Boşanma sürecinde kadınların ve erkeklerin yaşadığı deneyimler, toplumsal beklentiler, yasal düzenlemeler, ekonomik durumlar ve sosyal rollerin etkisi altında farklılık gösterir. Boşanma, her iki taraf için de zorlu bir süreç olarak değerlendirilirken, tarafların yaşadığı psikolojik ve sosyal etkiler, yasal haklar açısından eşit olsa da birçok konuda değişiklik gösterebilir. Bu değişikliklerin temelinde, toplumsal roller ve normlar, tarafların ekonomik katkıları, çocukların velayeti ve sosyal çevre beklentileri gibi çeşitli faktörler yer alır. Toplumdaki geleneksel roller ve boşanmaya bakış açısı, boşanma sürecini bireysel anlamda şekillendirir ve tarafların taleplerinde de belirgin farklılıklara yol açar.
Boşanma sürecinde kadınlar açısından en çok talep edilen konulardan biri nafaka olarak öne çıkar. Kadınlar, özellikle evlilik süresince ev içi sorumluluklarla daha çok ilgilenmiş ve ekonomik anlamda daha az bağımsız kalmışlarsa, boşanma sonrasında yoksulluk nafakasına ihtiyaç duyabilirler. Çalışmayan veya düşük gelirli kadınlar için, yoksulluk nafakası, boşanmanın getirdiği ekonomik zorlukları hafifletmek amacıyla önem taşır. Bu durum, boşanma sonrasında yaşam standartlarının korunması ve ekonomik istikrarın sağlanması açısından kadınlar için önemli bir dayanak olarak görülür. Yasal olarak, erkeklerin de nafaka talep etme hakkı olsa da, toplumsal normlar ve beklentiler doğrultusunda nafaka taleplerinin büyük oranda kadınlardan geldiği görülmektedir. Nafaka taleplerinin daha çok kadınlardan gelmesi, kadınların toplumdaki geleneksel rol ve görevlerinin ekonomik bağımsızlığa ulaşmalarını zorlaştırdığı gerçeğiyle ilgilidir. Boşanma sürecinde nafaka taleplerinin sıklıkla kabul edilmesi, kadınların yaşam standartlarını koruma çabasını yasal bir hak olarak destekler.
Velayet konusu da boşanma sürecinde her iki taraf için hassas bir mesele olarak karşımıza çıkar. Mahkemeler, çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurarak velayet kararlarını verirken, küçük yaştaki çocukların bakımında daha çok annenin etkili olduğu düşüncesiyle velayet çoğu zaman anneye verilir. Çocuğun yaşı, ihtiyaçları ve ebeveynlerin bakım kapasitesi göz önünde bulundurulur. Bununla birlikte, babalar da çocukla ilgili tüm sorumluluklarını yerine getirebildiklerinde ve çocuğun menfaatine en uygun koşulları sağladıklarında velayet hakkını alabilmektedir. Velayet kararları verilirken mahkemeler, çocuğun fiziksel ve psikolojik sağlığını gözetir ve çocuğun her iki ebeveyniyle olan ilişkisini sürdürebilmesini sağlar. Bu kapsamda, velayeti alamayan ebeveyn için kişisel ilişki hakkı düzenlenir ve çocuğun diğer ebeveyniyle düzenli bir ilişki kurması desteklenir. Özellikle küçük çocukların bakımında annenin tercih edilmesi, kadınların çocuk bakımı ve eğitimi konusunda daha yetkin oldukları algısıyla ilişkilendirilebilir.
Mal paylaşımı ise boşanma sürecinde karmaşık olabilen bir diğer aşamadır. Türk Medeni Kanunu’na göre, evlilik süresince edinilen malların paylaşımı, edinilmiş mallara katılma rejimi esas alınarak yapılır. Bu rejime göre, taraflar evlilik boyunca alınan mallara eşit katkıda bulunmuş kabul edilerek mal paylaşımı gerçekleştirilir. Bu aşamada kadınlar, ev hanımı olmaları durumunda ev içi sorumlulukları ve çocuk bakımına yaptıkları katkıları göz önünde bulundurularak, ekonomik katkı yapamasalar bile paylaşım hakkından faydalanırlar. Erkeklerin ise çoğunlukla ekonomik katkı sağlayan taraf olmaları, mal paylaşımı sürecinde haklarının korunmasında belirleyici olur. Mahkemeler, tarafların katkı oranlarını değerlendirerek adil bir paylaşım yapmaya çalışır; böylece ev hanımı olarak evdeki emeğiyle katkı sağlayan tarafın hakkı korunmuş olur.
Toplumsal normlar, boşanma sürecinde kadın ve erkeklerin farklı sosyal ve psikolojik etkiler yaşamasına neden olur. Kadınlar, boşanma sürecinde toplumdan daha fazla eleştiri veya sosyal baskı görebilir. Toplumun kadına yüklediği roller ve beklentiler, boşanmış bir kadının sosyal çevresinde zorluklarla karşılaşmasına yol açabilir. Kadınların boşanma sonrası karşılaştığı sosyal tepkiler, boşanma sürecinde kadınların psikolojik dayanıklılığını zorlayabilir ve toplumsal baskılar bu süreci daha karmaşık hale getirebilir. Erkekler ise boşanma sürecinde özellikle mali sorumluluklar konusunda beklentilerle karşı karşıya kalmaktadır. Çocuk nafakası, yoksulluk nafakası gibi mali yükümlülükler, erkeklerin boşanma sonrası yaşadığı en önemli baskılardan biridir. Bu tür sosyal beklentiler, boşanma sürecinin her iki taraf için de farklı şekillerde duygusal etkiler yaratmasına neden olur.
Duygusal etkiler açısından da boşanma süreci kadınlar ve erkekler için farklı bir deneyimdir. Çalışmalar, boşanma sonrasında kadınların sosyal destek sistemlerini daha hızlı devreye aldığını ve bu sayede boşanma sürecini daha az stresli geçirdiklerini göstermektedir. Kadınlar, aile üyeleri, arkadaşlar ve sosyal çevrelerinden destek bulma konusunda genellikle daha başarılı olurken, erkeklerin boşanma sonrası sosyal çevre ve destek kaybı yaşama olasılığı daha yüksek olabilir. Erkekler, duygusal destek arayışında zorlanabilir ve yalnızlık hissi gibi duygusal zorluklarla karşılaşabilir. Bu durum, erkeklerin boşanma sürecini kadınlara göre daha zor bir şekilde atlatmasına neden olabilir. Boşanma sonrasında duygusal destek bulma konusundaki bu farklılıklar, her iki cinsiyet için de boşanma sürecinin psikolojik yansımalarını derinleştirir.
Sonuç olarak, boşanma sürecinde kadınlar ve erkekler için eşit yasal haklar sağlanmış olsa da toplumsal normlar, ekonomik durumlar ve sosyal roller boşanma sürecini her iki cinsiyet için farklı kılmaktadır. Kadınlar, boşanma sonrası ekonomik güvence ve sosyal destek bulmada daha avantajlı görünürken, erkekler mali yükümlülükler ve sosyal destek kaybı gibi zorluklarla karşılaşabilir. Boşanma sürecinde her iki tarafın da ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistemin oluşturulması, mahkemeler tarafından adil bir şekilde sağlanmaya çalışılmaktadır. Boşanma sürecinde kadınların ve erkeklerin farklı toplumsal roller ve algılar doğrultusunda deneyimler yaşadığı göz önüne alındığında, her iki tarafın bireysel ihtiyaçları ve koşulları mahkeme tarafından değerlendirilmekte ve boşanma sürecinin her iki taraf için de en az zararla tamamlanması amaçlanmaktadır.
Boşanma davanızda hak kaybına uğramamak için bir boşanma avukatından destek almanızı tavsiye ederiz.