Bu makalemizde suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası nasıl açılır, şartları nelerdir, küçük düşürücü suç nedir ve çeşitleri nelerdir, haysiyetsiz hayat sürme nedir, hangi eylemler haysiyetsiz hayat sürme kavramına dahildir, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme Yatgıtay kararları gibi bir çok soruyu cevaplandıracağız.
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Yaşam Sürme Nedeniyle Boşanma Davası Nedir?
Suç işleme ve haysiyetsiz yaşam sürme, Türk Medeni Kanunu’nda evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olabilecek boşanma sebepleri arasında yer almaktadır. Bu tür davranışlar, evlilikte güven, saygı ve sadakat gibi temel değerleri ciddi şekilde zedeler ve diğer eşin evliliği sürdürmesini imkansız hale getirir. Suç işleme ve haysiyetsiz yaşam sürme nedeniyle boşanma davası, eşlerden birinin bu tür davranışları sergilemesi durumunda diğer eşin evlilik birliğini sona erdirmek amacıyla mahkemeye başvurmasıdır.
Suç işleme nedeniyle boşanma davası, eşlerden birinin toplum tarafından küçük düşürücü olarak kabul edilen bir suç işlemesi durumunda açılabilir. Bu tür bir dava, özellikle işlenen suçun diğer eşin toplum içindeki itibarını zedelemesi ve evlilik birliğinin devamını imkansız hale getirmesi durumunda gündeme gelir. Örneğin, dolandırıcılık, hırsızlık veya rüşvet gibi suçlar, eşin toplum içindeki saygınlığını zedeler ve bu durum evlilik birliğinin sona erdirilmesine sebep olabilir.
Haysiyetsiz yaşam sürme nedeniyle boşanma davası ise, eşlerden birinin toplumun genel ahlaki değerlerine aykırı bir yaşam tarzı benimsemesi ve bu yaşam tarzını sürekli hale getirmesi durumunda açılır. Bu tür davranışlar arasında sürekli alkol veya uyuşturucu kullanımı, kumar bağımlılığı, ahlaka aykırı cinsel davranışlar gibi durumlar sayılabilir. Haysiyetsiz yaşam sürme, diğer eşin psikolojik ve sosyal anlamda ciddi zarar görmesine neden olabilir ve bu durum evlilik birliğini sürdürülemez hale getirebilir.
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları Nelerdir?
Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için bazı hukuki şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. İlk olarak, davacı tarafın eşinin işlediği suçu veya haysiyetsiz yaşam sürme durumunu somut delillerle kanıtlayabilmesi gereklidir. Bu deliller, tanık ifadeleri, mahkeme kararları veya diğer belgeler olabilir. Suç işleme durumunda, özellikle ceza mahkemesi tarafından verilen bir mahkumiyet kararı, bu deliller arasında önemli bir yer tutar.
Suç işleme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için işlenen suçun, diğer eşin toplum içindeki saygınlığını zedeleyen ve evlilik birliğini sürdürülmesi imkansız hale getiren bir nitelikte olması gerekmektedir. Suçun küçük düşürücü olması ve toplumun genel değerlerine aykırı bir davranış olması bu davanın temel şartları arasındadır. Haysiyetsiz yaşam sürme durumunda ise, bu davranışların sürekli ve alışkanlık haline gelmiş olması gerekmektedir. Geçici ve bir defaya mahsus davranışlar haysiyetsiz yaşam sürme olarak değerlendirilemez.
Dava açma süresi açısından, bu tür davalar için belirli bir zamanaşımı süresi bulunmamaktadır. Suç işleme veya haysiyetsiz yaşam sürme nedeniyle boşanma davası, bu durumun öğrenilmesinden itibaren makul bir süre içinde açılmalıdır. Ancak bu tür davranışlar devam ettiği sürece, diğer eş her zaman boşanma davası açabilir.
Küçük Düşürücü Suç Nedir?
Küçük düşürücü suç, kişinin toplum içindeki saygınlığını zedeleyen ve ahlaki olarak kabul edilemeyen davranışları ifade eden bir terimdir. Bu tür suçlar, özellikle kişinin güvenilirliğini ve itibarını olumsuz etkileyen eylemler olarak kabul edilir. Küçük düşürücü suçlar, toplumun genel ahlak kurallarına aykırı davranışları içerir ve bu nedenle kişinin sosyal statüsünü, iş hayatını ve kişisel ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir. Örneğin, dolandırıcılık, hırsızlık ve sahtecilik gibi suçlar küçük düşürücü suçlar arasında yer alır.
Küçük düşürücü suçların işlenmesi, evlilik birliğinde tarafların birbirine olan güvenini sarsar ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olabilir. Bu tür suçlar, diğer eşin toplum içindeki itibarını da zedeleyebilir ve bu durum evlilik birliğinin sürdürülebilmesini imkansız hale getirebilir. Bu nedenle, küçük düşürücü suçlar, boşanma sebebi olarak da değerlendirilmektedir.
Küçük Düşürücü Suçlar Nelerdir?
Küçük düşürücü suçlar, toplumun genel ahlaki değerlerine ve kurallarına aykırı olarak kabul edilen ve kişinin itibarını zedeleyen suçları ifade eder. Bu tür suçlara örnek olarak şunlar verilebilir:
Dolandırıcılık: Bir kişinin başka bir kişiyi aldatmak suretiyle haksız kazanç elde etmesi dolandırıcılık olarak tanımlanır ve toplum tarafından oldukça küçük düşürücü olarak kabul edilir.
Hırsızlık: Başkasına ait malı, sahibinin rızası olmadan almak hırsızlık olarak tanımlanır. Bu fiil, kişinin güvenilirliğini ciddi şekilde zedeler ve toplumda itibarsızlaşmasına neden olur.
Sahtecilik: Resmi belgelerde sahtecilik veya özel belgelerde sahtecilik yapmak, kişinin güvenilirliği açısından önemli bir itibar kaybına yol açar ve bu tür suçlar toplumda küçük düşürücü olarak değerlendirilir.
Rüşvet: Kamu görevlisinin, görevini yerine getirme karşılığında çıkar sağlaması rüşvet olarak tanımlanır. Bu tür suçlar, toplumun kamu görevlilerine olan güvenini sarsar ve oldukça küçük düşürücü olarak kabul edilir.
İrtikap: Görevini kötüye kullanarak çıkar sağlamak irtikap olarak tanımlanır ve bu suç da toplum tarafından küçük düşürücü olarak değerlendirilir.
Bu tür suçlar, kişinin toplum içindeki itibarını ciddi şekilde zedelediği için, evlilik birliğinde de ciddi sorunlara yol açabilir ve boşanma sebebi olarak değerlendirilir.
Küçük Düşürücü Suç Nedeniyle Boşanma Davası
Küçük düşürücü suç işleyen bir eşe karşı diğer eş, boşanma davası açma hakkına sahiptir. Bu sebeple açılan boşanma davası, eşlerden birinin toplum tarafından ahlaki olarak kabul edilmeyen bir suç işlemesi ve bu durumun diğer eşin toplum içindeki itibarını zedelemesi durumunda açılabilir. Küçük düşürücü suçlar, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ve taraflar arasında ciddi bir güven kaybına yol açar.
Mahkemeye sunulan deliller, küçük düşürücü suçun işlendiğini kanıtlamalıdır. Bu tür deliller arasında, ceza mahkemesi kararları, tanık ifadeleri ve diğer somut belgeler yer alabilir. Boşanma davasında, mahkeme suçun niteliğini, işlenme biçimini ve diğer eşin bu durumdan ne ölçüde etkilendiğini değerlendirir. Eğer işlenen suç, diğer eşin toplum içindeki itibarını zedelemiş ve evlilik birliğini sürdürülemez hale getirmişse, mahkeme boşanma kararı verir.
Bu davalar genellikle ceza mahkemesi tarafından verilmiş bir mahkumiyet kararıyla desteklendiğinde daha güçlü bir şekilde sonuçlanır. Ceza mahkemesi tarafından verilen mahkumiyet kararı, küçük düşürücü suçun işlendiğini ve bu durumun evlilik birliğini bozduğunu kanıtlamak açısından önemli bir delil teşkil eder. Bu nedenle, küçük düşürücü suç nedeniyle boşanma davası açmak isteyen tarafın, hukuki süreçte bu tür delilleri etkili bir şekilde sunması gerekmektedir.
Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedir?
“Haysiyetsiz hayat sürme,” kişinin toplumun genel ahlak kurallarına aykırı, itibarsız ve saygınlık zedeleyici bir yaşam tarzı benimsemesi ve bunu sürekli hale getirmesi anlamına gelir. Bu terim, özellikle boşanma davalarında bir boşanma sebebi olarak Türk Medeni Kanunu’nda yer almaktadır. Haysiyetsiz hayat sürme, diğer eşin evlilik birliğini sürdürmesini zorlaştıran ve sosyal ya da psikolojik olarak zarara uğratan bir durumdur.
Haysiyetsiz hayat sürme, sürekli alkol veya uyuşturucu madde kullanımı, kumar bağımlılığı, toplumun ahlak anlayışına uygun olmayan cinsel yaşam tarzları gibi davranışları kapsar. Bu tür yaşam tarzları, evlilik birliğini ve eşler arasındaki güven ilişkisini ciddi şekilde sarsar. Kişinin bu tür davranışları tekrarlaması ve bunları alışkanlık haline getirmesi durumunda diğer eş, evlilik birliğinin devamının imkansız hale geldiğini öne sürerek boşanma talep edebilir.
Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davası Açmanın Şartları Nelerdir?
Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için bazı şartların mevcut olması gerekmektedir. İlk olarak, bu tür davranışların sürekli ve alışkanlık haline getirilmiş olması önemlidir. Tek seferlik veya geçici bir durum olarak değerlendirilebilecek davranışlar, haysiyetsiz hayat sürme kapsamında kabul edilmez. Haysiyetsiz hayat sürme, kişinin bu yaşam tarzını uzun süre boyunca ve alışkanlık olarak sürdürmesi anlamına gelir.
Davacı taraf, haysiyetsiz yaşam sürdüğünü iddia ettiği eşin bu yaşam tarzını sürdürdüğünü somut delillerle kanıtlamak zorundadır. Bu deliller arasında tanık ifadeleri, bağımlılık durumunda doktor raporları, kumar oynadığına dair belgeler gibi çeşitli deliller yer alabilir. Mahkeme, bu delilleri değerlendirerek, davalı eşin gerçekten haysiyetsiz bir yaşam sürdüğüne kanaat getirirse boşanma kararı verir.
Ayrıca, haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açmak isteyen tarafın, bu durumu affetmemiş olması gerekmektedir. Eğer davacı taraf, eşinin haysiyetsiz yaşamını bilmesine rağmen onunla yaşamaya devam ediyorsa, bu durum affetme olarak kabul edilebilir ve boşanma davası açma hakkı ortadan kalkabilir.
Hangi Eylemler Haysiyetsiz Hayat Sürme Kavramına Dahildir?
Haysiyetsiz hayat sürme kavramı, toplumun genel ahlaki ve etik değerlerine aykırı olarak kabul edilen, kişinin itibarını zedeleyen ve diğer eşin evlilik birliğini sürdürmesini zorlaştıran eylemleri içerir. Bu eylemlerden bazıları şunlardır:
- Kumar Bağımlılığı: Sürekli ve aşırı derecede kumar oynama, ailenin maddi durumunu ve diğer eşin huzurunu ciddi şekilde olumsuz etkileyen bir davranış olarak haysiyetsiz hayat sürme kapsamına girer.
- Alkol veya Uyuşturucu Bağımlılığı: Kişinin alkol veya uyuşturucu madde kullanımını alışkanlık haline getirmesi, bu durumun aile yaşamına ve diğer eşe zarar vermesi haysiyetsiz yaşam sürme olarak kabul edilir.
- Ahlaka Aykırı Cinsel Davranışlar: Kişinin toplum tarafından ahlaki olarak kabul edilmeyen ve evlilik birliğinin temel değerlerini sarsan cinsel ilişkilere girmesi veya bu tür bir yaşam tarzı benimsemesi bu kapsamda değerlendirilir.
- Sürekli Suç İşleme: Kişinin sürekli olarak toplumda küçük düşürücü suçlar işlemesi ve bu suçları alışkanlık haline getirmesi, haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmektedir.
Bu tür eylemler, evlilik birliğinde taraflar arasındaki güveni, saygıyı ve huzuru ciddi şekilde sarsar ve diğer eşin bu tür bir yaşam tarzını kabullenmesini ve evliliği sürdürmesini imkansız hale getirir.
Evlilik Sürecinde Haysiyetsiz Hayat Sürme ve Suç İşleme
Evlilik sürecinde haysiyetsiz hayat sürme ve suç işleme, evlilik birliğinin devamını ciddi şekilde zorlaştıran ve diğer eşin psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak zarar görmesine neden olan davranışlardır. Bu tür davranışlar, evlilik sürecinde tarafların birbirlerine duydukları güveni temelinden sarsar ve evlilik birliğini sürdürmeyi neredeyse imkansız hale getirir.
Evlilik süresince işlenen suçlar, özellikle toplumun ahlaki değerlerine aykırı veya toplum içinde küçük düşürücü olarak kabul edilen suçlar, diğer eşin toplum içindeki itibarını da zedeler. Benzer şekilde, haysiyetsiz yaşam tarzını benimseyen bir eş, evlilikteki sorumluluklarını yerine getiremeyecek durumda olabilir ve bu durum diğer eşin evlilikten doğan haklarını ve beklentilerini karşılamasını engeller.
Bu tür davranışlar, evlilik birliğinin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesini imkansız hale getirir ve diğer eş, bu sebeplerle boşanma talebinde bulunabilir. Mahkeme, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme durumlarını değerlendirirken, bu davranışların evlilik üzerindeki etkilerini ve tarafların evliliği sürdürme imkanını dikkate alır.
Hangi Durumlarda Suç İşleme ve Haysiyetsiz Yaşam Sürme Nedeniyle Boşanma Davası Açma Hakkı Ortadan Kalkar?
Suç işleme ve haysiyetsiz yaşam sürme nedeniyle boşanma davası açma hakkı, bazı durumlarda ortadan kalkabilir. İlk olarak, davacı taraf, işlenen suçu veya haysiyetsiz yaşam sürme durumunu öğrendikten sonra bu durumu affetmişse, boşanma davası açma hakkını kaybeder. Affetme, açık bir şekilde olabileceği gibi, tarafların birlikte yaşamaya devam etmesi gibi zımni bir davranışla da gerçekleşebilir.
Ayrıca, davacı taraf, suç işleme veya haysiyetsiz yaşam sürme durumunu öğrendikten sonra bu durumu uzun süre göz ardı etmiş ve herhangi bir hukuki işlem başlatmamışsa, dava açma hakkını zamanaşımı nedeniyle kaybedebilir. Bu tür durumlarda, mahkeme, davacının uzun süre boyunca hareketsiz kalmasını affetme olarak değerlendirebilir ve dava açma hakkını reddedebilir.
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Yaşam Sürme Nedeniyle Boşanma Davası Açma Süresi
Suç işleme ve haysiyetsiz yaşam sürme nedeniyle boşanma davası açma süresi, bu tür davranışların öğrenilmesinden itibaren makul bir süre içinde olmalıdır. Bu tür boşanma davaları için belirli bir zamanaşımı süresi olmamakla birlikte, dava açma hakkı, davranışın öğrenilmesinden sonra çok uzun süre geçerse kaybedilebilir. Davacı taraf, bu tür davranışların evlilik birliğini sürdürülmesi imkansız hale getirdiğini iddia ederek makul bir süre içinde boşanma talebinde bulunmalıdır.
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Yaşam Sürme Nedeniyle Boşanma Davası Açmada Yetkili ve Görevli Mahkeme
Suç işleme ve haysiyetsiz yaşam sürme nedeniyle boşanma davalarında görevli mahkeme, Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemeleri, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları çözmekle yetkili olup, bu tür boşanma sebeplerine dayalı davalara bakmakla yükümlüdür. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakar.
Yetkili mahkeme ise taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesi ya da son altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Davacı taraf, kendi yerleşim yerindeki veya davalı eşin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesi’ne başvurarak dava açabilir. Bu seçim, tarafların dava sürecinde kolaylık sağlaması açısından önemlidir ve hukuki sürecin daha hızlı ve etkin ilerlemesine katkı sağlar.
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Yargıtay Kararları
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 29.06.2010 tarihli ve 2009/8440 E., 2010/12941 K. Sayılı kararına göre:
“…Davalı, mütekabil boşanma davası açmış, mütekabil boşanma davasında; zina, olmazsa hayata kast, bu da olmazsa pek kötü davranış, bunun da kabul edilmemesi halinde haysiyetsiz hayat sürme, bu da kabul edilmediği takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanmalarına karar verilmesini istemiştir. Zina, hayata kast, pek kötü muamele ve haysiyetsiz hayat sürme özel boşanma sebebi yanında genel boşanma (TMK m. 166/1) sebebi de oluşturur. Böyle bir durum karşısında kalan eş, dilerse bu özel sebeplerin yanında genel sebebe, dilerse birine veya birkaçına birlikte dayanarak boşanma talep edebilir. Hem özel hem de genel sebebe dayanılarak boşanma davası açılmış ise, doğuracakları hukuki sonuçlar farklı olacağından öncelikle özel boşanma sebeplerinin bulunup bulunmadığı belirlenmeli, özel sebep varsa, bu sebebe dayanılarak, özel boşanma sebeplerinin gerçekleşmemesi veya özel sebebe dayalı dava hakkının düşmüş olması halinde, deliller, genel boşanma sebebi çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Toplanan delillerin öncelikle özel boşanma sebepleri bakımından değerlendirilip, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple (BOZULMASINA)…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 11.04.2018 tarihli ve 2016/14732 E. 2018/4831 K. sayılı kararı
“…Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı erkeğin davacı kadının ilk evliliğinden olan kızı ile cinsel ilişki yaşadığı ve bu eyleminin TMK’nun 163. maddesinde geçen haysiyetsiz hayat sürme niteliğinde olduğu, bu nedenle mahkemece TMK’nun 163. maddesine göre verilen boşanma kararında bir isabetsizliğin olmadığının anlaşılmasına göre davalı erkeğin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir
2-Dava münhasıran TMK’nun 163. maddesine dayalı olarak açılmıştır. Davacı kadın 21/04/2016 tarihli duruşmada sözlü yargılamaya geçildikten sonra sözlü olarak “dava dilekçesinde belirttiği boşanma sebebine ek olarak zina ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayanarak bu hususlarda da boşanmalarına karar verilmesini” talep etmiştir. Mahkemece davacı kadının ıslah talebi kabul edilmiş ve tarafların TMK’nun 161 ve 163. maddelerine göre boşanmalarına karar verilmiştir. Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir ise de ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir [HMK m. l77-(l)]. Davacı kadının ıslah talebi tahkikat bitirildikten sonra yapılmakla ıslah işlemi zamanında yapılmamıştır. Bu durumda ıslah isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde TMK’nun 161. maddesine uyarınca da tarafların boşanmalarına karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA,…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26.06.2012 tarihli ve 2011/22536 E., 2012/17686 K. Sayılı ilamında:
“…Haysiyetsiz hayat sürmenin varlığından söz edilebilmesi ve bu sebeple boşanma kararı verilebilmesi için; eşin, olumsuz nitelikte kabul edilen davranışının süreklilik göstermesi ve bu davranışın diğer eş için birlikte yaşamayı ondan beklenemez hale getirmesi gereklidir…”
* * * * * * *
Boşanma davanızda hak kaybına uğramamak için bir avukattan destek almanızı tavsiye ederiz.