Evliliğin İptali Davası: Sebepleri ve Sonuçları

Bu makalemizde evliliğin iptali davası nedir, evliliğin iptali sebepleri nelerdir evliliğin iptali ile boşanma arasındaki fark nedir, mutlak butlan ve nispi butlan nedir, evliliğin iptali sonucunda nafaka, mal paylaşımı, maddi ve manevi tazminat, çocukların velayeti gibi konularda neler yapılabilir gibi birçok soruyu cevaplandıracağız.

Evliliğin İptali Nedir?

Evliliğin iptali, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen ve evlenmenin baştan itibaren geçersiz sayılmasını sağlayan bir hukuki süreçtir. Bu dava, evlenmenin kurucu unsurlarında ciddi eksiklik veya kanuna aykırılık bulunması halinde açılır. Örneğin, eşlerden birinin evlenme sırasında ayırt etme gücünden yoksun olması, hileyle evlenmeye yönlendirilmesi ya da yakın hısımlar arasında evlilik yapılması gibi durumlar iptal sebebi oluşturur. Evliliğin iptali kararı verildiğinde, tarafların evliliği baştan itibaren hükümsüz hale gelir ve evlilik hiç gerçekleşmemiş gibi değerlendirilir. Bu durum, evliliğin geçersizliğini tespit eden bir mahkeme kararıyla kesinlik kazanır.

Evliliğin iptali davasının temel amacı, kamu düzenini korumak ve geçersiz evliliklerin hukuki sonuç doğurmasını engellemektir. İptal kararıyla birlikte, eşlerin mal rejimi, soybağı ve miras gibi konulardaki hakları da geçersiz hale gelir. Ancak iyi niyetli eş, kanun gereği bazı koruyucu hükümlerin sağladığı haklardan yararlanmaya devam edebilir.

Evliliğin İptali Sebepleri Nelerdir?

Evliliğin iptali sebepleri iki grupta incelenir: mutlak butlan ve nispi butlan. Mutlak butlan, kamu düzenine aykırı durumlarda uygulanır; örneğin, mevcut evlilik, yakın hısımlık veya ayırt etme gücünün yokluğu gibi. Bu durumlarda evlilik baştan geçersiz sayılır. Nispi butlan ise taraflardan birinin iradesini bozan hile, korkutma, aldatma veya yanılma gibi nedenlerle ortaya çıkar. Bu durumda davayı yalnızca mağdur eş açabilir. Her iki halde de amaç, evlilik kurumunun dürüstlük ve hukuk kurallarıyla uyumunu sağlamaktır.

A. Mutlak Butlan Sebepleri

Mutlak butlan, evliliğin kamu düzenine aykırı şekilde kurulması durumunda ortaya çıkar. Bu hallerde evlilik baştan itibaren geçersiz kabul edilir ve mahkeme kararıyla iptal edilir. Mutlak butlan sebepleri Türk Medeni Kanunu’nda sınırlı olarak sayılmıştır ve aşağıda ayrıntılı biçimde açıklanmıştır:

1. Eşlerden birinin evlenme sırasında evli olması

Türk hukukuna göre aynı anda birden fazla evlilik yasaktır. Eşlerden biri evlenme anında başka biriyle evliyse, yapılan ikinci evlilik mutlak butlanla geçersiz olur. Bu durum, tek eşlilik ilkesine aykırıdır ve kamu düzenini ihlal eder. Böyle bir evlilikte mahkeme kararıyla iptal kararı verilir.

2. Eşlerden birinin sürekli ayırt etme gücünden yoksun olması

Ayırt etme gücü, kişinin irade açıklamasını anlayabilme ve sonuçlarını kavrayabilme yeteneğidir. Evlilik sırasında bu yetenekten sürekli olarak yoksun olan kişi, geçerli bir evlilik kuramaz. Zihinsel hastalık veya kalıcı bilinç bozukluğu gibi durumlar bu kapsamda değerlendirilir. Bu tür evlilikler, evlenme iradesinin bulunmaması nedeniyle baştan geçersiz sayılır.

3. Yakın hısımlar arasında evlilik yapılması

Kan hısımlığı belirli dereceler içinde evliliğe engel oluşturur. Üstsoy-altsoy ilişkisi (anne-oğul, baba-kız, dede-torun gibi) ve kardeşler arasındaki evlilikler mutlak butlan sebebidir. Aynı şekilde evlat edinen ile evlatlık arasında da evlenme yasağı vardır. Bu yasak, toplumun ahlaki düzenini korumayı amaçlar.

4. Eşlerden birinin evlenmeye engel olacak derecede akıl hastası olması

Akıl hastalığı, evlenmenin niteliğini ve sorumluluklarını anlamayı engelleyecek düzeydeyse evlilik geçersiz sayılır. Türk Medeni Kanunu’na göre, akıl hastası kişi ancak sağlık raporuyla evlenmeye elverişli olduğunun kanıtlanması halinde evlenebilir. Bu şart yerine getirilmeden yapılan evlilik, mutlak butlanla hükümsüz hale gelir.

Mutlak butlanın sonuçları

Mutlak butlan kararı verildiğinde evlilik baştan itibaren yok hükmündedir. Taraflar, evlenmemiş sayılır ve evliliğe bağlı tüm haklar ortadan kalkar. Ancak iyi niyetli eşin bazı hakları korunabilir; örneğin, evlilik içinde doğan çocukların hukuki durumu etkilenmez.

Sonuç olarak, mutlak butlan sebepleri kamu düzenini koruma amacına yöneliktir. Bu sebeplerin varlığı halinde, evlilik yalnızca taraflarca değil, Cumhuriyet savcısı veya ilgili kişiler tarafından da iptal davasına konu edilebilir. Böylece, hukuk düzeni geçersiz evliliklerin toplumsal ve hukuki sonuç doğurmasını engeller.

B. Nispi Butlan Sebepleri

Nispi butlan, evlenme iradesini sakatlayan kişisel nedenlere dayanır ve yalnızca ilgili eş tarafından dava konusu yapılabilir. Bu sebepler, evliliğin kamu düzenine değil, bireysel iradeye aykırı şekilde kurulmasıyla ilgilidir. Türk Medeni Kanunu’na göre dört temel nispi butlan sebebi bulunmaktadır:

1. Ayırt etme gücünün geçici olarak kaybı

Evlilik sırasında taraflardan biri, geçici olarak ayırt etme gücünü kaybetmişse bu evlilik nispi butlanla geçersiz sayılır. Örneğin, uyuşturucu, alkol etkisi veya geçici bilinç kaybı altında yapılan evlilikte kişi neye karar verdiğini bilemez. Bu durumda irade sakatlanmış olur ve iptal davası açılabilir.

2. Yanılma (Hata)

Yanılma, eşin kimliği veya evliliğin niteliği konusunda yanlış bir kanaate dayanarak evlenme iradesinin açıklanmasıdır. Kişi evlenmek istediği kişiyi karıştırmış veya evlenmenin anlamını yanlış değerlendirmiş olabilir. Örneğin, evleneceği kişinin kimliği, geçmişi veya niyeti konusunda ciddi bir yanılgıya düşülmüşse bu evlilik iptal edilebilir.

3. Aldatma (Hile)

Evlilik, taraflardan birinin hileli davranışıyla kurulmuşsa iptal sebebi oluşur. Bir taraf, diğerini kandırarak evlenmeye ikna etmişse bu evlilik nispi butlan kapsamındadır. Örneğin, kişi kendisini farklı biri olarak tanıtmış, hastalığını gizlemiş veya evlilikten sonra hemen ayrılma niyetini saklamış olabilir. Bu durumda aldatılan eş, iptal davası açma hakkına sahiptir.

4. Korkutma (İkrah)

Korkutma, bir tarafın evlenmeye zorlanması anlamına gelir. Şiddet tehdidi, baskı veya manevi cebirle yapılan evlilikler geçerli sayılmaz. Bu tür durumlarda evlenme iradesi özgürce açıklanmadığından, evlilik nispi butlanla geçersiz olur. Korkutulan kişi, tehdidin etkisi ortadan kalktıktan sonra belirli süre içinde dava açabilir.

Nispi butlanın sonuçları

Nispi butlan durumunda evlilik, mahkeme kararıyla iptal edilene kadar geçerli sayılır. Yalnızca iradesi sakatlanan eş dava açabilir. Karar kesinleştiğinde evlilik hükümsüz hale gelir; ancak iyi niyetli eşin bazı hakları korunur. Çocukların hukuki durumu etkilenmez ve soybağı ilişkisi devam eder.

Sonuç olarak nispi butlan, bireyin özgür iradesini korumayı amaçlayan bir iptal nedenidir. Bu hallerde evlilik kamu düzenini değil, kişisel menfaatleri ilgilendirir. Dolayısıyla iptal davası yalnızca zarar gören eş tarafından açılabilir ve mahkeme kararıyla evlilik geçersiz hale gelir.

Evliliğin İptali Sebeplerinin Hukuki Dayanağı Nedir?

Evliliğin iptali sebeplerinin hukuki dayanağı, Türk Medeni Kanunu’nun 145 ila 160. maddeleri arasında açıkça düzenlenmiştir. Kanun, evliliğin geçerli sayılabilmesi için belirli şartlar öngörmüş ve bu şartlara aykırı olarak yapılan evliliklerin iptalini mümkün kılmıştır. Böylece hem kamu düzeni hem de bireylerin irade özgürlüğü korunmuştur. Kanunda iki tür iptal nedeni yer alır: mutlak butlan ve nispi butlan.

Mutlak butlan sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nun 145. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, eşlerden biri evlenme sırasında başka biriyle evliyse, evlenme sırasında sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksunsa, evlenmeye engel derecede hısımlık varsa veya eşlerden biri akıl hastalığı nedeniyle evlenmeye elverişli değilse, yapılan evlilik mutlak butlanla hükümsüzdür. Bu hallerde evlilik, kamu düzenine açıkça aykırı kabul edilir. Ayrıca Medeni Kanun’un 156. maddesi uyarınca Cumhuriyet savcısı da bu davayı açma yetkisine sahiptir. Böylece kanun koyucu, yalnızca bireysel değil toplumsal menfaatlerin de korunmasını amaçlamıştır.

Nispi butlan sebepleri ise Medeni Kanun’un 148. ve 149. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumlarda evlilik, taraflardan birinin iradesinin sakatlanması nedeniyle geçersiz sayılır. Eşlerden biri evlenme sırasında geçici olarak ayırt etme gücünü kaybetmişse, evlenme bir yanılma, aldatma veya korkutma sonucu gerçekleşmişse, evlilik iptal edilebilir. Ancak bu davayı yalnızca iradesi sakatlanan eş açabilir. Bu hüküm, bireyin özgür iradesine dayanmayan evliliklerin geçersiz sayılmasını sağlayarak kişisel hakları korur.

Evliliğin iptali davaları, görevli mahkeme olan Aile Mahkemesi’nde görülür. Mahkeme, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre evliliğin geçerliliğini değerlendirir ve iptal şartları oluşmuşsa evliliğin baştan itibaren geçersiz olduğuna karar verir. Bu kararın kesinleşmesiyle evlilik hiç yapılmamış gibi kabul edilir.

Özetle, evliliğin iptali sebeplerinin hukuki dayanağı Türk Medeni Kanunu’nda açıkça belirtilmiş ve hem kamu düzenini hem de bireylerin irade özgürlüğünü güvence altına almıştır. Bu hükümler sayesinde, geçersiz evliliklerin hukuki sonuç doğurması engellenir ve evlilik kurumunun toplumdaki saygınlığı korunur.

Evliliğin İptali Davası Nedir?

Evliliğin iptali davası, evlenmenin kanunda belirtilen geçerlilik şartlarına aykırı olarak yapılması halinde açılan bir davadır. Bu dava ile amaç, geçersiz bir evliliğin mahkeme kararıyla ortadan kaldırılmasıdır. Türk Medeni Kanunu’na göre evliliğin iptali, evliliğin baştan itibaren hükümsüz sayılması anlamına gelir. Boşanma davasından farkı, geçerli bir evliliği sona erdirmek yerine, geçersiz bir evliliği hiç kurulmamış hale getirmesidir.

Evliliğin iptali davası, hem kamu düzenini hem de bireylerin irade özgürlüğünü korumayı amaçlar. Bu dava, evlenme sırasında ortaya çıkan hukuki eksiklikleri veya irade sakatlıklarını ortadan kaldırmak için açılır. Dava sonucunda mahkeme, evliliğin baştan itibaren geçersiz olduğuna hükmederse, evlilik hiç gerçekleşmemiş sayılır.

Evliliğin İptali Davası Açma Süresi Nedir?

Evliliğin iptali davası açma süresi, davanın dayandığı sebebe göre değişir. Türk Medeni Kanunu, mutlak butlan ve nispi butlan hallerinde farklı süreler öngörmüştür.

Mutlak butlan sebeplerinde dava açmak için herhangi bir süre sınırlaması yoktur. Çünkü bu haller kamu düzenine aykırıdır. Örneğin, yakın hısımlar arasındaki evlilik veya evlenme sırasında mevcut bir evlilik bulunması gibi durumlarda iptal davası her zaman açılabilir. Hatta taraflar dışında Cumhuriyet savcısı veya ilgililer de bu davayı açma hakkına sahiptir.

Nispi butlan sebeplerinde ise dava süresi sınırlıdır. Türk Medeni Kanunu’na göre, iradesi sakatlanan eş, evliliğin iptalini belirli süreler içinde talep etmelidir. Korkutma veya tehdit durumunda bu süre, korkunun ortadan kalkmasından itibaren altı aydır. Aldatma, yanılma veya geçici ayırt etme gücü kaybı hallerinde de iptal davası, bu durumun öğrenilmesinden veya sona ermesinden itibaren altı ay içinde açılmalıdır. Her durumda dava, evliliğin üzerinden beş yıl geçtikten sonra artık açılamaz.

Sonuç olarak, mutlak butlan davalarında süre sınırsızken, nispi butlan davalarında süre sınırlıdır. Bu düzenleme, bir yandan kamu düzenini korurken diğer yandan bireylerin evlilikteki irade özgürlüğünü güvence altına almayı amaçlar.

Evliliğin İptali Davasını Kimler Açabilir?

Evliliğin iptali davasını açma hakkı, iptal sebebine göre değişiklik gösterir. Türk Medeni Kanunu’na göre bu davayı taraflar, Cumhuriyet savcısı veya ilgili kişiler açabilir.

Mutlak butlan hallerinde evlilik kamu düzenine aykırı kabul edilir. Bu nedenle yalnızca taraflar değil, Cumhuriyet savcısı veya menfaati bulunan kişiler de davayı açabilir. Örneğin, eşlerden biri zaten evliyse veya evlenme sırasında sürekli ayırt etme gücünden yoksunsa, iptal davası herkes tarafından ileri sürülebilir. Bu düzenleme, kamu düzenini ve toplumun ahlaki yapısını koruma amacına yöneliktir.

Nispi butlan durumlarında ise dava hakkı yalnızca iradesi sakatlanan eşe aittir. Hile, korkutma, aldatma veya yanılma gibi nedenlerle evlenen taraf, durumu öğrendikten veya korkunun etkisi geçtikten sonra dava açabilir. Diğer eş veya savcı bu davayı açamaz çünkü bu durumlar kişisel niteliktedir ve bireyin iradesine doğrudan ilişkindir.

Yasal Temsilcinin Evlenmenin İptalini Dava Hakkı Var Mıdır?

Yasal temsilcinin evlenmenin iptalini dava hakkı, Türk Medeni Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiştir. Bu hak, özellikle küçüklerin veya kısıtlı kişilerin evlenmesi durumunda önem kazanır. Kanuna göre, ayırt etme gücüne sahip olsa bile küçük veya kısıtlı kişi, evlenmek için yasal temsilcisinin iznini almak zorundadır. Bu izin alınmadan yapılan evlilik, nispi butlan kapsamında iptale konu olabilir.

Yasal temsilci, evlenme sırasında izni olmadan yapılan bu evliliğin iptali için dava açma hakkına sahiptir. Ancak bu hak sınırsız değildir. Yasal temsilci, evlenmeyi ve izinsiz yapıldığını öğrendikten sonra altı ay içinde iptal davası açmalıdır. Ayrıca, evliliğin üzerinden beş yıl geçmesiyle bu hak düşer. Süreler, evliliğin fiilen gerçekleştiği tarihten itibaren hesaplanır.

Eğer küçük veya kısıtlı kişi, evlilik sırasında ayırt etme gücüne tamamen sahip değilse, durum artık mutlak butlan kapsamına girer. Bu durumda, yasal temsilcinin yanında Cumhuriyet savcısı veya ilgililer de iptal davası açabilir.

Yani, yasal temsilcinin dava hakkı, küçüklerin veya kısıtlıların korunması amacıyla tanınmıştır. Bu düzenleme, evlenme özgürlüğünün kötüye kullanılmasını önlemeyi ve evliliğin bilinçli, özgür bir iradeyle kurulmasını sağlamayı hedefler.

Evliliğin İptali Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Evliliğin iptali davasında görevli mahkeme, Aile Mahkemesi’dir. Türk Medeni Kanunu ve Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun gereğince, bu davalara yalnızca Aile Mahkemeleri bakabilir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise görevi, Asliye Hukuk Mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla yürütür.

Yetkili mahkeme ise, davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Ancak davacı eşin yerleşim yerinde de dava açılması mümkündür. Taraflar farklı şehirlerde yaşıyorsa, davacı kendi yerleşim yerinde dava açarak yargılama sürecini kolaylaştırabilir. Bu düzenleme, tarafların mağduriyet yaşamadan davayı sürdürebilmesini sağlamayı amaçlar.

Evliliğin iptali davası, kamu düzenini ilgilendiren bir dava olduğundan, mahkeme gerekli gördüğü takdirde Cumhuriyet savcısının görüşünü de alabilir. Savcı, özellikle mutlak butlan hallerinde davaya müdahil olabilir. Mahkeme, yapılan incelemeler sonucunda iptal sebeplerinin varlığını tespit ederse, evliliğin baştan itibaren hükümsüz olduğuna karar verir.

Evliliğin İptali Davası Açma Süreci Nasıl İlerler?

Evliliğin iptali davası açma süreci, Türk Medeni Kanunu’nda belirlenen kurallara göre yürütülür. Süreç, evliliğin geçersizliğine neden olan durumun tespitiyle başlar ve mahkeme kararıyla sonuçlanır.

İlk olarak, davacı taraf iptal sebebini belirlemelidir. Bu sebep mutlak butlan veya nispi butlan olabilir. Mutlak butlan hallerinde dava her zaman açılabilirken, nispi butlan durumlarında belirli süre sınırlamaları vardır. Davacı, iptal sebebini öğrendiği andan itibaren kanunda belirtilen süre içinde Aile Mahkemesi’ne başvurmalıdır.

Dava dilekçesi hazırlanarak görevli ve yetkili mahkemeye sunulur. Dilekçede, iptal sebebi açıkça belirtilmeli ve varsa deliller eklenmelidir. Mahkeme, dilekçeyi inceledikten sonra davayı kabul eder ve tarafları duruşmaya çağırır. Evliliğin iptali davası kamu düzenini ilgilendirdiğinden, mahkeme gerekli görürse Cumhuriyet savcısının görüşünü de alabilir.

Yargılama sürecinde mahkeme, evliliğin geçerliliğini etkileyen unsurları araştırır. Tanık ifadeleri, belgeler, sağlık raporları veya diğer deliller değerlendirilir. Hakim, iptal sebebinin kanıtlanması halinde evliliğin baştan itibaren hükümsüz olduğuna karar verir.

Mahkeme kararı kesinleştiğinde, evlilik hiç yapılmamış sayılır. Nüfus kayıtları buna göre düzeltilir ve taraflar evlenmemiş kabul edilir. Ancak iyi niyetli eş, belirli haklardan yararlanmaya devam edebilir. Çocukların hukuki durumu ise iptal kararından etkilenmez; soybağı ilişkisi korunur.

Görüldüğü üzere, evliliğin iptali davası süreci, dilekçeyle başlar, mahkeme kararıyla sonuçlanır ve evliliğin geçersizliğini tescil eden resmi işlemlerle tamamlanır. Amaç, geçersiz evliliklerin hukuk düzeni içinde ortadan kaldırılmasını sağlamaktır.

Evliliğin İptali Davası Sonuçları

Evliliğin iptali davasının sonuçları, mahkeme kararının kesinleşmesiyle birlikte doğar. Bu karar, evliliğin baştan itibaren hükümsüz olduğunu tespit eder ve taraflar evlenmemiş sayılır. Boşanma davasından farkı, iptal edilen evliliğin geçmişe etkili biçimde ortadan kaldırılmasıdır.

Mahkeme kararı kesinleştiğinde, tarafların evlilikten doğan hak ve yükümlülükleri sona erer. Evliliğe bağlı mal rejimi, miras ve nafaka gibi haklar ortadan kalkar. Ancak iyi niyetli eş, kanun gereği bazı koruyucu hükümlerin sağladığı haklardan yararlanmaya devam edebilir. Örneğin, iyi niyetli eş evlilik süresince kazanılmış haklarını koruyabilir.

Evliliğin iptali, tarafların nüfus kayıtlarında da değişikliğe neden olur. Nüfus kayıtlarında evlilik, mahkeme kararına dayanılarak silinir ve taraflar bekâr statüsüne döner. Böylece evlilik hukuki olarak hiç gerçekleşmemiş kabul edilir.

Çocukların durumu ise farklıdır. Türk Medeni Kanunu’na göre, iptal edilen evlilikte doğan çocuklar evlilik içi doğmuş sayılır. Yani çocukların soybağı, miras ve velayet hakları etkilenmez. Bu düzenleme, çocukların hukuki güvenliğini korumayı amaçlar.

Sonuç olarak, evliliğin iptali davası, geçersiz bir evliliği tamamen ortadan kaldırır. Taraflar evlenmemiş kabul edilir, ancak iyi niyetli eş ve çocukların hakları korunur. Böylece hukuk düzeni, hem kamu menfaatini hem de bireylerin temel haklarını denge içinde güvence altına alır.

Evliliğin İptali Davası ile Boşanma Davası Arasındaki Fark Nedir?

Evliliğin iptali davası ile boşanma davası arasında temel fark, evliliğin geçerliliği ve sona erme şeklidir. Bu dava, baştan itibaren geçersiz bir evliliği ortadan kaldırır. Boşanma davası ise geçerli olarak kurulmuş bir evliliği sona erdirir.

Evliliğin iptali davasında, evlilik kurulduğu andan itibaren hükümsüz sayılır. Mahkeme kararı kesinleştiğinde taraflar evlenmemiş kabul edilir. Boşanma davasında ise evlilik, kararın kesinleşmesiyle ileriye dönük olarak sona erer. Bu nedenle iptal davası geçmişe etkili, boşanma davası ise geleceğe etkili sonuç doğurur.

İptal davası genellikle evlenmenin kurucu unsurlarında hukuka aykırılık veya irade sakatlığı bulunduğunda açılır. Boşanma davası ise evlilik birliğinin temelden sarsılması, zina, hayata kast, terk gibi sebeplere dayanır. Yani iptal davası evlenmenin geçersizliğini, boşanma davası ise evlilik sürecinde ortaya çıkan sorunları konu alır.

Evliliğin iptali davasında Cumhuriyet savcısı veya ilgililer de dava açabilir, çünkü kamu düzeni etkilenmiştir. Boşanma davasını ise yalnızca eşlerden biri açabilir.

Özetle, evliliğin iptali davası geçersiz bir evliliği baştan kaldırır, boşanma davası ise geçerli bir evliliği sona erdirir. Her iki dava da evlilik kurumunu düzenlemeyi amaçlasa da hukuki nitelikleri, sebepleri ve sonuçları bakımından birbirinden tamamen farklıdır.

Evliliğin İptalini Gerektirmeyen Haller

Evliliğin iptalini gerektirmeyen haller, evlenmenin şekil veya irade açısından küçük hatalar içermesine rağmen, geçerliliğini koruduğu durumlardır. Türk Medeni Kanunu’na göre, bu tür durumlar evlenmenin iptal edilmesini gerektirmez çünkü kamu düzenine veya tarafların irade özgürlüğüne ciddi bir zarar vermez.

Örneğin, evlenme töreninde yapılan küçük usul hataları veya memurun görev alanı dışına çıkması evliliği geçersiz kılmaz. Aynı şekilde, tarafların evlenme sırasında yaşadığı geçici kararsızlık, pişmanlık veya sonradan ortaya çıkan memnuniyetsizlik iptal nedeni oluşturmaz. Evlenme anında tarafların serbest iradeleriyle karar vermiş olmaları yeterlidir.

Ayrıca, evlilik sırasında taraflardan birinin geçmişteki hatalı beyanları veya küçük gizlemeleri de, evlilik iradesini kökten etkilemedikçe iptal sebebi sayılmaz. Örneğin, mali durumun olduğundan farklı gösterilmesi ya da küçük bir rahatsızlığın gizlenmesi, evliliğin geçerliliğini ortadan kaldırmaz.

Evliliğin İptali Durumunda Tazminat Talebi

Evliliğin İptali Davası kapsamında tazminat talebi mümkündür, ancak birtakım şartlara tabidir. Öncelikle, evliliğin iptaline yol açan durumun — örneğin aldatma, yanılma, zorla evlendirme gibi Türk Medeni Kanunu’nda öngörülen nispi butlan sebeplerinden birinin varlığı — zarar gören eşin tazminat talep hakkını doğurabilir.

Örneğin, evliliğe rasgele değil hileyle razı olunmuşsa veya eşin evlenme iradesi baskı altında gerçekleşmişse, bu durumda maddi ve/veya manevi tazminat talep edilebilir. Mahkeme, talebin kabulü halinde, tazminat miktarını davacının yaşadığı zarar, evlilik sürecindeki kayıplar ve mağduriyeti dikkate alarak belirler.

Sonuç olarak, evliliğin iptali davasında tazminat talep edilebilir; ancak bu talebi doğuran sebebin varlığı, zararın ispatı ve zamanında dava açılması gibi hukuki koşulların yerine getirilmiş olması gerekir.

Evliliğin İptali Sonrası Mal Paylaşımı

Evliliğin iptali sonrası mal paylaşımı, boşanma davalarından farklı şekilde değerlendirilir çünkü iptal kararıyla evlilik baştan itibaren geçersiz sayılır. Yani hukuk düzenine göre evlilik hiç kurulmamış kabul edilir. Bu nedenle genel kural olarak, evliliğin iptali sonrasında mal rejiminin hükümleri uygulanmaz.

Ancak burada önemli bir ayrım vardır: eşlerden biri evlenmenin geçersiz olduğunu bilmeksizin iyi niyetle evlenmişse, kanun bu kişiyi korur. Türk Medeni Kanunu’na göre, iyi niyetli eş, iptal kararına kadar evlilik süresince edinilmiş mallara katılma rejimi hükümlerinden yararlanabilir. Yani boşanma davasındaki gibi, evlilik sırasında edinilen mallardan pay talep etme hakkına sahip olur.

Diğer yandan, kötü niyetli eş bu haktan yararlanamaz. Eğer kişi evliliğin geçersiz olduğunu biliyor veya bilebilecek durumdaysa, iptal kararından sonra herhangi bir mal rejimi hakkı talep edemez.

Mahkeme, tarafların iyi niyet durumunu inceleyerek mal paylaşımına karar verir. Gerekli hallerde tarafların katkı payı, gelir durumu ve evlilik süresince yapılan harcamalar da dikkate alınır.

Evliliğin İptali Sonrası Çocukların Velayeti

Evliliğin iptali sonrası çocukların velayeti, Türk Medeni Kanunu’nun çocukların üstün yararı ilkesine göre belirlenir. İptal kararıyla evlilik baştan itibaren hükümsüz sayılsa da, bu durum çocukların hukuki statüsünü etkilemez. Kanuna göre, iptal edilen evlilikte doğan veya evlenmeden sonra doğan çocuklar evlilik içi çocuk kabul edilir. Yani soybağı ilişkisi korunur ve çocuklar “nikâh dışı” sayılmaz.

Velayet konusunda mahkeme, çocuğun fiziksel, duygusal ve eğitimsel gelişimini dikkate alır. Tarafların ekonomik, psikolojik ve sosyal durumları değerlendirilerek, çocuğun menfaatine en uygun olan tarafa velayet verilir. Gerekli görülürse sosyal inceleme raporu hazırlanır ve uzman görüşü alınır.

Mahkeme, çocuğun yararına olacak şekilde velayeti anneye veya babaya verebilir. Eğer her iki ebeveyn de uygun değilse, velayet geçici olarak vasi atanmasına karar verilebilir. Diğer ebeveyne ise mahkeme kararıyla kişisel ilişki kurma hakkı tanınır.

Görüldüğü üzere, evliliğin iptali çocukların soybağını ve haklarını ortadan kaldırmaz. Mahkeme, velayeti belirlerken her zaman çocuğun üstün yararını esas alır ve karar, çocuğun sağlıklı gelişimini korumayı amaçlar.

Evliliğin İptali Sonrası Nafaka

Evliliğin iptali sonrası nafaka, evliliğin geçersiz sayılmasına rağmen tarafların mağduriyet yaşamaması için düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu’na göre iptal kararıyla evlilik baştan itibaren hükümsüz olur, ancak iyi niyetli eş belirli hallerde nafaka talep edebilir.

Eğer eşlerden biri evliliğin geçersiz olduğunu bilmeden evlenmişse, yani iyi niyetliyse, iptal kararı sonrasında yoksulluk nafakası talep etme hakkına sahiptir. Bu nafaka, boşanma davasındaki yoksulluk nafakasına benzer şekilde değerlendirilir. Mahkeme, iyi niyetli eşin ekonomik durumu, evlilik süresi ve mağduriyet derecesini dikkate alarak uygun bir nafaka miktarına hükmedebilir.

Kötü niyetli eş ise bu haktan yararlanamaz. Evliliğin baştan itibaren geçersiz olduğunu bilerek veya bilmesi gerekirken evlenen taraf, iptal sonrası nafaka talep edemez. Böylece hukuk, haksız kazanç elde edilmesini önlemeyi amaçlar.

Evliliğin iptali sonrası çocukların durumu ise farklıdır. İptal edilen evlilikte doğan çocuklar evlilik içi sayıldığından, çocuklar için iştirak nafakası talep edilebilir. Mahkeme, çocuğun yaşı, ihtiyaçları ve ebeveynlerin gelir durumuna göre uygun bir nafaka miktarı belirler.

Yargıtay Kararları

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2019/8392 E., 2020/3 K. sayılı ilamında:

“…Mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davası, boşanma davası açısından bekletici sorun oluşturur. Mutlak butlan davasının sonucu beklenmeksizin, kadının açtığı boşanma davasının esasının incelenmesi doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılacak iş, mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davasının sonucu beklenildikten ve boşanma davasının konusunun kalıp kalmadığının da mutlak butlan davasının sonucuna bağlı olduğu gözetildikten sonra, kadının boşanma davası hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar vermekten ibarettir. Bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2017/5989 E., 2018/12811 K. sayılı kararına göre:

“…Türk Medeni Kanunu’nun 150/2 maddesi gereğince aldatma sebebiyle evliliğin iptaline karar verilebilmesi için, davalıda mevcut hastalığın davacı-davalının veya alt soyunun sağlığı için ağır tehlike teşkil edecek nitelikte olması zorunludur.

Mahkemece alınan sağlık kurulu raporunda, kadının bu hastalığının 8 yıllık bir mazisinin olduğu, geçmişte zaman zaman yatarak tedavi edilmeye çalışıldığı, evlenme tarihi itibariyle de davalı kadının işbu rahatsızlığının bulunduğu, bu hastalığın doğası gereği evliliğe engel teşkil ettiği, kendisi ve çevresindekiler bakımından tehlike arzettiği, vasi tayininin de gerektiği belirtilmiştir. O halde, kadının sağlık raporu içeriği dikkate alındığında, davalı kadının şizofreni hastalığının, erkek ya da ileri de olması muhtemel altsoyu açısından ağır bir tehlike arzedebileceği ispatlanmıştır. Bu durumda, mahkemece davacı erkeğin davasının kabulüne…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2712 E., 2020/988 K. sayılı kararında:

“…Somut olayda uyuşmazlık konusu, eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali istemine dayanmaktadır. Daimi surette ayırt etme gücünden yoksun olan kişi, evlenme sözleşmesi yapamaz; yapmışsa yapılan evlenme batıldır (TMK m. 145 b.2). Ancak TMK’nın 147/2. maddesinde “…Ayırt etme gücünün sonradan kazanılması veya akıl hastalığının iyileşmiş olması durumlarında mutlak butlan davasını yalnız ayırt etme gücünü sonradan kazanan veya akıl hastalığı iyileşen eş açabilir,…” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Bu maddeye göre, ayırt etme gücü olmayan bir kimse, evlenme sözleşmesi yapıldıktan sonra ayırt etme gücüne kavuşmuşsa, artık savcı, ilgililer ve diğer eşin mutlak butlan davası açamayacağı belirtilmiştir. Aynı husus evlenmeye engel olacak derecede akıl hastası olan eşin daha sonradan iyileşmesi ve bu durumun sağlık raporu ile de belgelenmesi hâlinde de geçerlidir. Bu iki hâlde (TMK m. 145 b.2-3), yani ayırt etme gücünün sonradan kazanılması veya akıl hastalığının iyileşmiş olması durumlarında mutlak butlan davasını yalnız ayırt etme gücünü sonradan kazanan eş veya akıl hastalığı iyileşen eş açabilir. Burada hemen belirtilmelidir ki; ayırt etme gücünü sonradan kazanan veya akıl hastalığı iyileşen eşin açabileceği butlan davasından ise “nisbi butlanla evliliğin iptali” davasını anlamak gerekir. Bu bakımdan ayırt etme gücünü sonradan kazanan veya akıl hastalığı iyileşen eş TMK’nın 152. maddesinde öngörülen süreler içerisinde dava açmazsa, artık o evliliğin hükümsüzlüğü ileri sürülemeyecektir (Dural, M/ Öğüz, T/ Gümüş, A: Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, İstanbul 2019, s. 86-87).

18. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun 30.04.2014 tarihli raporu ile davalı hakkında “…Kişide (Bipolar Affektif Bozukluk) denilen (manik) ve (deresif) ataklarla seyreden ve arada tam bir akli sağlık içinde olduğu, serbest ara devrelerden oluşan ruhsal rahatsızlığın hâlen remisyon (iyilik) hâlinin saptandığı, ancak dava dosyasında mevcut tıbbi belgelerde evlilik tarihinden bir hafta önce 06.06.2012 tarihindeki Özel Erciyes Hastanesi’nde yapılan muayenesine ait bulgular ve evlilik tarihinden yaklaşık bir ay sonra Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı’ndaki 13.07.2012 giriş 31.07.2012 çıkış tarihli Bipolar Affektif Bozukluk (mixt epizod psikotik özellikli) tanısı dikkate alındığında evlilik tarihinde şuur ve hareket serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak mahiyet ve derecede olan bu akıl hastalığının etkisinde olduğu tıbbi kanaatine varıldığı, bu duruma göre P… P….’ın evlenme tarihi olan 13.06.2012 tarihinde fiil ehliyetine haiz olmadığı oy birliği ile mütalaa,…” edilmiştir. Yerel mahkeme ile Özel Daire arasında evlenme tarihi itibari ile davalının TMK’nın 145/b.2-3. maddelerinde belirtildiği şekilde ayırt etme gücüne sahip olmadığı gibi evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığının etkisinde olduğu yönünde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; davalıda sabit olan Bipolar Affektif Bozukluk denilen manik ve deresif ataklarla seyreden, serbest ara devreler arasında kişinin akli sağlık içinde olabildiği bu tür akıl hastalığının muayene esnasında “remisyon (iyilik)” döneminde olmasının hastalığın iyileştiği anlamına gelip gelmediği noktasında toplandığına göre; dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirilerek, davalının evlenme tarihi itibari ile evlenmeye engel derecede akıl hastası olduğu ve bu hastalığın etkisiyle ayırt etme gücünden yoksun bulunduğu, muayene tarihinde ise mevcut hastalığın remisyon döneminde olduğu, remisyon sözcüğünün kelime anlamının “kronik hastalığı olduğu bilinen kişilerde hastalık aktivitesinin bulunmadığı durumlar için kullanılan tıbbi bir terim” olduğu, bu açıklama karşısında remisyon teriminin Kanun’un 147/2. maddesinin aradığı anlamda tam bir iyileşmeyi kapsamadığının anlaşılması karşısında, mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptaline karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile davanın reddi doğru değildir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2020/2414 E., 2020/3389 K. sayılı ilamına göre:

“…Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 145/2. maddesiyle düzenlenen evliliğin iptali davası olup, davacı, davalılardan … ile … arasında gerçekleşen 18.04.2012 tarihli evliliğin, davalı …’ın evlilik tarihinde sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun bulunduğunu ileri sürerek evliliğin mutlak butlan ile batıl olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne dair karar verilmiştir. Anılan karara karşı davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince, evliliğin ölüm ile sona erdiğinden ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, evliliğin iptali ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, kadının kötü niyeti kanıtlanmadığından sağ kalan eşin evlenme ile kazandığı kişisel durumun korunmasına karar verilmiştir. Ancak, mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davalarında, evliliğin ölümle sona ermesi davayı konusuz kılmaz…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2012/27055 E., 2013/1228 K. sayılı kararında:

“…Davacı Gülüstan’ın temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; evlenmenin butlanına karar verilirse, evlenirken iyiniyetli bulunan es bu evlenme ile kazandıgı kisisel durumunu korur (TMK.md.158). Iyiniyet; evlenme töreni sırasında butlan sebebinin var oldugunu bilmemek, evlenme töreni sırasında butlan sebebinin var oldugunu gerekli özeni gösterdigi halde ögrenememek anlamındadır. Adli tıp kurumu raporuna göre davalı O.agır zeka geriligi saptandıgı, bu zeka geriliginin hayatının ilk yıllarından beri mevcut oldugu, tedaviyle düzelmesinin mümkün olmadıgı sabittir. Davacı tanıkları da, davalı O.dogustan akli dengesinin yerinde olmadıgını beyan etmislerdir. Gerçeklesen bu duruma göre davalı G.davalı O.agır zeka geriligini bilmeden evliligi gerçeklestirmesi hayatın olagan akısına uygun düsmemektedir. Su halde davalının evliligin icrası sırasında iyiniyetli olmadıgı kuskusuzdur. Hal böyleyken davalı G.Türk Medeni Kanunun 158. maddesi geregince kisisel durumunun korunmasına karar verilmesi dogru görülmemistir…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2011/3882 K. sayılı ilamında:

“…Davacı, dava dilekçesinde “davalı tarafından zorla kaçırıldığını ve öldürmekle tehdit ederek zorla sahip olduğunu, daha sonra da çaresizliğinden faydalanarak nikah memurunu eve çağırmak suretiyle 7.8.2007 tarihinde resmi nikah yapıldığını” ileri sürerek evliliğin iptalini istemiştir. Dava dilekçesinde anlatılan maddi hadiselere göre istek, Türk Medeni Kanununun 151. maddesine dayanmaktadır. Kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş eş, evlenmenin iptalini dava edebilir. Davacının, evlenmeye korkutularak razı edildiğini kabule yeterli delil bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanununun 141. maddesi hükmü dikkate alındığında nikahın evlendirme memuru tarafından davet üzerine davalının kardeşinin evinde yapılmış olması, tek başına evlenmenin baskı altında yapıldığını göstermez. Dosyaya sunulan fotoğraflar ve tanık beyanları nikahın korkutma ve tehdit altında yapıldığını gösterir nitelikte değildir. Öyleyse davanın reddi gerekirken yetersiz gerekçe ile iptal kararı verilmesi doğru bulunmamıştır…”

*                           *                           *                           *                           *                           *                            *

Evliliğin iptali davanızda hak kaybına uğramamak için bir avukattan destek almanızı tavsiye ederiz.

Diğer yazılarımız için tıklayın…

Tel : 0 501 144 84 27

Av. Zeynep Ünal Murat