgelerdir. Bu raporlar, sosyal hizmet uzmanları tarafından hazırlanır. Uzmanlar çocuğun sosyal çevresi, eğitimi, sağlık durumu ve ebeveynlerle olan ilişkisi gibi unsurları incelerler. Mahkemeler, bu raporlara dayanarak velayet konusunda karar verir. Burada amaç çocuğun en iyi şartlarda büyüyebileceği ortamı sağlamaktır.

c. Psikolog ve Pedagog Raporlarının Etkisi

Psikolog ve pedagog raporları, çocuğun psikolojik durumu ve ebeveynlerle olan ilişkisi hakkında detaylı bilgi verir. Bu raporlar, çocuğun ruh sağlığını ve ebeveynlerin çocuğa olan etkisini değerlendirir. Mahkemeler, bu raporları dikkate alarak, çocuğun gelişimini olumsuz etkileyen unsurları belirler. Psikolog ve pedagog raporları, özellikle çocuğun duygusal durumu, ebeveynlerle olan ilişkisi hakkında objektif değerlendirme sunar. Bu değerlendirme, mahkemelerin karar sürecinde önemli bir rol oynar.

Velayetin Değiştirilmesi Davası

Velayet hakkı verilen ebeveynin, çocuğun bakımını gerektiği gibi yerine getirememesi, çocuğun menfaatine uygun olmayan davranışlarda bulunması veya çocuğun gelişimini tehlikeye atan bir ortamda yaşaması durumunda, velayetin değiştirilmesi davası açılabilir. Velayetin değiştirilmesi davası, çocuğun mevcut durumunun onun sağlıklı bir şekilde büyümesini engellediği ya da çocuğun güvenliğini tehdit ettiği durumlarda başvurulan bir hukuki yoldur.

Velayetin Değiştirilmesi Davası Nasıl Açılır?

Velayet değiştirme davası, çocuğun menfaatine uygun olmayan bir durumun varlığı halinde açılır. Davayı açan taraf, çocuğun mevcut yaşam koşullarının çocuğun gelişimine zarar verdiğini veya çocuğun sağlığını tehlikeye attığını mahkemeye sunacağı delillerle ispatlamak zorundadır. Bu davalarda, çocuğun velayetinin hangi ebeveynde kalacağına karar verilirken, çocuğun üstün yararı ön planda tutulur.

Velayet Değişikliği İçin Gerekli Şartlar

Velayet değişikliği için belirli şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu şartlar arasında, çocuğun mevcut velayet sahibi ebeveyn tarafından ihmale uğraması, çocuğun bakım ve gözetiminin yeterince sağlanamaması, ebeveynin çocuğa karşı fiziksel veya psikolojik şiddet uygulaması gibi durumlar yer alır. Ayrıca, velayet değişikliği talep eden taraf, çocuğa daha iyi bir yaşam ortamı sunabileceğini ispatlamalıdır. Mahkemeler, çocuğun yaşı, eğitim durumu, sosyalçevresi, çocuğun velayet değişikliği konusundaki görüşünü dikkate alarak karar verir.

Velayet Değiştirme Davasında Dikkate Alınan Kriterler

Velayet değiştirme davasında mahkeme, çocuğun üstün yararını gözeterek karar verir. Bu süreçte dikkate alınan kriterler arasında, çocuğun yaşı, anne ve baba ile olan ilişkisi, çocuğun eğitim durumu ve sosyal çevresi gibi unsurlar yer alır. Ayrıca, mahkemeler çocuğun görüşünü de dikkate alarak, velayet hakkının hangi ebeveyne verilmesinin çocuğun yararına olacağına karar verir. Değişiklik kararı, genellikle çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişimini olumsuz etkileyen durumların varlığı halinde verilir.

Velayetin Kaldırılması Davası

Bazı durumlarda, velayet hakkının tamamen kaldırılması gündeme gelebilir. Velayet hakkının kaldırılması, ebeveynin çocuğun sağlığını ve güvenliğini ciddi şekilde tehlikeye attığı durumlarda verilen karardır. Ebeveynin velayet hakkının kaldırılması, çocuğun gelişimini ve güvenliğini sağlamak amacıyla başvurulan son çaredir.

Velayet Hakkının Tamamen Kaldırılmasına Neden Olabilecek Durumlar

Velayet hakkının tamamen kaldırılması, ebeveynin çocuğun bakımını ve gözetimini ciddi şekilde ihmal etmesi, çocuğa karşı şiddet uygulaması veya çocuğun sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atacak şekilde yaşamını sürdürmesi durumunda gündeme gelir. Ebeveynin suça karışmış olması, ağır psikolojik rahatsızlıklar, bağımlılık gibi durumlar velayet hakkının kaldırılmasına neden olabilir. Mahkemeler, bu tür durumları uzman görüşleri ve sosyal inceleme raporları doğrultusunda değerlendirir ve çocuğun güvenliği açısından en uygun kararı verir.

Mahkemelerin Velayet Hakkını Kaldırma Kararı Verme Süreci

Velayet hakkının kaldırılması kararı, ciddi bir inceleme ve değerlendirme sürecinin ardından verilir. Mahkemeler, çocuğun mevcut koşullarını ve ebeveynin durumunu detaylı bir şekilde inceleyerek karar verir. Bu süreçte, sosyal inceleme raporları, psikolog ve pedagog raporları gibi uzman görüşleri önemli rol oynar. Ayrıca, mahkemeler çocuğun velayet hakkının kaldırılması durumunda çocuğun bakım ve gözetimini üstlenecek kişiyi veya kurumu da belirler.

Velayet Davasında Karşı Tarafın Hakları

Velayet davasında, davalı olan tarafın da belirli hakları vardır. Bu haklar çocuğun üstün yararını koruma amacı taşır. Mahkemeler, çocuğun velayetini talep eden taraf kadar, velayet davasında karşı tarafın da haklarını dikkate alır.

Ortak Velayet Nedir?

Ortak velayet, boşanma veya ayrılık durumunda çocuğun bakım, eğitim ve sağlık gibi konularda anne ve babanın ortaklaşa sorumluluk alması anlamına gelir. Bu uygulama, her iki ebeveynin de çocukla ilgili önemli kararları birlikte almasını sağlar. Çocuğun her iki ebeveyniyle de güçlü bir ilişki kurmasına olanak tanır. Türkiye’de nispeten yeni bir düzenleme olarak uygulanmaya başlayan ortak velayet, mahkemeler tarafından karara bağlanır.

Ortak velayetin uygulanabilmesi için birkaç önemli şart vardır. İlk olarak, çocuğun üstün yararının gözetilmesi esastır. Hakim, velayet kararı verirken çocuğun fiziksel ve duygusal gelişimini dikkate alır. İkinci olarak, ortak velayet için ebeveynlerin bu konuda uzlaşma sağlamış olmaları gerekmektedir. Eğer ebeveynler arasında ciddi bir çekişme varsa, ortak velayet çocuğun yararına olmayabilir. Ayrıca, çocuk yeterli yaş ve olgunluğa erişmişse, çocuğun görüşü de ortak velayet kararı öncesinde değerlendirilir.

Bu velayet türünün bazı avantajları vardır. Çocuk, her iki ebeveyniyle de düzenli iletişim kurma fırsatı bulur ve bu, çocuğun duygusal gelişimi için faydalıdır. Ayrıca, ebeveynlerin sorumlulukları paylaşması, üzerlerindeki yükü azaltır ve onları uzlaşmaya teşvik eder. Ancak, ortak velayetin bazı zorlukları da olabilir. Örneğin, ebeveynler arasında anlaşmazlık olduğunda, bu durum çocuğun yaşam dengesini bozabilir veya acil durumlarda hızlı karar almayı zorlaştırabilir.

Ortak velayet, özellikle çocuğun her iki ebeveyniyle yakın ilişki sürdürmesinin önemli olduğu durumlarda tercih edilir. Ancak her zaman en uygun çözüm olmayabilir ve mahkemeler, çocuğun üstün yararını ön planda tutarak, her iki ebeveynin ortak velayeti üstlenip üstlenemeyeceğine karar verir.

Boşanma Davasında Çocuğun Velayeti Kime Verilir?

Boşanma davasında çocuğun velayetinin kime verileceği, mahkemeler tarafından çocuğun üstün yararını gözeterek kararlaştırılır. Mahkeme velayet hakkını belirlerken çocuğun fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimini en iyi şekilde destekleyebilecek olan ebeveyne bu hakkı tanır. Bu süreçte, ebeveynlerin yaşam koşulları, çocukla olan ilişkileri ve çocuğun ihtiyaçları gibi birçok faktör göz önünde bulundurulur.

Velayet kararını etkileyen en önemli faktörlerden biri çocuğun yaşıdır. Mahkemeler, küçük yaşlardaki çocukların (0-4 yaş arası) anne bakımına daha fazla ihtiyaç duyduğunu kabul eder ve genellikle bu yaş grubundaki çocukların velayetini anneye verir. Ancak çocuğun yaşı ilerledikçe, özellikle okul çağına geldiğinde, mahkeme çocuğun eğitim durumu, hangi ebeveynin eğitimine daha fazla katkı sağladığı gibi unsurları dikkate alır.

Mahkeme, çocuğun üstün yararını her zaman ön planda tutar. Bu çerçevede, çocuğun hangi ebeveynle kalmasının onun geleceği için daha iyi olacağına dair değerlendirme yapılır. Ebeveynlerin çocuğa olan ilgisi, maddi durumları, yaşam tarzları ve çocuğun duygusal ihtiyaçları bu değerlendirmeye dahildir. Eğer ebeveynler arasında ortak velayet konusunda bir anlaşma sağlanmışsa ve bu anlaşma çocuğun menfaatine uygunsa, mahkeme ortak velayete de karar verebilir. Ancak ebeveynler arasında ciddi bir anlaşmazlık varsa, mahkeme genellikle tek bir ebeveyne velayet hakkı tanır.

Görüldüğü üzere, boşanma davasında velayet kararı, çocuğun üstün yararı gözetilerek verilir. Bu karar, çocuğun sağlıklı gelişimini en iyi şekilde destekleyecek olan ebeveyne verilir​.

Anlaşmalı Boşanma Davasında Velayet Kime Verilir?

Anlaşmalı boşanma davasında taraflar boşanma, mal paylaşımı, maddi manevi tazminat, nafaka ve velayet gibi konularda uzlaşmaya vararak bir protokol hazırlarlar. Bu mutabakatın bir parçası olarak, çocuğun velayetinin kime verileceği de belirlenir. Mahkeme, taraflar arasında yapılan bu anlaşmayı inceler ve eğer çocuğun üstün yararına uygunsa, bu anlaşmayı onaylar. Anlaşmanın çocuğun yararına uygun olup olmadığı konusunda son karar yine mahkemeye aittir.

Türk Medeni Kanunu’na göre, mahkeme, çocuğun üstün yararını gözeterek velayet konusundaki anlaşmayı değerlendirir. Eğer taraflar arasında sağlanan mutabakat, çocuğun fiziksel ve duygusal gelişimini olumsuz etkilemeyecekse, mahkeme bu durumu onaylayacaktır. Ancak, mahkeme çocuğun yararına aykırı bir durum görürse, anlaşmaya müdahale edebilir ve velayet konusunda kendi takdir yetkisini kullanabilir​.

Bu nedenle, anlaşmalı boşanma davalarında velayet, tarafların anlaşması doğrultusunda belirlenir. Ancak mahkeme tarafından çocuğun üstün yararına uygun olduğu takdirde onaylanır.

Çocuğun Velayeti Hangi Durumlarda Anneye Verilmez?

Velayet hakkının anneye verilmemesi, annenin çocuğun bakım ve gözetim yükümlülüklerini yerine getiremeyecek durumda olması ya da çocuğun gelişimine zarar verebilecek davranışlar sergilemesi durumunda söz konusu olabilir. Bu tür durumlar, çocuğun üstün yararını koruma amacıyla mahkemeler tarafından değerlendirilir. Aşağıda, velayet hakkının anneye verilmediği başlıca durumlar ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

a. Annenin Çocuğun Bakımını İhmal Etmesi

Bir annenin, çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalması, velayet hakkının ona verilmemesine neden olabilir. Bu durum, annenin çocuğun beslenme, giyim, barınma, eğitim ve sağlık gibi temel gereksinimlerini yerine getirmemesi durumunda ortaya çıkar. Mahkemeler, çocuğun bakımını ihmal eden bir anneye velayet hakkı vermekte tereddüt eder çünkü bu, çocuğun gelişimi ve geleceği açısından ciddi riskler doğurabilir. Örneğin, annenin iş yoğunluğu nedeniyle çocuğun bakımıyla ilgilenememesi ya da çocuğu güvenli olmayan koşullarda bırakması bu duruma örnek olarak verilebilir.

b. Annenin Çocuğa Karşı Fiziksel ya da Psikolojik Şiddet Uygulaması

Çocuğun fiziksel veya psikolojik şiddete maruz kalması, velayet davalarında en ciddi değerlendirme kriterlerinden biridir. Eğer bir anne çocuğuna karşı şiddet uyguluyorsa, bu durum çocuğun hem fiziksel sağlığını hem de psikolojik gelişimini olumsuz yönde etkiler. Fiziksel şiddet dayak, zorla bir şey yaptırma, ihmal gibi durumları içerirken; psikolojik şiddet ise hakaret, aşağılama, tehdit ve duygusal baskı gibi davranışları kapsar. Mahkemeler, çocuğun bu tür bir ortamda büyümesine izin vermemek adına velayet hakkını anneye vermekten kaçınır. Bu tür durumlarda, velayet genellikle çocuğun daha güvenli bir ortamda yetişeceği düşünülen ebeveyne verilir.

c. Annenin Hayat Koşullarının Çocuğun Gelişimine Zarar Vermesi

Annenin yaşadığı çevre, sosyal ilişkileri ve genel yaşam tarzı, çocuğun sağlıklı şekilde gelişimini olumsuz etkileyebilir. Örneğin, annenin kötü bir sosyal çevrede bulunması, suça karışmış kişilerle ilişki kurması veya suça bulaşmış olması, çocuğun güvenliğini ve gelişimini tehlikeye atar. Ayrıca, annenin sağlıksız yaşam koşulları, çocuğun yaşam standardını düşürebilir. Bu gibi durumlarda, mahkemeler annenin çocuğun velayetini almasının çocuğun gelişimi için uygun olmadığını değerlendirerek, velayeti babaya veya çocuğun güvenli bir ortamda yetişebileceği başka bir aile bireyine verebilir.

d. Annenin Sağlıksız Yaşam Tarzı (Alkol, Uyuşturucu vb.)

Annenin alkol, uyuşturucu gibi bağımlılık yaratan maddeleri kullanması, çocuğun hem fiziksel hem de psikolojik sağlığını ciddi şekilde tehlikeye atabilir. Bu tür durumlarda, annenin çocuğa bakma yeteneği sorgulanır. Çocuğun güvenliği açısından velayet hakkının anneye verilmesi uygun görülmez. Bağımlılık durumu, annenin çocuğa olan ilgisini ve bakım kapasitesini olumsuz etkileyebilir. Bu da çocuğun sağlıklı bir şekilde büyümesini engelleyebilir. Mahkemeler, çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurarak, bu gibi durumlarda annenin velayet hakkını sınırlandırabilir veya tamamen kaldırabilir.

e. Annenin Psikolojik Rahatsızlıklarının Çocuğun Gelişimini Olumsuz Etkilemesi

Eğer bir annenin ciddi psikolojik rahatsızlıkları varsa ve bu durum çocuğun gelişimini olumsuz etkiliyorsa, velayet hakkı anneye verilmez. Psikolojik rahatsızlıklar, annenin çocuğun ihtiyaçlarına yeterince cevap verememesine ve çocuğun güvenliğini tehlikeye atmasına neden olabilir. Mahkemeler, annenin psikolojik durumunu uzman raporlarıyla değerlendirir ve çocuğun üstün yararı doğrultusunda karar verir. Bu tip durumlarda, annenin tedavi görmesi ve durumunun iyileşmesi durumunda velayet hakkının yeniden değerlendirilebileceği de göz önünde bulundurulabilir.

Velayet Davasında Babanın Hakları Nelerdir?

Velayet davasında babalar da çocuklarının velayetini talep edebilir. Mahkemeler, babanın çocuk üzerindeki etkisini, bakım ve gözetim kapasitesini değerlendirir. Babalar, çocuğun velayetini alabilmek için, çocuğun bakımını ve gözetimini sağlayabilecek durumda olduklarını, çocuğun gelişimine katkıda bulunabilecek bir ortam sunabileceklerini ispatlamak zorundadır. Ayrıca, babalar çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilecek ekonomik ve sosyal duruma sahip olmalıdır.

Babaların Velayet Davalarında Dikkat Etmesi Gereken Hususlar

Babaların velayet davasında başarılı olabilmeleri için, çocuğun gelişimine katkıda bulunacak bir ortam sunmaları gereklidir. Babalar, çocuğun bakımını ve gözetimini üstlenebilecek kapasitede olduklarını, çocuğun eğitimine, sağlığına ve genel ihtiyaçlarına yeterince cevap verebileceklerini ispatlamalıdır. Ayrıca, babaların çocuk ile düzenli ve sağlıklı bir ilişki kurmuş olmaları da önemlidir. Mahkemeler, çocuğun babası ile olan ilişkisini, babanın çocuğa gösterdiği ilgiyi ve çocuğun babası ile olan yaşam koşullarını değerlendirerek karar verir.

Velayet davaları, çocuğun üstün yararını koruma amacıyla açılan ve titizlikle yürütülen davalardır. Anne ve babaların, çocuğun sağlıklı şekilde gelişimini sürdürebilmesi için sorumluluklarını yerine getirmesi büyük önem taşır. Velayet hakkı, sadece ebeveynler için değil, çocuğun geleceği için de kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, velayet davalarında çocuğun yararını gözetmek ve hukuki süreci dikkatlice takip etmek gereklidir. Velayet davalarında mahkemeler, çocuğun güvenliği ve gelişimi açısından en doğru kararı vermek amacıyla, uzman görüşlerine ve sosyal inceleme raporlarına başvurarak hareket eder. Sonuç olarak, velayet hakkı, çocuğun geleceği için en iyi şartları sağlayacak şekilde düzenlenir ve bu süreçte çocuğun üstün yararı her zaman ön planda tutulur.

Yargıtay Kararları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1887 E., 2017/1196 K. Sayılı kararında:

“…Davacı taraf, velayeti anneye verilen çocuğun velayetinin değiştirilmesi davası ile çocuğunun velayetini kendisine verilmesini talep etmiştir. Davalı ise davacıya cevap dilekçesi ile davacının davasının reddedilmesini talep etmiş, cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmıştır. Davalı her ne kadar tanık deliline dayanmışsa da tanık ismi bildirmemiştir.

Mahkeme, dosya üzerinden ön inceleme yapmış, tahkikat aşamasına geçmiş ve tanık dinletme talebinin birinci celseye karar isimlerinin bildirilmesi belirtilmiştir. Ancak tanık isimleri bildirilmediğinden ve duruşmada hazır edilmediğinden reddine karar verilerek dosya sonuçlandırılmıştır. Yargıtay, temyiz başvurusu sonrası mahkemenin eksik inceleme ile hüküm kurduğunu belirtmiştir. Velayetin değiştirilmesine ilişkin davaların çekişmesiz yargı işi olduğunu ve re’sen araştırma ilkesi geçerli olduğunu belirterek tüm delillerle birlikte değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı vermiştir. Mahkeme, direnme kararı vermiştir.

Bunun üzerine Hukuk Genel Kurulu, velayetin değiştirilmesine ilişkin davanın çekişmesiz yargı işi olarak düzenlendiğini ve re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğunu belirtmiştir. Velayetin değiştirilmesi davasında, çocuğun yararını korumak ve geleceğini güvence altına alınması benimsenmektedir. Bu nedenle velayete ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olup çocuğun üstün yararı dikkate alındığında her zaman yeniden değerlendirme ve yargılamanın her aşamasında ileri sürülen hususların nazara alınması gerektiği de eklenmiştir. Bu nedenle mahkemenin tahkikat duruşması olarak birinci celseye kadar tanık isimlerinin bildirilmemesi nedeniyle tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/5593 E., 2018/13599 K. İlamında:

“…Davacı erkek tarafından davalı annenin ahlaka aykırı yaşam tarzı olduğu, bu durumun çocuklar açısından tehlike yaratması nedeniyle ortak çocuğun velayetinin değiştirilmesi talebinde bulunulmuştur. Mahkeme, uzman raporunda çocuğun anne yanında kalmasının psikolojik olarak gelişimin daha uygun olduğu görüşünde bulunması nedeniyle davacının açmış olduğu davanın reddine karar verilmiştir.   Yargıtay, dosya incelemesinde, mahkemece alınan sosyal inceleme raporunda, ortak çocuğun velayetinin tedbiren babaya verildiği vakit çocuğun mutlu olduğu ortak çocuğun annesinin eve gelen erkeklere masaj yaptığı, kendisini odaya kapattığı ve annesinin işi ile ilgili tutarlı olmayan cevaplar verildiğini ancak babanın sosyal ve ekonomik durumunun çocuklara bakmak adına yeterli olmadığını belirtmiştir. Ancak mahkemece düzenlenen ikinci sosyal inceleme raporunda ise, ortak çocuğun babası ile mutsuz olduğu, annesi ve onun yanında bulunan ablası ile mutlu olduğundan bahisle velayetin anneye verilmesi yönünde görüş bildirmiştir.   Mahkeme, 2008 doğumlu ve idrak yaşında olan çocuğun görüşünü almadan hüküm kurmuştur. Bu bakımdan çocuğun kimin yanında kalmak, nerede yaşamak istediğine dair yeni bir sosyal inceleme raporunun alınması gerekirken hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Bu nedenle Yargıtay, mahkemenin kararını eksik inceleme ile yazılı şekilde kurulmasını doğru görmemiştir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/8979 E., 2016/588 K. sayılı kararına göre:

“…Taraflar arasında görülen davada, iki yaşındaki müşterek çocuk ile baba arasında aynı yerde oturmaları halinde her ayın 1. Ve 3. Haftaları cumartesi ve pazar günleri ile dini bayramların 2. Ve 3. Günleri sabah saat 09:00’dan 31 Temmuz günü saat 17:00’ye kadar, farklı yerlerde oturmaları halinde her yıl 1 Temmuz günü sabah saat 09:00’dan 31 Temmuz günü saat 17:00’ye kadar” kişisel ilişki kurulmuştur. Çocuk ile baba arasında kurulan kişisel ilişki, Yargıtay ilamında doğru bulunmamıştır.   Velayeti anneye verilen çocuğun iki yaşında olması ve müşterek çocuğun halen anne bakım ve şefkatine muhtaç olduğundan anne yanından uzun süre ayrılması gelişmesine engel olacak ve annenin velayet görevini yerine getirmesine de engel olacağı belirtilmiştir Bu nedenle değişen şartlara göre kişisel ilişkinin düzenlenmesi gerekmekte olduğundan farklı il- aynı il ayrımına ilişkin hüküm de doğru bulunmamıştır. Tüm bu nedenle baba ile müşterek çocuk arasında kurulan kişisel ilişki günlerinin daha kısa sürede düzenlenmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmiştir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/11784 E., 2016/11291 K. Sayılı İlamına göre:

“…Dava çocukların büyükbabası tarafından açılmış, velayetin kaldırılması talepli bir davadır. Davacı olan büyükbaba, çocukların annesinin boşanma davası sonucunda velayetinin kendisine verildiğini belirtmiştir. Çocukların babası ise boşanma tarihinden sonra vefat etmiştir. Davacı olan büyükbaba, annesinin çocukları kendisine bıraktığını ve velayet görevini yerine getirmediğini, çocukları ile ilgilenmediğini belirtmiştir. Bu nedenle çocukların velayetinin anneden kaldırılmasına ve çocuklara vasi tayin edilmesini talep etmiştir. Yerel mahkeme, davalı annede bulunan velayet hakkının kaldırılmasına ve küçük çocuklara vasi tayin edilmesi için ihbarda bulunulmasına yönelik hüküm kurmuştur.

Temyiz yoluna başvurulan hüküm gereği Yargıtay, dosya incelemesinde, velayet sahibi anne ile çocuk arasında menfaat çatışması olduğundan davada çocukları temsil etmek üzere kayyım atanması için vesayet makamına ihbarda bulunulması, çocukları temsilen kayyımın davaya katılması sağlanarak delillerin toplanılması sonucu karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurmasını doğru bulmamıştır. Bu nedenle Yargıtay BOZMA kararı vermiştir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/4825 E., 2016/11399 K. Sayılı kararında:

“…Taraflar arasında görülen boşanma davasında, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasının kabulü kararı verilmiş, davalı tarafından verilen karar temyiz edilmiştir. Yargıtay tarafından mahkemenin vermiş olduğu karar onanmıştır, ancak davalı taraf karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Çocukla kişisel ilişki kurma yönünden temyiz itirazı değerlendirilmiştir.   Yargıtay ilamında, cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla görüşme imkanı çerçevesinde kişisel ilişki tesis edebileceğini belirtmiştir.  Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna dayanarak çıkartılan ve üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile görüşme ve ziyaret hakkı imkanı doğrultusunda cezaevinden bilgi alınarak mahkeme tarafından araştırma yapılması gerektiği belirtilmiştir. Baba ile çocuk arasında kurulacak olan kişisel ilişkinin buna göre belirlenmesi ve gerekirse uzman eşliğinde kişisel ilişki kurulması gerektiğini belirterek mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiştir…”

Velayet davanızda hak kaybına uğramamak için bir avukatından destek almanızı tavsiye ederiz.

Diğer yazılarımız için tıklayın…

Tel : 0 501 144 84 27

Av. Zeynep Ünal Murat