Bu makalemizde boşanmada kusur oranı nedir, boşanmada kusur sayılan haller nelerdir, kusur kavramının hukuki anlamı nedir, kusur oranının nafaka, maddi manevi tazminat, velayete etkisi nedir, kusur türleri ve ağırlıkları nelerdir, kusurun belirlenmesinde delillerin rolü nedir, Yargıtay’ın kusur oranı değerlendirmesi nedir gibi bir çok soruyu yanıtlayacağız.
Boşanmada Kusur Oranı Nedir?
Boşanma davalarında kusur oranı, eşlerin evlilik birliğinin bozulmasına ne ölçüde neden olduklarını belirleyen hukuki bir değerlendirmedir. Türk Medeni Kanunu’na göre, boşanma ancak evlilik birliğinin temelinden sarsılması veya özel boşanma sebeplerinin ispatlanması hâlinde mümkündür. Bu durumda mahkeme, hangi tarafın davranışlarının evlilik birliğini zedelediğini inceleyerek kusur oranını belirler. Bu kusur oranı yalnızca boşanma kararını değil, aynı zamanda tazminat, nafaka ve hatta velayet gibi birçok sonucu doğrudan etkiler.
Kusur Kavramının Hukuki Anlamı
Kusur, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini ihlal etmesidir. Bu yükümlülükler arasında sadakat, birlikte yaşama, yardımlaşma, saygı ve sevgi yer alır. Bu yükümlülüklerden herhangi birinin ihlali kusur sayılır. Kusur, sadece aktif davranışlarla değil, ihmalle de ortaya çıkabilir. Örneğin ilgisizlik, iletişimsizlik veya sürekli hakaret içeren tavırlar da kusurlu davranış olarak değerlendirilir.
Mahkeme, her somut olayın özelliğine göre kusurun ağırlığını belirler. Eşlerden biri evlilik birliğini tamamen çekilmez hale getiren davranışlarda bulunmuşsa, bu eş “tam kusurlu” kabul edilir. Ancak bazı durumlarda her iki taraf da farklı nedenlerle kusurlu olabilir. Bu durumda mahkeme kusur oranlarını karşılaştırmalı biçimde değerlendirir.
Boşanmada Kusur Sayılan Haller Nelerdir?
Boşanmada kusur, eşlerden birinin evlilik birliğini temelden sarsacak veya ortak hayatı çekilmez hâle getirecek davranışlarda bulunması anlamına gelir. Türk Medeni Kanunu’na göre (özellikle TMK m.161–166), bu tür davranışlar boşanma sebebi sayılır ve kusur oranı, davanın sonucunu doğrudan etkiler. Aşağıda boşanmada kusur sayılan hâller detaylı şekilde açıklanmıştır:
1. Sadakatsizlik (Zina)
Eşin evlilik dışı ilişki yaşaması en ağır kusurlardan biridir. Zina, TMK m.161’de özel boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Sadakatsizlik ispatlandığında, diğer eşin güveni tamamen sarsılmış kabul edilir. Bu durumda aldatılan eş, hem boşanma hem tazminat talep edebilir.
2. Şiddet ve Kötü Muamele
Eşin diğerine fiziksel ya da psikolojik şiddet uygulaması ağır kusurdur. Sürekli hakaret, aşağılama, tehdit veya darp, evlilik birliğini sürdürmeyi imkânsız hâle getirir. Yargıtay kararlarında, fiziksel şiddet yanında sürekli baskı, korkutma ve psikolojik şiddet de bu kapsamda değerlendirilir.
3. Aile Birliğini İhmal Etmek
Eşin, evin giderlerine katkı sunmaması, ortak yaşam yükümlülüklerini yerine getirmemesi veya ilgisiz davranması kusur sayılır. Örneğin, eşin işini bahane ederek eve hiç gelmemesi veya sürekli alkol alıp aileyle ilgilenmemesi, mahkemelerce “aile hayatını ihmal” olarak görülür.
4. Evi Terk Etmek
Eşin haklı bir neden olmaksızın ortak konutu terk etmesi, TMK m.164’e göre boşanma sebebidir. Terk, eşin evlilik sorumluluklarından kaçması anlamına gelir. Uzun süreli veya kasıtlı terk, ağır kusur olarak değerlendirilir.
5. Aşağılama ve Onur Kırıcı Davranışlar
Eşin diğerine sürekli hakaret etmesi, küçük düşürmesi veya toplum önünde küçük düşürücü davranışlarda bulunması da boşanma sebebidir. Bu tür davranışlar kişilik haklarına saldırı sayılır ve manevi tazminat hakkı doğurur.
6. Ekonomik Şiddet ve Cinsel İlgisizlik
Eşin diğerine ekonomik baskı uygulaması, para vermemesi veya onu çalışmaya zorlaması ekonomik şiddet kabul edilir. Benzer şekilde, eşin cinsel ilişki kurmaktan uzun süre kaçınması veya eşini bu konuda aşağılaması da kusur sayılır. Yargıtay, cinsel birlikteliği reddetmeyi “birlik görevlerini ihlal” olarak değerlendirir.
7. Kumar, Alkol veya Madde Bağımlılığı
Eşin aşırı kumar, alkol veya uyuşturucu kullanımı da evlilik birliğini temelden sarsan bir davranıştır. Bu alışkanlıklar evin ekonomik düzenini bozuyorsa ve diğer eşi huzursuz ediyorsa, kusur oranı yükselir.
8. Eşin Ailesine Saygısızlık
Eşin, diğerinin ailesine veya yakınlarına hakaret etmesi, kötü davranması ya da onları aşağılaması da kusur sayılır. Yargıtay, bu tür davranışları “aile bağlarını zedeleyici” ve “evlilik birliğine aykırı” olarak değerlendirmektedir.
9. Eşi Aldatmakla Suçlamak (Asılsız İthamlar)
Bir eşin diğerini delil olmadan sadakatsizlikle suçlaması veya toplum içinde küçük düşürmesi de kusur oluşturur. Bu tür davranışlar, iftira veya kişilik haklarına saldırı niteliğindedir.
10. Eşin Özel Hayatına Müdahale Etmek
Eşin sürekli telefonlarını kontrol etmesi, özel alanına saygı göstermemesi, kıskançlıkla aşırı denetim kurmaya çalışması da boşanma sebebi sayılır. Bu durum, “güven sarsıcı davranış” olarak değerlendirilir.
11. Sadakat Yükümlülüğünü İhlal Eden Flörtleşme Davranışları
Yargıtay, fiziksel ilişki olmasa bile, mesajlaşma veya gizli görüşmeler gibi davranışları da sadakat yükümlülüğünün ihlali olarak görür. Bu tür davranışlar, özellikle evlilik birliğinde güven duygusunu ortadan kaldırdığı için kusur sayılır.
12. Aile Konutunu Satmak veya Gizlice Kiralamak
Eşin, diğerinin rızası olmadan aile konutunu satması, kiraya vermesi veya devretmesi, TMK m.194’e göre ağır kusurdur. Bu davranış, eşin ekonomik güvenliğini zedeler ve boşanma sebebi oluşturur.
13. Sürekli Tartışma, Kavga ve Saygısız Tutum
Her evlilikte zaman zaman tartışmalar olabilir; ancak sürekli kavgalar ve saygısızlık, “evlilik birliğinin temelden sarsılması” sebebidir. Yargıtay, “sürekli geçimsizlik” hâllerinde evliliğin sürdürülmesini imkânsız sayar.
14. Eşin Güveni Kötüye Kullanması
Eşin borçlarını gizlemesi, mal kaçırması, diğer eşin üzerine kayıtlı malları izinsiz devretmesi de güven sarsıcı davranışlardandır. Bu eylemler, hem ekonomik hem ahlaki anlamda kusurlu davranış kabul edilir.
15. Dini, Kültürel veya Sosyal Baskılar
Eşin diğerine zorla ibadet ettirmesi, kıyafet, yaşam tarzı veya sosyal çevre seçimine müdahale etmesi de kişilik haklarını ihlal eder. Bu tür davranışlar da Yargıtay uygulamasında “kişisel özgürlükleri kısıtlayan ağır kusur” olarak nitelendirilir.
Boşanmada kusur, sadece kimin daha çok hata yaptığıyla ilgili değildir; aynı zamanda kimin evlilik birliğini sürdürme iradesini zayıflattığıyla ilgilidir. Her olay kendi içinde değerlendirilir, ancak yukarıdaki davranışlar Yargıtay içtihatlarında açıkça kusur kabul edilmiştir. Kusur oranı doğru tespit edildiğinde, adil bir boşanma kararı verilebilir ve tarafların mağduriyeti önlenir.
Boşanmada Kusurun Önemi
Kusur oranı, boşanmanın hem karara bağlanmasında hem de sonuçlarının belirlenmesinde kritik rol oynar. Çünkü mahkeme, kusur derecelerini dikkate alarak hangi tarafın lehine boşanma kararı verileceğine karar verir. Ayrıca kusur oranı, maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve velayet gibi unsurları da doğrudan etkiler.
Tam kusurlu eş, diğer tarafa tazminat ödemekle yükümlü olabilir. Buna karşılık tamamen kusurlu bir eş, yoksulluk nafakası talep edemez. Ayrıca kusur oranı manevi tazminat miktarının belirlenmesinde de dikkate alınır.
Kusur Türleri ve Ağırlıkları
Kusur oranı belirlenirken üç temel kategori kullanılır: tam kusur, ağır kusur ve eşit kusur.
- Tam kusur: Evlilik birliğinin tamamen bir tarafın davranışlarıyla sona erdiği durumdur. Örneğin, sürekli şiddet uygulayan, evi terk eden veya sadakatsiz davranan eş tam kusurlu kabul edilir.
 - Ağır kusur: Evliliğin bozulmasına büyük ölçüde neden olan, ancak diğer eşin de küçük bir kusurunun bulunduğu durumdur.
 - Eşit kusur: Her iki eşin de evlilik birliğinin sarsılmasında aynı ölçüde etkili olması hâlidir.
 
Mahkeme, bu ayrımı yaparken olayların kronolojik akışını, tanık beyanlarını ve delilleri değerlendirir.
Kusurun Belirlenmesinde Delillerin Rolü
Boşanmada kusur oranı somut delillerle ispat edilir. Mahkeme, iddia edilen olayların gerçekliğini belirlemek için çok yönlü bir inceleme yapar.
Deliller arasında;
- Tanık ifadeleri,
 - Mesajlaşma kayıtları,
 - Sosyal medya paylaşımları,
 - Polis veya doktor raporları,
 - Görüntü ve ses kayıtları yer alır.
 
Kusuru iddia eden taraf, bu delillerle karşı tarafın evlilik birliğini bozacak davranışlarda bulunduğunu ispatlamak zorundadır. İspat yükü yerine getirilmezse, mahkeme kusur oranını belirlerken bu iddiaları dikkate almaz.
Yargıtay Uygulamasında Kusur Değerlendirmesi
Yargıtay içtihatlarına göre, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü için taraflar arasındaki geçimsizliğin ciddi ve sürekli olması gerekir. Basit tartışmalar veya geçici anlaşmazlıklar boşanma sebebi sayılmaz. Ancak fiziksel şiddet, hakaret, sadakatsizlik, alkol veya kumar alışkanlığı gibi davranışlar evlilik birliğini temelden sarsan ciddi kusurlardır.
Yargıtay, kusur oranını belirlerken olayları karşılaştırmalı biçimde değerlendirir. Örneğin, bir taraf sadakatsiz davranmışsa, diğer tarafın yalnızca tartışmacı olması dengeyi değiştirmez; sadakatsizlik ağır kusur sayılır.
Kusur ve Nafaka İlişkisi
Yoksulluk nafakası, kusuru daha az olan veya kusursuz eş lehine hükmedilir. Tam kusurlu eşin bu haktan yararlanması mümkün değildir. Ancak boşanma davası sürecinde verilen tedbir nafakası, kusurdan bağımsız olarak belirlenebilir. Çünkü tedbir nafakası, tarafların dava süresince ekonomik olarak korunmasını amaçlar.
Yargıtay kararlarında, tamamen kusurlu eş lehine yoksulluk nafakası bağlanamayacağı açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle kusur oranı, nafaka taleplerinin değerlendirilmesinde belirleyici bir ölçüttür.
Boşanmada Kusur Oranının Nafaka ve Tazminat Hesaplamasına Etkisi
Boşanmada kusur oranı yalnızca boşanma kararının verilip verilmeyeceğini değil, ekonomik sonuçların nasıl belirleneceğini de doğrudan etkiler. Bu nedenle mahkeme, kusur değerlendirmesini yaparken yalnızca tarafların davranışlarını değil, ekonomik dengesizlikleri de göz önünde bulundurur.
1. Yoksulluk Nafakası Üzerindeki Etkisi
Yoksulluk nafakası, boşanma yüzünden ekonomik açıdan zor duruma düşecek olan eş lehine hükmedilir. Ancak bu nafakanın bağlanabilmesi için nafaka talep eden eşin daha az kusurlu veya kusursuz olması gerekir. Tam kusurlu eşin bu haktan yararlanması mümkün değildir. Mahkeme, kusur oranını belirlerken tarafların ekonomik durumlarını, yaşlarını ve yaşam standartlarını da dikkate alır. Eşit kusur halinde ise nafaka, hakkaniyet ilkesi doğrultusunda takdir edilir.
2. Tedbir Nafakası ve Kusur İlişkisi
Boşanma davası süresince hükmedilen tedbir nafakası, kusurdan bağımsız olarak değerlendirilir. Tedbir nafakası, eşin geçimini sağlamak amacıyla geçici nitelikte verilir. Bu nedenle tarafların kusur oranı tedbir nafakası üzerinde doğrudan etkili değildir. Ancak mahkeme, tedbir nafakasını belirlerken tarafların kusurlu davranışlarını dolaylı olarak dikkate alabilir.
Kusur Oranı ve Tazminat İlişkisi
Maddi ve manevi tazminat talepleri doğrudan kusur oranına bağlıdır. Boşanma kararında, daha az kusurlu veya kusursuz olan eş, diğer taraftan tazminat talep edebilir.
- Maddi tazminat, evliliğin bitmesiyle ekonomik kayba uğrayan eşe ödenir.
 - Manevi tazminat, eşin kişilik haklarının ihlal edilmesi durumunda hükmedilir.
 
Tam kusurlu eşin tazminat isteme hakkı yoktur. Eşit kusur durumunda ise mahkeme, tazminat taleplerini reddedebilir veya hakkaniyete göre bir miktar belirleyebilir.
a. Maddi Tazminatta Kusurun Rolü
Maddi tazminat, boşanma sonucu ekonomik kayba uğrayan eşin zararını telafi etmek amacıyla verilir. Bu tazminatın verilebilmesi için talepte bulunan eşin daha az kusurlu olması gerekir. Kusuru ağır olan veya evlilik birliğinin sona ermesine tamamen sebep olan eş, maddi tazminat alamaz. Mahkeme, kusur oranına göre tazminat miktarını azaltabilir veya tamamen reddedebilir.
b. Manevi Tazminatta Kusurun Etkisi
Manevi tazminat, boşanma sürecinde kişilik hakları saldırıya uğrayan eşe ödenir. Hakaret, sadakatsizlik, şiddet veya aşağılayıcı davranışlar manevi tazminat gerekçesi olabilir. Ancak manevi tazminat alabilmek için yine kusurun karşı tarafta daha fazla olması gerekir. Eşit kusur durumunda tazminat genellikle reddedilir.
Hakkaniyet İlkesinin Uygulanması
Mahkemeler, kusur oranı belirlenirken “hakkaniyet ilkesi”ni esas alır. Çünkü her olayın kendine özgü dinamikleri vardır. Hâkim, olayların bütününü değerlendirerek tazminat veya nafaka miktarını dengeleyebilir. Amaç, taraflardan birinin haksız kazanç elde etmesini önlemek ve adaletli bir sonuç yaratmaktır.
Kusur Oranı ve Velayet İlişkisi
Velayet hakkı, kusur oranına doğrudan bağlı değildir. Ancak ağır kusurlu davranışlar, velayet değerlendirmesinde göz önünde bulundurulur. Şiddet uygulayan, çocuğu ihmal eden veya olumsuz yaşam alışkanlıklarına sahip olan eşin velayet talebi reddedilebilir. Mahkemeler, velayet kararlarında her zaman “çocuğun üstün yararı” ilkesini esas alır.
Kusur Oranı ve Mal Paylaşımı
Mal paylaşımında esas olan, evlilik süresince edinilen mallardır. Kusur oranı doğrudan mal paylaşımına etki etmez. Ancak bir eş, mal paylaşımını engellemek amacıyla kötü niyetli işlemler yaparsa, bu durum “hileli davranış” olarak değerlendirilir ve kusur unsuru doğurabilir. Bu durumda mahkeme, hakkaniyete uygun bir denge kurar.
Kusurun Belirlenmesinde Hâkimin Takdir Yetkisi
Hakim, tarafların davranışlarını, evlilik süresini, olayların tekrarını ve sonuçlarını birlikte değerlendirir. Hâkim, her somut olayda kendi vicdani kanaatiyle karar verir. Yargıtay’ın da belirttiği gibi, kusur oranı belirlenirken sadece olayın varlığı değil, bu olayın evlilik birliği üzerindeki etkisi de önem taşır.
Boşanma davalarında kusur oranı, davanın temelini oluşturan en önemli hukuki kavramlardan biridir. Kusurun doğru tespiti, yalnızca boşanmanın hangi taraf lehine gerçekleşeceğini değil, aynı zamanda tazminat, nafaka, velayet ve diğer tüm sonuçları belirler. Bu nedenle tarafların delillerini eksiksiz sunmaları, olayları kronolojik olarak açıklamaları ve hukuki temsil desteği almaları büyük önem taşır.
Boşanmada kusur oranı, yalnızca bir “hata payı” değil, aynı zamanda adaletin tesisinde belirleyici bir unsurdur. Mahkeme, tarafların davranışlarını objektif biçimde değerlendirerek, hem hukuki hem de vicdani bir denge sağlamaya çalışır.
Kusur Oranının Yanlış Belirlenmesi Halinde Başvurulabilecek Hukuki Yollar
Boşanmada kusur oranı, davanın hem sonucunu hem de ekonomik etkilerini belirleyen en temel unsurlardan biridir. Ancak mahkeme tarafından belirlenen kusur oranı her zaman tarafların beklentilerine uygun olmayabilir. Bu durumda taraflar, verilen kararın yanlış olduğunu düşünüyorlarsa hukuki yollara başvurma hakkına sahiptir. Türk hukuk sisteminde bu yollar istinaf ve temyiz olarak iki aşamalı şekilde düzenlenmiştir.
1. İstinaf Başvurusu (Bölge Adliye Mahkemesi Aşaması)
Boşanma davası sonucunda verilen karara karşı ilk başvuru yolu istinaftır. Taraflardan biri, yerel mahkemenin kusur oranını hatalı belirlediğini veya delilleri yanlış değerlendirdiğini düşünüyorsa, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf başvurusunda bulunabilir.
İstinaf incelemesi sırasında, Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) yerel mahkemenin kararını baştan sona değerlendirir. Mahkeme, delillerin doğru toplanıp toplanmadığını, tanık beyanlarının dikkate alınıp alınmadığını ve kusur oranının olaylara uygun şekilde belirlenip belirlenmediğini denetler.
Eğer kusur oranının yanlış belirlendiği tespit edilirse, Bölge Adliye Mahkemesi kararı düzelterek onaylayabilir veya kararı kaldırarak yeniden hüküm kurabilir. Bu aşamada yeni bir yargılama yapılmaz; ancak mevcut deliller yeniden analiz edilir.
İstinaf aşaması, kusur oranının tespitiyle ilgili en önemli denetim aşamasıdır. Çünkü bu aşamada mahkeme, olaya yeniden bakarak daha hakkaniyetli bir sonuç çıkarabilir.
2. Temyiz Başvurusu (Yargıtay Aşaması)
İstinaf mahkemesi kararından sonra taraflar, kararı hâlâ hatalı buluyorlarsa Yargıtay’a temyiz başvurusu yapabilirler. Temyiz süresi, istinaf kararının taraflara tebliğinden itibaren iki haftadır.
Yargıtay, kusur oranını yeniden değerlendirmez; ancak kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığını inceler. Yani Yargıtay, delilleri tekrar toplamaz fakat Bölge Adliye Mahkemesi’nin bu delilleri doğru değerlendirip değerlendirmediğini kontrol eder.
Örneğin Yargıtay, mahkemenin kusur tespitinde sadakatsiz davranışları dikkate almadığını veya tanık beyanlarını yeterince tartmadığını tespit ederse kararı bozabilir. Bozma kararı verildiğinde dosya, yeniden değerlendirilmek üzere alt mahkemeye gönderilir.
3. Kusur Oranı Hatalarının Uygulamadaki Etkileri
Kusur oranının yanlış belirlenmesi, yalnızca boşanma kararını değil, onun ekonomik sonuçlarını da etkiler. Özellikle maddi ve manevi tazminat, nafaka ve hatta bazı durumlarda velayet kararları doğrudan bu orana bağlıdır.
Örneğin, mahkeme eşit kusur kararı vermişse, maddi tazminat talebi reddedilebilir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi, taraflardan birinin daha az kusurlu olduğuna kanaat getirirse, bu eş lehine tazminata hükmedebilir. Bu nedenle kusur oranının hatalı belirlenmesi adil yargılanma hakkını da zedeler.
4. Yargıtay’ın Kusur Hatalarına Yaklaşımı
Yargıtay içtihatlarında, kusur oranının hatalı belirlenmesinin kararın esasına etki eden önemli bir hukuki hata olduğu kabul edilir. Yüksek Mahkeme, özellikle kusur dengesinin yanlış kurulduğu durumlarda kararı bozar.
Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin birçok kararında, “Taraflar arasında eşit kusur bulunduğu yönündeki değerlendirme yerinde değildir, davalı daha ağır kusurludur.” denilerek kararlar bozulmuştur. Bu yaklaşım, kusur oranının doğru belirlenmesinin ne kadar hayati olduğunu gösterir.
5. Yeniden Yargılama (Bozma Sonrası Aşama)
Yargıtay’ın bozma kararı sonrasında dosya yerel mahkemeye geri gönderilir. Yerel mahkeme, Yargıtay’ın gerekçesine uygun olarak yeniden karar verir. Bu aşamada, Yargıtay’ın belirttiği eksiklikler tamamlanır, gerekirse tanıklar tekrar dinlenir veya yeni deliller değerlendirilir.
Bozma kararına uyan yerel mahkeme, kusur oranını yeniden belirleyerek tazminat ve nafaka hükümlerini günceller. Ancak taraflar, yeni kararı da hatalı bulurlarsa tekrar istinaf ve temyiz başvurusu yapabilirler.
6. Kusur Oranının Yanlış Belirlenmemesi İçin Öneriler
- Taraflar, boşanma davasına başlamadan önce delillerini eksiksiz toplamalıdır.
 - Tanık beyanları açık, tutarlı ve olayları net biçimde anlatmalıdır.
 - Mesaj, e-posta ve görsel kanıtlar mutlaka dava dosyasına sunulmalıdır.
 - Dava dilekçelerinde olaylar kronolojik sırayla anlatılmalıdır.
 - Deneyimli bir boşanma avukatından hukuki destek alınması, kusur oranının doğru tespiti açısından büyük önem taşır.
 
Bu önlemler, hem mahkemenin doğru karar vermesini sağlar hem de istinaf veya temyiz aşamasında olası hataları en aza indirir.
Kusur oranı boşanma davalarının temelini oluşturur ve yanlış belirlendiğinde adaletin tecellisi zarar görür. Bu nedenle tarafların delillerini güçlü sunması, mahkemelerin ise objektif değerlendirme yapması gerekir. Kusur oranı hatalı belirlendiğinde istinaf ve temyiz yolları, taraflara ikinci bir denetim imkânı sağlar.
Doğru belirlenen kusur oranı, sadece bir hukukî oran değildir; aynı zamanda boşanma sürecinde adaletin terazisidir. Bu denge bozulduğunda hukuki yollarla düzeltme mümkündür, fakat en doğru sonuç, olayın başından itibaren delillerin dikkatle hazırlanmasıyla elde edilir.
Yargıtay Kararlarında Kusur Değerlendirmesi
Yargıtay, boşanma davalarındaki kusur değerlendirmesine ilişkin birçok ilke kararı oluşturmuştur. Bu kararlar, mahkemelere yol gösterici nitelik taşır ve kusur oranının belirlenmesinde standart oluşturur.
a. Sadakatsizlik ve Kusur
Yargıtay’a göre sadakatsizlik, evlilik birliğini temelinden sarsan en ağır kusurlardan biridir. Eşin başka biriyle duygusal veya fiziksel yakınlık kurması, sadakat yükümlülüğünün açık ihlalidir. Böyle bir durumda sadakatsiz eş genellikle “tam kusurlu” kabul edilir. Diğer eşin tepkisel davranışları ise çoğunlukla “hafif kusur” olarak değerlendirilir.
b. Fiziksel ve Psikolojik Şiddet
Eşe yönelik fiziksel şiddet, tehdit, baskı veya psikolojik şiddet de ağır kusur sayılır. Yargıtay kararlarında, fiziksel şiddet uygulayan eşin hiçbir şekilde lehine tazminat veya nafaka hükmedilemeyeceği belirtilmiştir. Bu tür davranışlar yalnızca boşanma sebebi değil, aynı zamanda ceza hukuku açısından da yaptırıma tabidir.
c. Hakaret, Küfür ve Onur Kırıcı Davranışlar
Yargıtay, eşine hakaret eden veya onur kırıcı sözler kullanan tarafı da kusurlu kabul eder. Ancak bu davranışların süreklilik arz etmesi gerekir. Tek seferlik bir öfke patlaması her zaman boşanma nedeni sayılmaz. Mahkeme, olayların ağırlığına göre kusurun derecesini belirler.
ç. Evi Terk Etmek
Evi terk eden eş, terk eylemini haklı bir sebep olmadan yapmışsa kusurlu sayılır. Ancak diğer eşin şiddet, aşağılama veya ilgisizlik gibi davranışları nedeniyle terk gerçekleşmişse, terk eden taraf değil, bu davranışları sergileyen eş kusurlu kabul edilir. Yargıtay, bu değerlendirmeyi olayın bütününe bakarak yapar.
d. Ekonomik Şiddet ve İhmal
Ekonomik baskı, eve para vermemek veya eşin ihtiyaçlarını bilinçli olarak karşılamamak da kusur sayılır. Yargıtay, bu davranışların evlilik birliğini sürdürmeyi imkânsız hale getirdiğini kabul eder. Ekonomik şiddet, özellikle ev hanımı olan kadınlar açısından ağır kusur olarak değerlendirilir.
e. Eşit Kusur Uygulaması
Bazı davalarda her iki taraf da birbirine karşı olumsuz davranışlar sergileyebilir. Bu durumda Yargıtay, tarafların evliliği sürdürme iradesinin eşit ölçüde zedelendiğini tespit ederse, “eşit kusur” kararı verir. Eşit kusur halinde tarafların tazminat talepleri genellikle reddedilir.
Boşanmada kusur oranı, yalnızca evlilik birliğinin sona ermesinin değil, ekonomik ve hukuki sonuçların da belirleyicisidir. Mahkemeler, kusur oranını belirlerken delilleri titizlikle inceler ve olayın bütününü değerlendirir. Kusur oranı doğru tespit edildiğinde hem adil bir boşanma kararı hem de hakkaniyete uygun bir sonuç elde edilir.
Kusur oranı, yalnızca bir sayısal oran değil, aynı zamanda boşanmanın adalet dengesidir. Tarafların birbirine karşı davranışları, niyetleri, yaşam biçimleri ve olayların seyri dikkate alınarak belirlenir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları, bu konuda mahkemelere rehberlik eder. Böylece boşanma davalarında hukuki güvenlik ve toplumsal adalet sağlanmış olur.
Yargıtay Kararları
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2018/3222 E., 2019/2070 K. sayılı ve 04.03.2019 tarihli kararında:
“…Somut olayda, yerel mahkeme kararında, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, tarafların kusurları somut olarak belirtilmemiş, kusur değerlendirmesine esas alınan vakıalar gerekçede gösterilmemiştir. O halde yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, mahkemece kusura ilişkin bir tespit yapılmadan yeterli gerekçeden yoksun ve denetime elverişli olmayacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 02.03.2020 tarihli ve 2020/571 E., 2020/1745 K. sayılı ilamına göre:
“…Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını, öbür yandan da kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.01.2021 tarihli ve 2020/6031 E., 2021/161 K. sayılı kararına göre:
“…Dosyanın yeniden yapılan incelemesinde, davacı erkeğin TMK’nun 164. maddesine dayalı olarak boşanma davası açtığı, dava dilekçesinin konu bölümünde ve içeriğinde bunu açıkça yazdığı, davacı vekilinin de 09.12.2015 tarihli duruşmada da davanın terk nedeniyle boşanma davası olduğunu beyan ettiği anlaşılmaktadır. Buna göre; dava TMK 164. maddesine dayalı terk nedeniyle açılan boşanma davasıdır. Ancak mahkemece hükmün gerekçesinde TMK’nun 166/1 maddesine dayalı kusur tespiti yapılmıştır. Dava TMK 164. maddesine dayalı terk nedeniyle açılan boşanma davası olduğuna göre, mahkemece yapılacak iş TMK 164 maddesi uyarınca davalı kadının kusuru olup olmadığına ilişkin olumlu olumsuz karar vermektir. Hal böyleyken mahkemece davanın TMK 166/1 maddesi olduğu yönündeki belirlemesi ve buna göre yapılan kusur tespiti hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2019/4494 E., 2019/8456 K. sayılı ve 10.09.2019 tarihli ilamında:
“…Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen tarafların kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan vakıalarda davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir. Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkek ağır kusurlu olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Kadın, boşanma sonucu eşin maddi desteğinden yoksun kalacaktır. Türk Medeni Kanunu‘nun 174/1-2. maddesi koşulları kadın yararına oluşmuştur. Bu durumda tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı, hakkaniyet kuralları gözetilerek davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir…”
* * * * * * *
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/2709 E. 2020/987 K. sayılı kararında:
“…Boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin hakaret ettiği, fiziksel şiddet uyguladığı ve birlik görevlerini ihmal ettiği, kadın eşin ise sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, tarafların sabit olan eylemleri nedeni ile boşanmaya sebep olan olaylarda kusur derecelerinin ne olduğu noktasındadır. Taraflar arasında 07.09.2013 tarihinde gerçekleşen yaralama olayının Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.03.2014 tarihli ve 2013/254 E., 2014/47 K. sayılı yargılamasına konu olduğu, bu yaralama sonucunda kadın eşin durumunu bildirir 31.10.2013 tarihli kati sağlık raporunda geçen “….Çekilen Toraks BT de sağda total pnömotoraks mevcuttu. Mevcut bulgularla hastaya sağ tüp torakostomi ve kapalı sualtı drenajı uygulandı. Hasta bu hâli ile mevcut travmadan dolayı hayati tehlike geçirmiştir,…” ifadelerden kadın eşin hayati tehlike geçirecek şekilde sırtından bıçaklandığı anlaşılmıştır.
…
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 2. maddesinde “Herkesin yaşama hakkı hukuk tarafından korunur,…” şeklindeki düzenlemeye paralel Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesinde “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir,…” hükmü ile yaşamın kutsallığı ilkesinden hareketle yaşama hakkının bütün hakların temeli olduğu, somut olayda erkek eşin; kişilik haklarının ihlal edilmesi karşısında kadın eşin yaşama hakkını ihlal ettiği gözetilerek tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda en azından eşit kusurlu sayılmaları gerekir.”,
* * * * * * *
Boşanma davanızda hak kaybına uğramamak için bir avukattan destek almanızı tavsiye ederiz.

