Bu makalemizde iddet süresi nedir, iddet süresi ne kadardır, iddet müddeti nasıl hesaplanır, iddet müddetinin kaldırılması davası nasıl açılır, iddet müddeti ne zaman başlar ve ne zaman sona erer, iddet müddetinin kaldırılması davasının şartları nelerdir, hangi belgeler gereklidir, erkeğin iddet müddetini beklemesi gerekir mi gibi birçok soruyu cevaplandıracağız.
İddet Ne Demek?
İddet kelimesi Arapça kökenlidir ve bekleme, süre anlamına gelir. Aile hukukunda iddet, evliliği boşanma, ölüm veya gaiplik kararıyla sona eren kadının, yeniden evlenmeden önce beklemesi gereken süredir. Halk arasında “iddet müddeti” adıyla bilinen bu kavram, hem dini hem hukuki kaynaklarda yer bulmuştur. Türk toplumunda iddet süresi, özellikle kadınların boşanma sonrası veya dul kaldığında karşısına çıkan en önemli yasal zorunluluklardan biridir.
İddet, yalnızca kadını ilgilendiren bir düzenlemedir. Erkekler boşandıktan veya eşleri vefat ettikten sonra yeniden evlenmek için herhangi bir süre beklemek zorunda değildir. Bu nedenle iddet kavramı çoğunlukla kadınlarla ilişkilendirilir. Uygulamanın temel amacı soybağını korumak ve doğacak çocukların babasının kim olduğuna dair karışıklığı engellemektir.
İddet Süresi Nedir?
İddet süresi, evliliği sona eren kadının yeniden evlenmeden önce beklemesi gereken 300 günlük süredir. Bu süre Türk Medeni Kanunu’nun 132. maddesinde düzenlenmiştir. Kadın bu süre içinde evlenmek isterse, öncelikle hamile olmadığını ispatlamalı veya iddet süresinin kaldırılması için dava açmalıdır. Eğer kadın hamile ise, iddet müddeti doğumla birlikte sona erer.
İddet süresinin varlığı, toplumun soybağı düzenini güvence altına alır. Çocuğun kimden olduğu konusunda tereddüt oluşmaz. Bu nedenle iddet, hem çocuğun hem annenin hem de babanın haklarını doğrudan ilgilendiren bir uygulama olarak kabul edilir.
İddet Süresinin Amacı Nedir?
İddet süresinin en temel amacı soybağının karışmasını önlemektir. Bir kadın boşandıktan hemen sonra evlenirse ve kısa süre içinde doğum yaparsa, çocuğun babasının kim olduğuna dair karışıklık yaşanabilir. Bu durum hukuki sorunlara yol açar. İddet müddeti bu ihtimali ortadan kaldırır.
Amaç yalnızca soybağını düzenlemekle sınırlı değildir. İddet aynı zamanda aile düzenini korumayı da amaçlar. Evliliğin sona ermesiyle birlikte kadına bir bekleme süresi tanınarak, hem psikolojik hem de sosyal açıdan toparlanma fırsatı sağlanır. Böylece yeni evliliğe daha sağlıklı bir şekilde adım atılabilir.
İddet Müddeti Nasıl Hesaplanır?
İddet müddeti kanunen 300 gün olarak belirlenmiştir. Bu süre evliliğin sona erdiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Boşanma halinde iddet süresi, boşanma kararının kesinleştiği günden itibaren hesaplanır. Eşin ölümü durumunda süre, ölüm tarihinden itibaren başlar. Gaiplik kararı verilmişse iddet, mahkeme kararının verildiği tarihten başlar.
Kadın hamileyse iddet süresi doğumla birlikte sona erer. Yani 300 günlük süre beklenmeden iddet doğumla biter. Eğer kadın hamile değilse, sağlık raporu ile iddetin kaldırılmasını talep edebilir. Bu rapor, kadının gebe olmadığını ortaya koyar ve süre mahkeme kararıyla kaldırılır.
Boşanan Kadının İddet Süresi
Boşanan kadının iddet süresi 300 gündür. Bu süre, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren başlar. Kadın, bu süre bitmeden evlenmek isterse iddetin kaldırılması davası açmalıdır. Ancak hamilelik varsa süre doğumla biter. Doğum gerçekleştiğinde kadın yeniden evlenme hakkını kazanır.
Boşanmış kadının iddet süresine uyması önemlidir. Çünkü bu süre içinde doğan çocuk eski eşin çocuğu kabul edilir. Bu durum babalık karinesi olarak bilinir. Kadının yeniden evlenmek istemesi halinde en pratik yol sağlık raporu alarak mahkemeye başvurmaktır.
İddet Süresi Ne Zaman Başlar?
İddet süresi evliliğin sona erdiği tarihte başlar. Boşanma halinde kararın kesinleşmesi başlangıç kabul edilir. Eşin ölümü halinde ise ölüm günü başlangıçtır. Gaiplik kararıyla evlilik sona ermişse, kararın verildiği tarih dikkate alınır.
Bu başlangıç tarihi, kadının evlenme hakkını doğrudan etkiler. Süre dolmadan yapılacak evlilikler evlendirme memurları tarafından reddedilir. Ancak süre mahkeme kararıyla kaldırılırsa kadın evlenebilir.
İddet Süresini Kaldıran Haller
Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen iddet süresi, boşanma veya eşin ölümü sonrası kadınlar için zorunlu tutulmuş bir bekleme süresidir. Ancak bazı özel durumlarda bu sürenin uygulanmasına gerek kalmaz ve süre ortadan kaldırılır. Bu haller, hem hukuki uygulamalarda hem de toplumsal pratikte sıkça karşılaşılan durumlardır.
1. Hamileliğin Doğumla Sonuçlanması
İddet süresinin varlık nedeni, olası hamileliğin doğacak çocuğun soybağında karışıklık yaratmasını engellemektir. Kadın hamileyse, üç yüz günlük süre beklenmeden doğum gerçekleştiğinde iddet süresi kendiliğinden sona erer. Çünkü doğumla birlikte artık hamilelik ihtimali ortadan kalkar ve soybağında karışıklık tehlikesi kalmaz. Bu durumda kadın doğumdan sonra yeniden evlenme hakkına sahip olur.
2. Kadının Gebe Olmadığının Tespit Edilmesi
İddet süresi gebelik ihtimali üzerine kurulmuş bir düzenlemedir. Kadın, gebe olmadığını resmi sağlık raporu ile ispatladığında iddet süresi mahkeme kararıyla kaldırılır. Rapor, tam teşekküllü bir devlet hastanesinden alınmalıdır. Özel hastane raporları çoğu kez yeterli kabul edilmez. Mahkeme, bu raporu inceleyerek karar verir. Eğer rapor gebelik olmadığını kesin şekilde ortaya koyarsa, kadın bekleme süresini tamamlamadan evlenebilir. Bu durum özellikle boşanma sonrası yeniden evlenmek isteyen kadınların sıkça başvurduğu bir yoldur.
3. Boşanmış Eşlerin Tekrar Birbirleriyle Evlenmek İstemesi
İddet süresi, kadının başka biriyle evlenmesini engeller; ancak boşandığı eşiyle yeniden evlenmek istemesi halinde bu kural uygulanmaz. Türk Medeni Kanunu, bu istisnayı açıkça düzenlemiştir. Çünkü aynı eşle yeniden evlenme durumunda soybağında bir karışıklık ihtimali bulunmaz. Bu nedenle mahkeme, boşanmış eşlerin yeniden evlenme iradesi varsa iddet süresini kaldırır. Böylece tarafların evliliklerini tekrar kurmaları kolaylaştırılır.
4. Kadının Düşük Yapması
Kadın iddet süresi içinde hamile olduğunu öğrenmiş, ancak daha sonra düşük yapmış olabilir. Böyle bir durumda hamilelik sona erdiği için iddet süresinin amacı da ortadan kalkar. Kadın düşük yaptığını sağlık raporuyla ispat ederse, mahkeme iddet süresini kaldırabilir. Böylece kadının yeniden evlenmesinin önünde herhangi bir engel kalmaz.
5. Evlatlık veya Tıbbi Yöntemlerle Gebelik Olmadığının Netleşmesi
Nadiren de olsa tıbbi yöntemlerle kadının kesin olarak hamile kalamayacağı raporlanabilir. Bu durumda iddet süresi fiilen anlamsız hale gelir. Çünkü kadının gebelik ihtimali bulunmamaktadır. Yargı, bu gibi durumlarda kadının evlenme özgürlüğünü korumak için iddet süresini kaldırır.
İddet Süresi Nasıl Kaldırılır?
İddet süresi, boşanan ya da eşi vefat eden kadının üç yüz gün boyunca evlenmesini engelleyen bir bekleme dönemidir. Bu süre, kadının hamilelik ihtimalinin kontrol edilmesi ve doğacak çocuğun soybağında karışıklık yaşanmaması için kanun tarafından zorunlu tutulur. Ancak her durumda kadının bu süreyi beklemesi gerekmez. İddet süresinin kaldırılması, kadın için ciddi bir özgürlük anlamına gelir. Çünkü boşanma sonrası hayatını yeniden kurmak isteyen veya evliliğini yeniden yapmak isteyen bir kadın için bu süre bazen gereksiz bir engel olabilir. İşte bu nedenle, Türk Medeni Kanunu, iddet süresinin kaldırılması için bir yol tanımıştır.
1. Başvuru Süreci
İddet süresinin kaldırılması için ilk adım, aile mahkemesine başvuru yapılmasıdır. Kadın, ikamet ettiği yerdeki aile mahkemesine bir dilekçe sunarak bu talebini iletir. Aile mahkemesi bulunmayan yerlerde görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Dilekçede, kadının boşandığı ya da eşinin öldüğü belirtilir ve yeniden evlenmek istediği için iddet süresinin kaldırılması talep edilir. Bu dava çekişmesiz yargı kapsamında olduğundan, yalnızca kadının başvurusu yeterlidir. Yani karşı taraftan cevap alınmasına gerek yoktur.
2. Sağlık Raporunun Önemi
İddet süresinin kaldırılmasının en önemli şartı, kadının hamile olmadığını kanıtlamasıdır. Bunun için bir sağlık raporuna ihtiyaç vardır. Rapor, mutlaka resmi bir devlet hastanesi veya tam teşekküllü bir sağlık kuruluşundan alınmalıdır. Çünkü kanun koyucu, yalnızca güvenilir ve resmi kurumların vereceği raporu geçerli kabul eder. Raporun içeriğinde, kadının gebe olmadığı açık ve net biçimde yazılmalıdır. Mahkeme, çoğu durumda kadını doğrudan kendi belirleyeceği bir hastaneye yönlendirerek hamilelik testi yaptırır. Kadının daha önce sunduğu rapor olsa bile, mahkeme ek inceleme talep edebilir. Çünkü burada amaç, kesinliği sağlamak ve olası soybağı ihtilaflarını tamamen önlemektir.
3. Mahkemenin İncelemesi
Mahkeme, dilekçe ve raporları inceledikten sonra karar verir. Eğer kadının hamile olmadığı resmi belgelerle ortaya konmuşsa, iddet süresinin kaldırılmasına hükmedilir. Mahkeme kararıyla birlikte kadının evlenme engeli ortadan kalkar. Böylece kadın, beklemeden yeni bir evlilik yapabilir. Eğer raporda hamilelik ihtimali varsa veya rapor eksik düzenlenmişse mahkeme talebi reddedebilir. Bu durumda kadın ya doğumun gerçekleşmesini ya da üç yüz günlük sürenin dolmasını beklemek zorundadır.
4. İstisnai Durumlar
İddet süresinin kaldırılması yalnızca sağlık raporuyla mümkün değildir. Kanunda yer alan istisnai haller de vardır:
- Kadın iddet süresi içinde doğum yaparsa, süre kendiliğinden sona erer. Doğumla birlikte hamilelik ihtimali ortadan kalktığı için bekleme zorunluluğu biter.
- Kadın, boşandığı eşiyle yeniden evlenmek isterse iddet süresi uygulanmaz. Çünkü aynı eşle evlenme durumunda soybağı karışıklığı doğmaz. Mahkeme bu talebi kabul eder ve engeli kaldırır.
5. Kararın Sonuçları
Mahkeme kararıyla iddet süresinin kaldırılması kesinleştiğinde, kadın evlenme özgürlüğünü geri kazanır. Evlendirme memurluğu, bu kararı gördüğünde evlilik işlemlerini başlatır. Kadın, artık beklemek zorunda kalmadan nikahını kıydırabilir.
İddet Müddetinin Kaldırılması İçin Gerekli Olan Evraklar
İddet süresinin kaldırılması için açılan dava, kadının evlenme özgürlüğünü yeniden kazanmasını sağlar. Ancak bu dava yalnızca gerekli belgelerin eksiksiz hazırlanması halinde başarıyla sonuçlanır. Evrakların tam olması, mahkemenin hızlı karar vermesini ve sürecin sorunsuz ilerlemesini kolaylaştırır.
1. Dava Dilekçesi
İlk ve en önemli evrak, iddet süresinin kaldırılması davası dilekçesidir. Bu dilekçede, davacının boşandığı ya da eşinin vefat ettiği belirtilir. Ayrıca davacının yeniden evlenmek istediği ve bu nedenle iddet süresinin kaldırılmasını talep ettiği açıkça yazılır. Dilekçe, aile mahkemesine hitaben hazırlanır ve davanın resmi başlangıcını oluşturur.
2. Kimlik Belgesi Fotokopisi
Kadının kimliğini doğrulamak için nüfus cüzdanı veya yeni kimlik kartı fotokopisi dosyaya eklenmelidir. Mahkeme, başvuruyu yapan kişinin gerçekten davacı olduğunu bu evrak sayesinde teyit eder. Bu belge aynı zamanda nüfus kayıtlarıyla eşleştirme yapılması açısından da önemlidir.
3. Boşanma Kararı veya Ölüm Belgesi
Kadın boşanmışsa, boşanma kararının kesinleşme şerhini taşıyan nüfus kayıt örneği veya mahkeme kararı dosyaya eklenmelidir. Dul kalmışsa, eşin ölüm belgesi veya ilgili resmi kayıt gereklidir. Bu belgeler olmadan mahkeme evliliğin sona erdiğini resmi olarak kabul etmez. Dolayısıyla başvurunun geçerli olabilmesi için evliliğin sona erdiğini kanıtlayan belge mutlaka dosyada bulunmalıdır.
4. Sağlık Raporu
İddet süresinin kaldırılmasının en kritik şartı, kadının hamile olmadığını gösteren sağlık raporudur. Bu rapor tam teşekküllü bir devlet hastanesinden alınmalıdır. Raporda kadının gebe olmadığı net şekilde belirtilmelidir. Özel hastane raporları çoğu kez yeterli görülmez. Mahkeme, kadını kendi belirlediği bir hastaneye yönlendirerek ek rapor talep edebilir. Bu rapor, davanın sonucunu doğrudan belirleyen en önemli delildir.
5. Nüfus Kayıt Örneği
Davacının medeni durumunu ve önceki evliliğinin sona erdiğini gösteren nüfus kayıt örneği dosyada yer almalıdır. Bu belge, mahkemeye sunulan diğer evrakların resmi nüfus kayıtlarıyla uyumlu olup olmadığını göstermesi açısından önemlidir.
İddet Müddetinin Kaldırılması Davası Nedir?
İddet süresinin kaldırılması davası, boşanan ya da eşi vefat eden kadının, üç yüz günlük bekleme süresini tamamlamadan yeniden evlenebilmesi için açılan özel bir davadır. Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen bu dava, kadının evlilik özgürlüğünü korumak amacıyla uygulanır. Özellikle boşanma sonrası hayatına yeniden yön vermek isteyen kadınlar için önemli bir hukuki yoldur.
Bu dava, çekişmesiz yargı davası niteliğindedir. Yani karşı tarafta bir davalı bulunmaz, yalnızca kadının talebi değerlendirilir. Amaç, kadının hamile olup olmadığının tespit edilmesi ve buna göre evlenme yasağının kaldırılmasıdır. Mahkeme, yalnızca resmi belgeler üzerinden karar verir.
Kadın, iddet süresinin kaldırılması talebiyle aile mahkemesine başvurur. Aile mahkemesi bulunmayan yerlerde görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise kadının ikamet ettiği yerdeki mahkemedir. Bu düzenleme, başvurunun kolaylaştırılması için getirilmiştir.
İddet süresinin kaldırılabilmesi için temel şart, kadının hamile olmadığının resmi sağlık raporuyla ispat edilmesidir. Bu rapor genellikle tam teşekküllü bir devlet hastanesinden alınır. Rapor mahkemeye sunulduktan sonra hakim dosyayı inceler. Hakim gerekli görürse kadını yeniden muayene için resmi bir sağlık kuruluşuna sevk edebilir.
Dava süreci oldukça hızlı işler. Kadın dilekçesini ve belgelerini mahkemeye sunduğunda, mahkeme kısa sürede inceleme yapar. Eğer raporda gebelik olmadığı kesinleşirse, hakim iddet süresinin kaldırılmasına karar verir. Kararın kesinleşmesiyle birlikte kadının evlenme engeli tamamen ortadan kalkar.
Dava açılmadan da iddet süresinin kendiliğinden sona erdiği haller vardır. Kadın iddet süresi içinde doğum yapmışsa süre otomatik olarak sona erer. Ayrıca boşanan eşlerin yeniden birbirleriyle evlenmek istemeleri halinde mahkeme iddet engelini kaldırır. Çünkü bu durumda soybağı karışıklığı riski bulunmaz.
İddet Süresinin Kaldırılması Davası: Adım Adım Dava Süreci
1. Başvuru Aşaması
Süreç, kadının aile mahkemesine yazılı dilekçe ile başvurmasıyla başlar. Dilekçede, evliliğin boşanma veya ölümle sona erdiği belirtilir ve yeniden evlenme isteği ifade edilir. Aile mahkemesi bulunmayan küçük yerleşim yerlerinde asliye hukuk mahkemesi yetkilidir.
2. Belgelerin Hazırlanması
Mahkemeye sunulacak belgeler davanın en önemli kısmıdır. Kimlik fotokopisi, boşanma kararının kesinleşme şerhi ya da ölüm belgesi, nüfus kayıt örneği ve hamile olunmadığını gösteren sağlık raporu dosyaya eklenir. Evrakların eksiksiz olması, sürecin hızlı ilerlemesini sağlar.
3. Sağlık Raporu Kontrolü
Sunulan sağlık raporu, kadının gebe olmadığını net bir şekilde göstermelidir. Mahkeme, çoğu zaman kadını kendi belirlediği bir devlet hastanesine yönlendirir. Burada yapılan muayene sonucunda alınan rapor dosyaya eklenir. Rapor, davanın sonucunu doğrudan etkiler.
4. Mahkeme İncelemesi
Hakim, dilekçeyi ve raporları inceledikten sonra karar aşamasına geçer. Eğer rapor kadının hamile olmadığını kesin biçimde ortaya koyuyorsa, hakim iddet süresinin kaldırılmasına hükmeder. Bu aşama genellikle duruşmasız şekilde yürütülür, çünkü dava çekişmesiz yargı kapsamındadır.
5. Kararın Verilmesi
Mahkeme olumlu karar verdiğinde iddet süresi ortadan kalkar. Karar kesinleştiği anda kadın evlenme engelinden kurtulur. Bu karar evlendirme dairesine sunularak evlilik işlemleri başlatılır. Eğer talep reddedilirse kadın, iddet süresinin dolmasını ya da doğumun gerçekleşmesini beklemek zorunda kalır.
6. Sürecin Süresi
Dava süreci genellikle hızlı tamamlanır. Evraklar eksiksiz ise dava bir hafta ile bir ay arasında sonuçlanabilir. Mahkemenin iş yoğunluğu süreci etkileyebilir, ancak çekişmesiz olması nedeniyle uzun sürmez.
İddet Müddetinin Kaldırılması Davası ile Soybağı İlişkisi
İddet süresi, yalnızca kadının evlenmesini engelleyen bir kural değildir; aynı zamanda doğacak çocukların soybağını koruyan bir hukuki düzenlemedir. Bu nedenle, iddet süresinin kaldırılması davası ile soybağı arasında doğrudan bir ilişki vardır.
1. Soybağının Korunması Amacı
Türk Medeni Kanunu’na göre, boşanma kararının kesinleşmesinden sonraki 300 gün içinde doğan çocuk, eski kocanın çocuğu kabul edilir. Bu durum “babalık karinesi” olarak adlandırılır. Karinenin amacı, doğacak çocuğun babasının kim olduğuna dair belirsizliği ortadan kaldırmaktır. İşte iddet süresinin varlık sebebi de tam olarak budur.
2. İddet Müddetinin Kaldırılmasının Etkisi
Kadın, mahkeme kararıyla iddet süresini kaldırttığında bu babalık karinesi de ortadan kalkar. Çünkü mahkeme, kadının gebe olmadığını kesin olarak tespit etmiş olur. Bu sayede, sonraki evlilikte doğacak çocuk yeni eşe bağlanır. Böylelikle soybağında karışıklık yaşanmaz.
3. Doğum ve Soybağı İlişkisi
Kadın iddet süresi içinde doğum yaparsa, bekleme süresi kendiliğinden sona erer. Doğan çocuğun babası, evliliğin sona erdiği eş olarak kabul edilir. Bu durumda soybağı karışmaz çünkü doğumun babası hukuk düzeninde belirlenmiştir. Ancak iddet süresinin kaldırılması davası açılmış ve kabul edilmişse, yeni evlilikte doğacak çocuk eski eşe değil, yeni eşe bağlanacaktır.
4. Soybağı Davalarıyla Bağı
İddet süresinin kaldırılması davası, soybağına ilişkin doğrudan bir değişiklik yapmaz. Yani dava, geçmişte doğmuş çocukların babalık ilişkisini değiştirmez. Ancak gelecekte doğacak çocukların babasının kim olduğuna ilişkin hukuki karışıklığı önler. Eğer iddet kaldırılmadan evlenilmişse ve çocuk doğarsa, eski eşin babalık karinesi devreye girer. Bu durumda soybağının reddi davası açılarak düzeltme yapılması gerekir.
5. Hukuki ve Toplumsal Önemi
Soybağı ilişkisi sadece miras ve nafaka haklarını değil, çocuğun kimlik ve aidiyet duygusunu da doğrudan etkiler. Bu nedenle iddet süresinin kaldırılması davası, yalnızca kadın için değil, toplumun düzeni ve çocuğun geleceği açısından da önem taşır. Kadının evlenme özgürlüğü korunurken aynı zamanda soybağı güvence altına alınır.
İddet Müddetinin Kaldırılması Davası Görevli ve Yetkili Mahkeme
1. Görevli Mahkeme
İddet süresinin kaldırılması için açılan dava, aile hukukuna ilişkin bir davadır. Bu nedenle görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Türk hukuk sisteminde aile hukukuna ilişkin tüm davalar, özel olarak kurulmuş aile mahkemeleri tarafından yürütülür. Ancak her şehirde veya ilçede aile mahkemesi bulunmayabilir. Böyle bir durumda davaya, Asliye Hukuk Mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla bakar. Yani aile mahkemesi olmayan yerlerde, boşluğu asliye hukuk mahkemesi doldurur.
2. Yetkili Mahkeme
Yetki, davanın nerede açılacağı ile ilgilidir. İddet süresinin kaldırılması davasında yetkili mahkeme, kadının ikamet ettiği yer mahkemesidir. Kadın, ikametgahının bulunduğu yerdeki aile mahkemesine başvurarak süreci başlatabilir. Bu düzenleme, davacı kadının sürece daha kolay erişebilmesi için getirilmiştir. Başvurunun ikamet edilen yerde yapılması, masrafları azaltır ve davayı daha hızlı sonuçlandırır.
3. Uygulamada İşleyiş
Kadın dilekçesini ve gerekli belgeleri ikamet ettiği yerdeki mahkemeye sunduğunda, görevli mahkeme dosyayı alır ve incelemeye başlar. Mahkeme önce belgelerin tam olup olmadığını kontrol eder. Eğer aile mahkemesi varsa dava burada görülür. Aile mahkemesi bulunmuyorsa, dosya doğrudan asliye hukuk mahkemesinde ele alınır.
4. Neden Aile Mahkemesi?
İddet süresinin kaldırılması davası, boşanma, evlenme ve soybağı gibi aile ilişkileriyle doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle aile mahkemeleri bu davada uzman kabul edilir. Aile mahkemesi hakimi, aile hukukuna dair özel bilgi ve tecrübeye sahip olduğu için davanın doğru ve hızlı şekilde sonuçlanması sağlanır.
İddet Süresine Uymamanın Cezası Var Mı?
İddet süresi, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş evlenme engellerinden biridir. Boşanmış veya dul kalan kadının, üç yüz günlük süre dolmadan yeniden evlenmesi kural olarak yasaktır. Bu düzenleme, doğacak çocuğun soybağında karışıklık olmaması için getirilmiştir.
İddet süresine uyulmaması durumunda, kanunda doğrudan bir cezai yaptırım öngörülmemiştir. Yani kadın bu süre bitmeden evlenirse, hapis ya da para cezası gibi cezai sonuçlarla karşılaşmaz. İddet süresine uymamak, suç veya kabahat olarak düzenlenmemiştir.
Her ne kadar cezai yaptırım bulunmasa da, iddet süresine uyulmamasının hukuki sonuçları vardır. Evlendirme memuru, kadının evlenme talebini inceleyerek iddet süresinin devam edip etmediğini kontrol eder. Eğer süre dolmamışsa veya mahkeme kararıyla kaldırılmamışsa, evlilik işlemleri yapılmaz. Nikah memuru bu durumda evlenme başvurusunu reddeder.
Buna rağmen bazı özel hallerde iddet süresinin beklenmesine gerek kalmaz. Kadın hamile değilse ve sağlık raporu ile bunu kanıtlamışsa, mahkeme iddet süresini kaldırır. Ayrıca kadın doğum yaparsa, iddet müddeti kendiliğinden sona erer. Boşanan eşlerin yeniden evlenmek istemesi halinde de iddet süresi engel oluşturmaz.
İddet süresine uymadan evlenilmesi halinde en büyük sorun soybağı karışıklığıdır. Bu süre içinde doğan çocuk, eski eşin çocuğu sayılır. Yeni evlilik yapılmış olsa bile, çocuğun babası hukuken önceki eş kabul edilir. Böyle bir durumda soybağı karışıklığı ancak soybağının reddi davası ile düzeltilebilir.
İddet Müddeti Bitmeyen Kadın Yeniden Evlenebilir Mi?
İddet müddeti, kadının evliliği sona erdikten sonra yeni bir evlilik yapabilmesi için kanunen öngörülmüş bir bekleme süresidir. Bu süre Türk Medeni Kanunu’na göre üç yüz gün olarak belirlenmiştir. Kural olarak kadın, bu süre bitmeden evlenemez. Çünkü bu süre boyunca doğacak olası bir çocuğun soybağında karışıklık yaşanması ihtimali mevcuttur.
Kadın iddet süresi devam ederken evlenmek isterse, evlendirme memuru başvuruyu reddeder. Memur, nüfus kayıtları üzerinden süreyi kontrol eder ve bekleme süresi dolmamışsa evlenme işlemini gerçekleştirmez. Bu durum doğrudan cezai yaptırım doğurmasa da hukuki bir engel olarak karşısına çıkar.
Bununla birlikte her durumda kadının üç yüz gün beklemesi gerekmez. Kanun, bazı istisnai haller öngörmüştür. Kadının gebe olmadığı resmi sağlık raporuyla ispatlanırsa, aile mahkemesi kararıyla iddet süresi kaldırılabilir. Böylece kadın süre bitmeden evlenebilir. Aynı şekilde, boşanan eşlerin tekrar birbirleriyle evlenmek istemeleri halinde iddet süresi engel teşkil etmez. Çünkü bu durumda soybağı karışıklığı doğmaz. Kadın iddet süresi içinde doğum yaparsa da süre kendiliğinden sona erer.
Sonuç olarak kadın, iddet müddeti bitmeden kural olarak evlenemez. Ancak mahkeme kararıyla hamile olmadığı ispatlanırsa, doğum gerçekleşirse veya eski eşiyle yeniden evlenmek isterse bu engel ortadan kalkar. Böylece kadın evlenme özgürlüğünü sürenin tamamlanmasını beklemeden kullanabilir.
Erkeğin İddet Süresi Var Mı?
İddet süresi, Türk Medeni Kanunu’nda yalnızca kadınlar için düzenlenmiştir. Erkekler için böyle bir bekleme zorunluluğu yoktur. Bunun nedeni, iddet süresinin doğrudan hamilelik ihtimali ile bağlantılı olmasıdır. Kadının hamile kalması halinde doğacak çocuğun soybağı konusunda karışıklık çıkabileceği için süre konulmuştur. Erkekler için böyle bir ihtimal bulunmadığından, yasa koyucu onlara bekleme süresi getirmemiştir.
Boşanma halinde erkek, kararın kesinleşmesinin ardından hiçbir süre beklemeden evlenebilir. Kadın üç yüz gün boyunca evlenemezken, erkek aynı gün içinde dahi evlilik yapabilir. Bu durum uygulamada kadın ve erkek arasında farklılık yaratır. Fakat hukuki gerekçe açıktır: Soybağı karışıklığı yalnızca kadın üzerinden doğar.
Eşin vefatı halinde de erkek için iddet müddeti uygulanmaz. Erkek, eşinin ölümünden sonra hemen evlenebilir. Ancak toplumda kısa süre içinde yapılan bu evlilikler ahlaki veya sosyal açıdan eleştirilebilir. Yine de bu eleştirilerin hukuki karşılığı yoktur. Yasa yalnızca kadına bekleme yükümlülüğü getirmiştir.
Sonuç olarak erkeğin iddet süresi yoktur. Bekleme süresi yalnızca kadınların hamilelik ihtimali nedeniyle konulmuştur. Erkekler için kanunda böyle bir engel öngörülmemiştir. Bu nedenle erkekler, boşanma veya ölüm sonrası istedikleri zaman evlenebilirler.
Ölüm Halinde İddet Süresi Var Mı?
Eşin vefatı, evliliğin sona erme sebeplerinden biridir ve bu durumda kadın için iddet süresi uygulanır. Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma ya da ölüm halinde kadının yeniden evlenebilmesi için üç yüz günlük bir bekleme süresi öngörülmüştür. Bu süreye iddet müddeti denir ve amacı soybağı karışıklığını önlemektir. Çünkü ölümden kısa süre sonra hamilelik ortaya çıkabilir ve doğacak çocuğun babasının kimliği konusunda tartışmalar yaşanabilir.
İddet müddeti, eşin öldüğü gün başlar ve üç yüz gün boyunca devam eder. Bu süre içerisinde kadın kural olarak yeni bir evlilik yapamaz. Eğer kadın bu sürede evlenmek isterse, evlendirme memuru başvuruyu reddeder. Bu engel cezai bir yaptırım doğurmaz fakat hukuki bir evlenme engeli olarak karşısına çıkar.
Sürenin kaldırılması mümkündür. Kadının gebe olmadığı bir sağlık raporuyla kesin olarak ispatlanırsa, aile mahkemesi kararıyla iddet müddeti kaldırılır. Böylece kadın bekleme süresi dolmadan evlenebilir. Ayrıca, kadın iddet süresi içinde doğum yaparsa bu süre kendiliğinden sona erer. Çünkü doğum gerçekleştiğinde soybağı karışıklığı ihtimali ortadan kalkar.
İslam hukukunda ölüm halinde iddet süresi farklı düzenlenmiştir. Dini kurallara göre dul kadının iddeti dört ay on gündür. Ancak Türk hukukunda bağlayıcı olan Medeni Kanun hükümleri olduğundan, resmi işlemlerde üç yüz günlük süre esas alınır.
Sonuç olarak, ölüm halinde kadının iddet süresine tabi olduğu ve bu sürenin üç yüz gün sürdüğü kabul edilir. Süre mahkeme kararıyla kaldırılmadıkça evlilik yapılamaz. Ancak gebe olunmadığı ispatlandığında ya da doğum gerçekleştiğinde iddet engeli ortadan kalkar.
İddet Müddeti İçinde Doğan Çocuğun Durumu
1. Genel Kural
Türk Medeni Kanunu’na göre, evlilik sona erdikten sonra üç yüz gün içinde doğan çocuk hakkında özel bir karine vardır. Bu karineye göre çocuk, kural olarak önceki kocanın çocuğu kabul edilir. Bu düzenleme, soybağının korunması ve çocuğun hukuki statüsünün güvence altına alınması için getirilmiştir.
2. Soybağı Karinesi
Kanun, evlilik sona erse bile belirli bir süre boyunca doğan çocuğun babasını önceki eş sayar. Bu süre üç yüz gün olarak belirlenmiştir. Çocuğun evlilikten doğduğu kabul edilerek babalık soybağı otomatik biçimde kurulmuş olur. Böylece çocuk, miras, velayet ve nafaka gibi haklardan doğrudan yararlanabilir.
3. Yeni Evlilik Durumunda
Kadın iddet süresi içinde yeniden evlenirse ve bu evlilik sırasında çocuk dünyaya gelirse, kanundaki karine yine işler. Çocuk, önceki kocaya bağlanır. Ancak bu karine yeni evlilik nedeniyle karışıklık yaratabilir. Böyle bir durumda soybağının reddi davası açılması gerekir. Bu davayla çocuğun biyolojik babasının belirlenmesi sağlanır.
4. Karinenin Amacı
Bu karine, çocuğun kimliksiz veya babasız kalmaması için düzenlenmiştir. Doğumun ardından soybağında belirsizlik yaşanmaması için babalık doğrudan kanunla kurulur. Karine sayesinde çocuk, sosyal ve hukuki koruma altına alınır.
5. Karinenin Çürütülmesi
Soybağı karinesi her zaman kesin değildir. Eski eş, babalık ilişkisinin doğru olmadığını düşünüyorsa soybağının reddi davası açabilir. Aynı şekilde yeni eş de babalık iddiasında bulunabilir. Mahkeme, DNA testi gibi bilimsel delillerle kararı verir. Böylece çocuğun gerçek babası hukuken tespit edilir.
İslam Hukuku’nda İddet
İslam hukukunda iddet, evliliğin sona ermesiyle birlikte kadının yeni bir evlilik yapmadan önce beklemesi gereken süre olarak tanımlanır. Bu süre boyunca kadın başka bir erkekle evlenemez. İddet kavramı, hem dini hem de toplumsal yönleriyle önemli bir düzenleme olarak görülür.
İddet süresinin temel amacı soybağını korumaktır. Kadının evlilikten sonra hamile kalma ihtimali göz önünde bulundurulur. Doğacak çocuğun babasının kimliğinde karışıklık yaşanmaması için bu süre öngörülür. Böylece hem çocuğun hem de toplum düzeninin korunması hedeflenir.
Boşanma halinde iddet süresi, kadının üç hayız dönemi boyunca beklemesi şeklinde uygulanır. Kadın adet görmüyorsa bu süre üç ay olarak belirlenir. Eğer kadın hamileyse iddet süresi doğuma kadar devam eder. Bu uygulama sayesinde doğacak çocuğun nesebi konusunda herhangi bir belirsizlik oluşmaz.
Ölüm halinde ise iddet süresi farklıdır. Eşini kaybeden dul kadının dört ay on gün boyunca beklemesi gerekir. Kadın hamile ise bu süre doğuma kadar uzar. Burada yalnızca soybağının korunması değil, aynı zamanda dul kadının yas sürecini yaşaması da amaçlanır.
İslam hukukunda iddet, yalnızca biyolojik bir zorunluluk olarak görülmez. Aynı zamanda kadının manevi açıdan toparlanmasına imkân tanır. Evliliğin bitiminden sonra kadına zamansal bir koruma sağlanır. Bu yönüyle iddet, sosyal düzeni güçlendiren bir kurum niteliği taşır.
Türk Medeni Kanunu’ndaki iddet düzenlemesi ile İslam hukukundaki süreler arasında farklılıklar bulunur. Medeni hukukta süre boşanma ve ölüm halinde 300 gün olarak belirlenmiştir. İslam hukukunda ise boşanma halinde üç hayız dönemi, ölüm halinde dört ay on gün şeklinde düzenlenmiştir. Resmî işlemlerde Türk Medeni Kanunu esas alınsa da, iddet kavramının dini boyutu toplumda etkisini sürdürmektedir.
Sonuç olarak İslam hukukunda iddet, soybağını koruyan ve kadına hem biyolojik hem de psikolojik destek sağlayan önemli bir kurumdur. Kadının durumuna göre farklı süreler öngörülmüş, bu sürelerin hem aile düzenini hem de toplumsal barışı koruyacağı kabul edilmiştir.
Yargıtay Kararları
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2017/7288 E., 2018/2224 K. sayılı kararına göre:
“…Davacı, davalıya karşı babalığın tespiti, tazminat ve nafaka davası açmıştır. Davacı ile davalı, 28.11.2014 tarihinde boşandığını, boşanma gerçekleşmeden önce davacının hamile kaldığı ve hamileliğinin dava açıldığı sırada devam ettiğini ve doğumun gerçekleşmediğini ve iddet müddeti içerisinde doğacak olan çocuğun boşandığı eşi davalı olduğundan davalıdan doğum giderleri, maddi ve manevi tazminat ve küçüğe aylık nafaka bağlanması adına dava açılmıştır.
Davada, davacının doğum tarihi ile evlilik esnasında hamile kaldığı iddia edilmiş ve evliliğin sona ermesinden itibaren üç yüz gün içerisinde çocuğun doğum yapması nedeniyle çocuk, baba hanesine yazdırılmıştır. Bu nedenle mahkeme tarafından babalığın tespitine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü Yargıtay tarafından uygun görülmemiştir…”
* * * * * * *
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 12.12.2011 Tarihli ve 2011/9116 E. 2011/12615 K. sayılı ilamında:
“…Nüfus müdürlüğünün temyize getirdiği ve temyiz dilekçesine eklediği Havran Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 27.11.1998 günlü 1998/328 Esas-232 Karar sayılı ilamın fotokopisinden, … …’dan boşanan …’ın iddet müddetinin kısaltılmasına karar verildiği, yine ilamın gerekçe kısmında Edremit Devlet Hastanesi Baştabipliği’nin 27.11.1998 tarih ve 398 sayılı raporunda …’ın hamile olmadığının bildirildiği, rapor tarihi ile …’in düzeltilen doğum tarihi arasında 3 ay 12 gün kaldığı, bu sürenin de biyolojik olarak bir çocuğun Sayfa 1/2 doğmasına imkan vermediği anlaşıldığından; mahkemece iddet müddetiyle ilgili bu dosya da incelenerek durumun açıklığa kavuşması için yaşının düzeltilmesi davaname ile istenen …’in boşanmadan önceki bir tarihte doğup doğmadığı konusu da araştırılıp, gerektiğinde Hüseyin’in yaşının düzeltilmesi konusunda Cumhuriyet Savcılığınca ek davaname düzenlenmesi gerekip gerekmediği hususlarında bir değerlendirme yapılıp kayıtlarla çelişmeyen bir karar verilmesi gerekirken, doğum tarihinin 09.03.1999 olarak düzeltilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA…”
* * * * * * *
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 18.09.1984 tarihli ve 1984/5720 E. 1984/5903 K. sayılı kararında:
“…Yasal şartlara riayet etmeden evlenme akdi yapmaktan sanık Kerim’in yapılan duruşması sonunda, TCK.nun 230/1, 72; 647 sayılı Kanunun 4, 6. maddeleri gereğince 30.000 lira ağır para cezası ile mahkumiyetine, cezasının ertelenmesine dair (Gelendost Asliye Ceza Mahkemesi)’nden verilen 30.11.1983 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık tarafından süresinde istida ve şartı depo parası verilmek suretiyle ifa edilerek, dava evrakı bozma isteyen 13.7.1984 günlü tebliğname ile daireye gönderilmekle okundu, gereği konuşulup düşünüldü : Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine.
Ancak ; Oluşa, kabule ve mevcut delillere göre, resmen boşanmış bulunan Sedefin evlenme istemi üzerine, sanığın Medeni Kanunda öngörülen 300 günlük iddet müddeti geçmeden evlenme akdini icra ederek kanunî şartlara riayet etmeksizin evlenme kağıdı verdiği anlaşıldığı cihetle, hakikatinin TCK.nun 237/2. maddesine uyduğu düşünülmeden, yazılı maddeyle ceza tayini, Bozmayı gerektirmiş sanığın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi (BOZULMASINA), depo parasının geri verilmesine, 18.9.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2003/10441 E., 2003/11142 K. sayılı ilamına göre:
“…Göreve ilişkin kurallar kamu düzeniyle ilgili olduğundan yeni kanunla kabul edilen görev kuralları geçmişe etkili olup, eldeki davalara da uygulanır. Görev kurallarına aykırılık hükmün kesinleşmesine kadar gerek mahkemece gerekse Yargıtay tarafından kendiliğinden göz önünde tutulur. Kadın için bekleme süresinin kaldırılmasına (TMK m.132/son) ilişkin davaların Sulh Hukuk Mahkemesinde görüleceğine dair HUMK’nun 8.maddesi II/4.bendi 4787 sayılı Yasanın 9.maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu açıktır. O halde mahkemece yapılacak iş, görevsizlik kararı verilerek dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden verilen kararın bozulması gerekmiştir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1.maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli Aile Mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünden de düşünülmesi zorunludur…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2024/1364 E. 2024/3013 K. ve 30.04.2024 tarihli kararında:
“…İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tarafından sunulan yabancı mahkeme kararı ve eklerinde boşanmanın tespit edilmesi, yasal bekleme süresinin (iddet) sonunda tek seferlik bir boşanma olarak kabul edilmesi ve iddet süresi, mehri muaccel ve mehri müeccel, nafaka ve eşyalar hakkında karar verildiği, verilen kararda kesinleşme şerhine rastlanılmadığı, davalı vekilinin 05.04.2022 tarihli dilekçesi ekinde sunulan belgelerde Mersin Noterliğince onaylanmış yabancı mahkeme kararının tercümesinde Halep Şeriat Mahkemesi’nin 2021 yılı 6519 Esas sayılı dosyasında ilgili kararın 288 numara adı altında 15.12.2021 tarihinde istinaf edildiğine dair mahkemeden alınmış belge ibraz ettiği, bu durumda tanınması talep edilen yabancı mahkeme ilamının içeriğinden tarafların boşanmalarına karar verildiği ve kararın kesinleştirilmediği anlaşıldığı, davacı taraf ilamın kesinleştiğini ispat edemediği, bu nedenle davalının yabancı mahkeme ilamının Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığı hususunda tartışma yapılmadan yabancı mahkeme tarafından verilen ilamın kesinleşmemiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir…”
* * * * * * *
İddet süresinin (müddetinin) kaldırılması davanızda hak kaybına uğramamak için bir avukattan destek almanızı tavsiye ederiz.