Şiddetli Geçimsizlik Nedeniyle Boşanma Davası

Bu makalemizde şiddetli geçimsizlik nedir, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanma davası nedir, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası nasıl açılır, şartları nelerdir, şiddetli geçimsizlik (evlilik birliğinin temelinden sarsılması) nedeni ile anlaşmalı boşanma davası açılabilir mi gibi bir çok soruyu cevaplandıracağız.

Şiddetli Geçimsizlik (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması) Nedeniyle Boşanma Davası Nedir?

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası, evlilik birliğinin taraflar arasındaki uyumsuzluk, anlaşmazlık ya da evliliğin temel unsurlarının kaybı nedeniyle temelden sarsılması durumunda açılan bir dava türüdür. Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi kapsamında düzenlenen bu dava, taraflardan birinin artık evlilik birliğini sürdürmesinin beklenemeyeceği durumlarda açılabilir. Evlilik birliğinde karşılıklı sevgi, saygı, sadakat gibi temel unsurlar kaybedildiğinde, bu bağlamda şiddetli geçimsizlik ortaya çıkar ve evlilik sürdürülemez hale gelir. Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açmak isteyen taraf, evliliğin sağlıklı bir şekilde devam edemeyeceğini ispat ederek boşanma talebinde bulunabilir. Bu dava türü, en sık karşılaşılan boşanma davaları arasında yer alır.

Şiddetli Geçimsizlik (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması) Nedenleri Nelerdir?

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davasının nedenleri, eşler arasında sürekli tartışmalar, duygusal kopukluk, ilgisizlik, sadakatsizlik gibi etmenlerden kaynaklanabilir. Taraflar arasında karşılıklı güvenin kaybolması, ihanet, ağır hakaretler, aşağılama, fiziksel ya da psikolojik şiddet gibi davranışlar da şiddetli geçimsizlik sebepleri arasındadır. Ayrıca, ekonomik sıkıntılar, sürekli maddi sorunlar ve eşler arasında fikir ayrılıkları da evlilik birliğini sarsan diğer sebepler olarak öne çıkabilir. Mahkemeler, evliliği temelden sarsacak düzeyde geçimsizliğe neden olan bu sebepleri değerlendirerek boşanma kararı alır. Tarafların birlikte yaşamalarının imkansız hale gelmesi ve evlilik birliğini sürdürememesi, boşanma gerekçesi olarak kabul edilir.

Şiddetli Geçimsizlik (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması) Nedeniyle Çekişmeli Boşanma Davasının Şartları Nelerdir?

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle çekişmeli boşanma davası açılabilmesi için evlilik birliğinin sürdürülemez hale geldiğinin mahkemeye ispat edilmesi gerekir. Çekişmeli boşanma davalarında, taraflardan birinin diğerine göre daha kusurlu olması veya taraflar arasında şiddetli geçimsizlik bulunduğunun ispatlanması zorunludur. Davacı taraf, evliliğin temel unsurlarının zedelendiğini, evlilik birliğinin sürdürülemez hale geldiğini ve boşanmanın kaçınılmaz olduğunu kanıtlamalıdır.

Tarafların birbirleriyle sürekli çatışma halinde olması, evde huzursuz bir ortamın bulunması, sağlıklı bir iletişim kurulamaması çekişmeli boşanma davası şartları arasında yer alır. Bu davalarda mahkeme, tarafların sunduğu delilleri, tanık ifadelerini ve diğer delilleri değerlendirerek kusur oranını belirler ve boşanma kararını verir.

Şiddetli Geçimsizlik (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması) Nedeniyle Anlaşmalı Boşanma Davasının Şartları

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle anlaşmalı boşanma davası açmak isteyen taraflar, boşanmanın tüm koşullarında karşılıklı olarak uzlaşmış olmalıdır. Anlaşmalı boşanma davalarında, taraflar boşanmanın sonuçları hakkında; mal paylaşımı, nafaka, çocukların velayeti gibi konularda uzlaşma sağlamış olmalıdır. Mahkemeye sunulan anlaşmalı boşanma protokolü, tarafların karşılıklı olarak anlaşmış olduklarını gösteren resmi bir belgedir. Anlaşmalı boşanma davasında mahkeme, tarafların beyanlarını ve protokolü inceler; evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına kanaat getirirse boşanma kararı verir. Anlaşmalı boşanma davaları, çekişmeli boşanmalara göre daha hızlı sonuçlanır.

Kusurlu Eş Şiddetli Geçimsizlik (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması) Nedeniyle Boşanma Davası Açabilir mi?

Kusurlu eşin şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açabilmesi, taraflar arasındaki kusur oranlarına bağlı olarak değişiklik gösterir. Genel olarak, kusurlu eş boşanma davası açabilir ancak karşı tarafın ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir.

Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre, kusurlu eşin dava açabilmesi için, diğer eşin de kusurlu veya evliliğin devamının her iki taraf için de zorlu hale geldiği bir durum söz konusu olmalıdır. Eğer davayı açan taraf, diğer taraftan daha fazla kusurlu değilse ve boşanmanın gerekliliğini ortaya koyabiliyorsa, mahkeme boşanma kararı verebilir. Ancak tamamen kusurlu olan tarafın boşanma talebinde bulunması, çoğu durumda mahkeme tarafından reddedilebilir.

Şiddetli Geçimsizlik (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması) Nedeniyle Boşanma Davasına Hangi Durumlarda Başvurulabilir?

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davasına, evlilik birliğini sürdürülemez hale getiren ciddi anlaşmazlık ve uyumsuzluk durumlarında başvurulabilir. Eşler arasında sürekli tartışma, duygusal kopukluk, ilgisizlik, sadakatsizlik, psikolojik veya fiziksel şiddet gibi durumlar varsa bu boşanma davası açılabilir. Evlilik birliğinde güvenin kaybolması, karşılıklı olarak birbirine olan saygının yok olması, tarafların birbirlerine ağır hakaretler ya da küçük düşürücü davranışlar sergilemesi de bu dava için yeterli sebepler arasında kabul edilir.

Aynı zamanda, ekonomik problemler de evlilik birliğini sarsan faktörlerden biri olarak öne çıkabilir. Maddi sıkıntılar nedeniyle yaşanan tartışmalar, taraflardan birinin borçlanması ya da gelir yetersizliği nedeniyle ailenin ihtiyaçlarını karşılayamaması, evlilikte şiddetli geçimsizliğe yol açabilir. Tarafların yaşam tarzlarındaki büyük farklılıklar, çocuk yetiştirme konusundaki anlaşmazlıklar, eşlerden birinin bağımlılık gibi sorunları da evliliğin sürdürülmesini zorlaştırır. Bu gibi durumlar, mahkemenin evliliğin temelinden sarsıldığını kabul etmesine ve boşanma kararı almasına neden olabilir.

Şiddetli Geçimsizlik (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması) Nedeniyle Boşanma Davasında Nafaka

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davalarında, nafaka talebi tarafların ekonomik durumlarına ve boşanma sonrası ihtiyaçlarına göre belirlenir. Mahkeme, boşanma davası sürecinde veya boşanma kararı sonrasında taraflardan birinin maddi olarak zor durumda kalmaması için nafaka ödenmesine hükmedebilir. Boşanma davasında talep edilebilecek iki tür nafaka bulunmaktadır: tedbir nafakası ve yoksulluk nafakası.

Tedbir nafakası, boşanma süreci devam ederken maddi olarak desteğe ihtiyaç duyan tarafa geçici bir süre için ödenir. Boşanma kararı kesinleştikten sonra, ekonomik olarak daha az gelirle yaşamını sürdürmek durumunda kalan ve yoksulluk riski taşıyan tarafa yoksulluk nafakası bağlanabilir. Mahkeme, tarafların maddi gelir durumlarını, yaşam standartlarını ve nafaka isteyen tarafın boşanma sonrası ekonomik gereksinimlerini değerlendirerek uygun bir nafaka miktarına karar verir. Nafaka talep eden tarafın kusuru bulunuyorsa veya nafaka almayı gerektirecek bir durumda değilse mahkeme bu talebi reddedebilir.

Şiddetli Geçimsizlik (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması) Nedeniyle Boşanma Davasında Velayet

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davalarında çocukların velayeti, çocuğun üstün yararını koruyacak şekilde belirlenir. Mahkeme, çocuğun fiziki ve psikolojik gelişimini en iyi şekilde sürdürebileceği ebeveyne velayeti verir. Velayet belirlenirken çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına, ebeveynlerin çocuğa sunduğu yaşam koşullarına, eğitim imkanlarına ve çocuğun ebeveynlerle olan ilişkisine dikkat edilir. Küçük yaştaki çocukların velayeti genellikle anneye verilirken, mahkeme babanın da çocuğa yakın bir ilişki kurması için düzenlemeler yapabilir.

Çocuğun yaşı belirli bir olgunluğa geldiyse (genellikle 12 yaş ve üstü), mahkeme çocuğun görüşlerini de dikkate alır. Velayet kararında çocuğun sağlığı, eğitim durumu ve sosyal çevresi gibi faktörler büyük önem taşır. Mahkeme, çocuğun gelişimini olumsuz etkileyebilecek durumlar varsa velayet kararını değiştirebilir. Ayrıca, velayeti alan ebeveynin sorumluluklarını ihmal etmesi durumunda, diğer ebeveyn velayetin yeniden değerlendirilmesi için mahkemeye başvurabilir.

Şiddetli Geçimsizlik (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması) Nedeniyle Boşanma Davasında Mal Paylaşımı

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davalarında, evlilik süresince edinilen malların paylaşımı, mal rejimine göre belirlenir. Türkiye’de evlilik birliği süresince tarafların edindiği malların paylaşımı, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen “edinilmiş mallara katılma rejimi” çerçevesinde yapılır. Bu mal rejimine göre, tarafların evlilik sırasında kazandıkları ve biriktirdikleri mallar, boşanma sonrası adil bir şekilde paylaştırılır. Tarafların şahsi malları ise paylaşıma dahil edilmez ve kendi tasarruflarında kalır.

Mahkeme, tarafların sahip oldukları taşınır ve taşınmaz malların değerini bilirkişi raporlarıyla tespit eder. Tarafların evlilik süresince elde ettiği mal varlıkları ve edinimleri, paylaşıma tabi tutularak eşit bir şekilde bölüştürülmeye çalışılır. Eşlerin anlaşmazlık yaşamaması durumunda mal paylaşımı süreci daha hızlı ilerlerken, çekişmeli durumlarda bu süreç uzayabilir. Taraflardan biri evlilik birliğinde diğerine göre daha fazla kusurluysa, mahkeme bu kusur durumunu da dikkate alarak mal paylaşımına karar verebilir.

Şiddetli Geçimsizlik (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması) Nedeniyle Boşanma Davasında İtiraz Hakkı

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davasında tarafların itiraz hakkı bulunmaktadır. Mahkeme tarafından verilen boşanma kararına her iki taraf da itiraz edebilir. Eğer taraflardan biri mahkemenin verdiği boşanma kararına katılmıyorsa, kararın gerekçelerini temyize götürme hakkına sahiptir. Bu durumda dava, üst mahkeme olan Yargıtay’a taşınarak yeniden incelenir. Yargıtay, yerel mahkemenin verdiği kararı onaylayabilir ya da bozarak yeniden değerlendirilmesi için dosyayı mahkemeye geri gönderebilir.

Taraflardan biri, mahkemenin kararını hukuka aykırı veya eksik bulduğunda itiraz ederek kararın tekrar gözden geçirilmesini isteyebilir. Özellikle mal paylaşımı, nafaka veya velayet gibi konularda taraflar, verilen kararın yeniden değerlendirilmesini talep edebilir. Boşanma davalarında itiraz süreci, davanın kesinleşme süresini uzatabilir; bu nedenle tarafların taleplerinin mahkemeye doğru şekilde sunulması ve belgelerle desteklenmesi önem taşır.

Şiddetli Geçimsizlik (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması) Nedeniyle Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılan boşanma davalarının süresi, davanın çekişmeli ya da anlaşmalı olmasına, tarafların iddialarının karmaşıklığına ve delil toplama sürecine bağlı olarak değişir. Anlaşmalı boşanma davalarında taraflar, boşanmanın tüm şartlarında uzlaştıkları için süreç hızlı ilerler ve birkaç hafta içerisinde sonuçlanabilir. Ancak çekişmeli boşanma davalarında mahkemenin tarafların iddialarını ve delilleri detaylıca incelemesi gerektiği için süreç daha uzun olabilir.

Çekişmeli boşanma davaları, tanık dinlenmesi, delil toplama, bilirkişi incelemeleri ve uzman raporlarının alınması gibi işlemler nedeniyle aylarca sürebilir. Mahkeme, tarafların taleplerini değerlendirirken taraflar arasında anlaşmazlıkların çözülmesi gerektiğinde duruşmalar arasında süreler uzayabilir. İtirazlar ve temyiz süreçleri de eklendiğinde boşanma davası yıllar sürebilir. Ancak davanın hızlanması için tarafların tüm delilleri eksiksiz sunması ve anlaşmazlık konularında uzlaşı sağlaması süreci kısaltabilir.

Yargıtay Kararları

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2020/6161 E., 2021/793 K. sayılı ilamında:

“… İlk derece mahkemesi kararında davalı-davacı erkeğe eşine şiddet uyguladığı, onu tehdit ettiği, evin ihtiyaçlarını karşılamadığı, eşine hakaret edip bağırdığı, annesinin eşine imalı sözlerine sessiz kaldığı, eşinin amcası ve yengesine hakaret edip onları tehdit ettiği; davacı-davalı kadına da eşine hakaret ettiği, erkeğin anne ve babasına bağırdığı, babasına kızıp perdeyi çekip kopardığı ve telefonu yere fırlattığı vakıaları kusur olarak yüklenerek boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğuna hükmedilmiştir. İlk derece mahkemesi hükmüne karşı erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesince erkeğin eşini fiili ayrılık döneminde tehdit ettiği, kadının da istinaf edilmemek suretiyle kesinleşen kusurlu davranışlarına göre, eşine hakaret ettiği, erkeğin anne ve babasına bağırdığı, babasına kızıp perdeyi çekip kopardığı ve telefonu yere fırlattığı ve böylelikle boşanmaya neden olan olaylarda kadının ağır, erkeğin az kusurlu olduğuna karar verilmiştir. Bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde, erkeğe ilk derece mahkemesi tarafından kusur olarak yüklenen şiddet, hakaret, bağırma, ihtiyaçları karşılamama ve annesinin imalarına sessiz kalma vakıalarından sonra tarafların barışıp biraraya geldikleri, barışmadan önce erkeğin ailesi ile yaşayan tarafların daha sonradan ayrı ev kiraladıkları, barışma öncesi yaşanan vakıaların kadın tarafından affedilmiş sayılacağı ve bu vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği belirtilmiştir.

Davalı-davacı erkeğin karşı dava dilekçesinde tarafların 2016 yılının Şubat ayında barışarak biraraya geldikleri, erkeğin ailesinden ayrı bir eve taşındıkları ve 2017 yılının Ocak ayında fiilen ayrıldıkları belirtilmiştir. Dosya kapsamındaki tanık beyanlarından erkeğin kadına yönelik şiddet ve hakaretlerinin tarafların barışmalarından sonra yaşanan olaylar olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen vakıalarda eşine şiddet uygulayan, hakaret eden ve fiili ayrılık döneminde onu tehdit eden erkek; eşine hakaret eden, onun anne ve babasına bağıran, babasına kızıp perdeyi çekip koparan ve telefonu yere fırlatan kadına göre ağır kusurludur.

2-Yukarıda 1. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerekir (TMK m.174). Bölge adliye mahkemesince davacı-davalı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine göre erkek yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.

3-Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir (TMK m. 175/1). Davacı-davalı kadın boşanmaya sebebiyet veren olaylarda az kusurlu olup kadın yararına yoksulluk nafakasının koşulları oluşmuştur. Bu nedenle, kadının yoksulluk nafakası talebinin kabulü gerekirken, yazılı şekilde reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 03.10.2005 tarihli ve 2005/13779 E., 2005/17993 K. Sayılı kararına göre:


“… Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Y…. E….. vekili Av. İ…. E…. ve karşı taraf G…. E…. vekili Av. İ…. E….geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının aşırı kıskançlık gösterdiği, eşine ağır hakaretlerde bulunduğu ve aşırı şekilde alkol aldığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK. md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Davacının temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 450 YTL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2017/3313 K. Sayılı ilamında:

“…Mahkemece; taraflar eşit kusurlu kabul edilerek her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-davacı kadına mahkemece kusur olarak yüklenen fiziksel şiddet girişiminden sonra tarafların evlilik birliğini sürdürüp birlikte yaşamaya devam ettikleri, bu nedenle davacı-davalı erkeğin, eşinin bu kusurlu davranışını affettiği, en azından hoşgörüyle karşıladığı, bu olayın davalı-davacı kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, ayrıca mahkemenin kabul ettiği kusurlu davranışların yanı sıra davacı-davalı erkeğin eşine küfür ettiği de anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı-davalı erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda daha ziyade kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda erkeğin davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları oluşmuştur. Erkeğin boşanma davasının kabulüne karar verilmiş olması açıklanan sebeplerle sonucu itibariyle doğru olup, davalı-davacı kadının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2019/4947 E. 2019/12297 K. sayılı kararına göre:

“… Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı erkeğin kadına yönelik olarak süreklilik arz eden fiziksel şiddetinin bulunduğu, kadına hakaret ettiği ve onu tehdit ettiği kadının bu vakıalara usulüne uygun olarak dilekçelerinde dayandığı anlaşılmıştır. O halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı kadın dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle davanın reddi yerinde görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/1094 K. Sayılı kararında:

“…Yerel mahkemece davacının, davalı kadın eş için müstakil konut sağlamadığı, davalıyı ilk eşinden olan çocukları ile yaşamak zorunda bıraktığı buna karşılık davalının da davacının ilk eşinden olan çocuklarına karşı kötü davrandığı, çocuklar ile babalarının arasını açtığı, yemek yemelerini kısıtladığı, davacı ve çocuklarının da kadın eşi eve almadığı, bu durumda evlilik birliğinin sarsılmasında her iki tarafın da kusurlu olduğunu ancak davalıya müstakil konut temin etmeyen ve davalıyı müşterek konuta almayan davacının kusurunun daha ağır olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, davalı kadın lehine TMK’nın 174/1. maddesi gereğince 10.000,00 TL maddi tazminata, TMK’nın 169. maddesi uyarınca 150,00 TL tedbir, 175. maddesi uyarınca 200,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karar verilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davalı kadın yararına maddi tazminata (TMK m. 174/1) hükmedilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Somut olayda, dinlenen taraf tanıklarının beyanları değerlendirildiğinde; tarafların davacı eşin ilk evliliğinden olma üç çocuğu ile birlikte yaşadıkları, davalı kadının çocukları babalarına kötülemek, müşterek evde bulunan yemek malzemelerini onlardan saklamak suretiyle çocuklara kötü davrandığı, davacı eşin ise davalı kadını çocukları ile yaşamak zorunda bıraktığı, en son davacının oğlunun davalı kadını evden kovduğu ve tarafların bu şekilde ayrıldıkları anlaşılmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların birinin kusurunu diğerinden baskın kabul etmek mümkün değildir. Hal böyle olunca uyuşmazlığa konu davada tarafların eşit kusurlu olduğu dikkate alınarak davalı kadının maddi tazminat (TMK m. 174/1) talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir…”

Boşanma davanızda hak kaybına uğramamak için bir boşanma avukatından destek almanızı tavsiye ederiz.

Diğer yazılarımız için tıklayın…

Tel : 0 501 144 84 27

Av. Zeynep Ünal Murat