Bu makalemizde çocuğun velayeti hangi durumlarda anneye verilmez, çocuğun üstün yararı nasıl gözetilir, boşanma davasında velayet kararı neye göre belirlenir gibi soruları cevaplandıracağız.
Velayet, TMK’ya göre reşit olmayan çocuğun bakım, eğitim ve korunmasından ebeveynlerin sorumlu olduğu bir haktır. Evlilik birliği devam ettiği sürece velayet ana ve babanın ortak hakkıdır. Boşanmada hâkim çocuğun üstün yararını gözeterek velayeti bir ebeveyne verir. Kanun, geçerli bir neden yoksa ebeveynden velayeti alamaz. Yargıtay’a göre velayet hakkı açıkça yalnızca anne veya babaya aittir; başkasına verilemez. Başka kişiler velayet sahibi olamaz, aile dışına çıkma durumunda kanuni vasi atanır.
Kanun gereğince evli çiftlerde velayet her iki ebeveyne de aittir. Ebeveynler ayrı yaşamaya başladığında hâkim, çocuğun üstün yararını gözeterek velayeti belirler. Bu kararda çocuğun eğitim ve bakım koşulları incelenir. Gerçekleşen olaylara göre hâkim, çocuğa en uygun ortamı sağlayabilecek kişiye velayet verir. Yargıtay da kararlarında velayetin anne-baba dışına verilemeyeceğini vurgulamıştır.
Çocuğun Velayeti Hangi Durumlarda Anneye Verilmez
Bir çocuğun anneye değil de başka bir kişiye (çoğunlukla babaya) bırakılmasının gerekçesi, öncelikle çocuğun üstün yararıdır. Aşağıda sıklıkla karşılaşılan bazı haller özetlenmiştir. Bu durumlarda hâkim, anne yerine velayeti diğer ebeveyne tanıyabilir:
a. Toplumsal Ahlak Kurallarına Aykırı Yaşam
Anne, toplumun genel ahlak ve şeref anlayışıyla bağdaşmayan bir hayat sürüyorsa (örneğin fuhuş, kumar, uygunsuz ilişki tarzı gibi) çocuğun manevi gelişimi tehlikeye girebilir. Uzman bir hukukçunun belirttiği gibi, annenin haysiyetsizce yaşaması hâlinde çocuk da örnek alır; bu durumda hâkim velayeti babaya verebilir. Örneğin sırf evlenmediği için sosyal baskı gören bir anne, tek başına bunun için velayet hakkı kaybedecek durumda değildir; ancak ahlaki normları ciddi biçimde ihlal eden bir yaşam çocuğun menfaatine uygun görülmeyebilir. Zina veya aldatma gibi durumlar ise tek başına velayet için doğrudan engel sayılmaz (çocuğa zarar vermediği sürece). Bu bakımdan anneyle babanın süregiden boşanma gerekçeleri (aldatma, ahlaka aykırılık vs.) çocuğun velayetinin kaderini otomatik etkilemez, esas olan çocuğun etkilenip etkilenmediğidir.
b. Uyuşturucu ve Alkol Bağımlılığı
Annenin bağımlılık problemi varsa çocuk bakımına odaklanamaz. Uzman görüşlerine göre, anneye alkol veya uyuşturucu kullanma alışkanlığı gibi durumlar saptanırsa, hâkim hemen velayeti babaya verir. Bağımlılık halleri, anneyi hem fiziksel hem de psikolojik olarak çocuğa yetersiz bırakır. Örneğin anne sürekli alkollüyse çocuğu ihmal riskini artırır. Bu tür bağımlılık varlığında mahkeme çocuğun korunması amacıyla velayeti anneye tanımaz.
c. Anne Sağlığı ve Psikolojik Durumu
Ciddi fiziksel hastalık veya ruhsal bozukluk anneyi çocuğa bakmakta aciz bırakıyorsa velayet verilmeyebilir. Örneğin ağır kronik hastalık nedeniyle sürekli hastanede yatan, ya da şizofreni, bipolar bozukluk gibi tedavisi uzun süren psikiyatrik rahatsızlıklar çocuğun bakımını engeller. Ayrıca annenin fiil ehliyetinin olmaması (akılsal yönden karar verememesi) hâlinde de hâkim velayeti uygun gördüğü kişiye verir. Yargıtay içtihatlarına göre, akıl sağlığı yerinde olmayan bir anne çocuğu denetleyemez, bu yüzden bu durumun varlığı velayetin anneye geçmesine engeldir.
d. Anne Ceza Almış veya Hapsedilmişse
Anne mahkûm veya tutuklu olduğunda çocuğa bakamaz. Kadim Hukuk Danışmanlığı’nda da belirtildiği üzere, hapisteki bir annenin çocuğa gerekli ilgiyi sağlayamayacağı açıktır; bu durumda veli sıklıkla babaya (veya uygun bir bakıcıya) verilir. Anne cezaevine girdiğinde çocuk bakım ihtiyaçları karşılanamayacağı için hâkim çocuğu yaşama ortamında olan diğer ebeveyne bırakır. Anne cezası bittikten sonra durum değiştiğinde yeniden velayet talep edilebilir.
e. Yeni Evlilik ve Aile Yapısındaki Değişiklikler
Anne boşanma sonrası başka biriyle evlenirse, bu durum velayeti anında değiştirmez. Ancak yeni eşin veya eşli yaşam koşullarının çocuğa zarar verdiği anlaşılırsa velayet değişebilir. Örneğin annenin evlendiği kişi çocuğa şiddet uyguluyorsa ya da annenin bu evlilikte çocuğa gereken ilgiyi göstermediği tespit edilirse, hâkim velayeti babaya verir. Temizer Hukuk Bürosu’na göre, annenin yeni eşinin çocuğun psikolojik ve fiziksel sağlığını olumsuz etkilemesi durumda mahkeme velayet hakkını babaya kaydırabilir. Anne bir başkasıyla evlendiğinde, çocuğun güvenliği ve gelişimi açısında yeni koşullar mutlaka değerlendirilir. Ayrıca Kanun’da hâkimin anne veya babanın yeni evliliğini durumu değiştiren neden sayması öngörülmüştür (TMK m.183).
f. Annenin Velayet Hakkını Kötüye Kullanması
Anne, çocuğun velayeti elindeyken babayla ilişki kurmasını engelliyorsa veya kişisel görüşmelere izin vermiyorsa, velayet hakkını kötüye kullanıyor demektir. Örneğin anne, babanın kendi belirlediği günlerde çocuğu görmesini engellemek için hiçbir gerekçe sunmazsa, mahkeme çocuğun üstün yararını gözeterek bu hakkı geri alabilir. Yine anneden velayetin alınıp babaya geçmesi bu durumda mümkündür. Kısacası anne babanın çocukla kurduğu ilişkiye zarar veriyorsa, hâkim velayet kararında bu davranışı dikkate alır ve gerektiğinde velayeti babaya verir.
g. Annenin Çocuğa Karşı İlgisiz veya İhmalkâr Davranışı
Anne, çocuğun bakımını üstlenmek istemiyor veya ihmal ediyorsa, veli sıklıkla babaya verilir. Örneğin anne çocuğu istemeyip sadece eşine çocuk yapmış gibi davranıyorsa veya çocuğuna sürekli kaza gelmesi gibi ihmalkâr olaylar söz konusuysa, hâkim velayeti anneden alabilir. Benzer şekilde annenin çocuğa fiziksel şiddet uyguladığı veya ihmal ettiği kanıtlanırsa, çocuğun menfaatine bakılarak velayet değiştirilebilir. Uzmanlara göre, annenin şiddet eğilimli olması veya çocuğunu duygusal olarak ilgisiz bırakması durumunda ebeveynlik yetkileri elinden alınabilir. Ayrıca kanunda reşit olmayan (18 yaş altı) bir annenin çocuğuna velayet vermesi mümkün değildir.
h. Maddi İmkânların Yetersizliği
Annenin ekonomik durumu tek başına velayeti elinden alacak bir sebep sayılmaz. Aksine, hukuk uygulamasında çocuğun gelişimi için yeterli gelire sahip olmayan anneye gerekli maddi destek sağlanarak sosyal devlet işleviyle birlikte çözüm getirilir. Mahkeme, annenin geliri düşüktür diye otomatik olarak velayeti reddetmez. Şayet annenin bakımı altında çocuk için diğer koşullar uygunsa ve anne çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya istekliyse, gelir durumu tek başına olumsuz bir etken olmamalıdır.
Bu sıralanan haller genelde çocuğun yararına olmayan durumlar olup hâkim tarafından titizlikle incelenir. Elbette her aile ve çocuk farklıdır; bu nedenlerle belirtilen durumlardan birinin varlığı hâkimin takdirine bağlıdır. Yukarıdaki örnekler somut olaylardır ve mahkeme her somut durumu çocuğun üstün yararına göre değerlendirir.
Sonuç olarak, velayetin anneye verilmediği haller çocuğun güvenliğini, sağlığını ve eğitimini tehlikeye atabilecek anne durumlarıyla ilgilidir. Böyle durumlarda mahkeme genellikle velayeti çocuk için daha güvenli bir ortam sağlayacak ebeveyne verir. Verilmiş bir velayet hakkı dahi ortam değiştikçe, yani annenin durumunun iyileşmesi veya kötüleşmesi halinde yeniden gözden geçirilebilir. Boşanma sürecinde bu konularla karşılaşan bireylerin hukuki destek alması önemlidir; bir aile mahkemesi kararı öncesinde gerekli delillerin (doktor raporları, uzman görüşleri vb.) toplanması ve sunulması çocuğun yararı için hayati önemdedir.
Velayet ve Çocuğun Üstün Yararı
Velayet, bir çocuğun bakım, korunma ve yetiştirilme yükümlülüğünü ifade eden hukuki bir kavramdır. Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre reşit olmamış (18 yaşından küçük) çocuklar, ana ve babanın velayeti altındadır. Kanun, boşanma durumunda velayeti çocuğun üstün yararına göre düzenlemeyi öngörür. Bu çerçevede hâkim, çocuğun fiziksel, ruhsal, eğitimsel ve ahlaki ihtiyaçlarını gözeterek karar verir. Örneğin TMK 335. maddesi; evli olmayan ebeveynler için velayetin önce anneye ait olduğunu, ancak annenin küçük, kısıtlı, ölmüş veya velayeti elinden alınmış olması hâlinde hâkimin çocuğun menfaatine göre babayı veya bir vasiyi tayin edebileceğini belirtir. Dolayısıyla velayet kararı “anneye verilmeyecek haller” de göz önünde bulundurulur.
Boşanma ve Velayet Kararı
Boşanma sürecinde çocuğun kime bırakılacağına hâkim geniş takdir yetkisiyle karar verir. Genel eğilim küçük çocuklarda anneden yanadır; özellikle emzikli veya okul öncesi dönemdeki çocuklar için anne bakımı önemsenir. Bu durum sosyal açıdan da yaygın olmakla birlikte kesin bir kural değildir. Hâkim, her zaman çocuğun menfaatini esas alır. Örneğin çocuk, anneden ayrılmanın onu olumsuz etkileyeceği bir yaşta ise (0-3 yaş civarı) anne lehine karar çıkması olasıdır. Ancak annenin çocuğun gelişimine zarar verecek ciddi kusurları varsa, hâkim bu genel görüşün dışına çıkabilir. Bir aile hukukçusuna göre, annesinin zina yapması tek başına velayeti elinden aldırmaz; zira zina eyleminin çocuğun sağlığı veya ahlakına doğrudan etkisi yoksa doktrinde engel kabul edilmez. Öte yandan anneye velayet hakkı genellikle çocuk 18 yaşına gelene dek devam eder, bu süredeki koşullar değişirse hak tekrar gözden geçirilebilir.
Boşanma halinde velayetin kime verileceği çocuğun üstün yararı gözetilerek belirlenir. Hâkim, anne ve babayı dinleyip varsa çocuğun psikolog ve sosyal hizmet raporlarını da göz önünde bulundurur. Eğer çocuk aile birliğinden uzaklaşırsa ruhsal zorluk yaşayabileceği düşünülür ve bu ayrı bir kriter olabilir. Yukarıda değinildiği üzere boşanmada velayetin anneye verilmesi genel kural olmakla birlikte, her koşulda anneye verileceği yanlıştır. Çocuğun anneyle mi yoksa babayla mı kalması daha uygun görülüyorsa hâkim o kararı verir. Bu nedenle “anneye velayet verilmemesi gereken durumlar” hukuken belirlenmiştir.
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/649 E. 2010/683 K. sayılı ve 22.12.2010 tarihli kararında:
“…çocuğun cinsiyeti, doğum tarihi, eğitim durumu, kimin yanında okumakta olduğu, talepte bulunanın çocuğun eğitim durumu ile ilgilenip ilgilenmediği, sağlığı, sağlık durumuna göre tedavi olanaklarının kimin tarafından sağlanabileceği gibi özel durumuna ilişkin hususlar göz önünde tutulmalıdır. Velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde ana babadan kaynaklanan özelliklerin de dikkate alınması kaçınılmazdır. Bu nedenle, mahkemece çocuğu başkasına bırakma, ihmal etme, kaçırma, iradi olarak terk etme, yönlendirme hususları ile tarafın velayet talebinin olup olmaması, şiddet uygulaması, sadakatsizliği, ekonomik durumu, mesleği, yaşadığı ortam, kötü davranışı, alkol bağımlılığı, sağlığı, dengesiz davranışları dikkate alınmalıdır…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 03.05.2018 tarihli ve 2016/17073 E., 2018/6023 K. sayılı ilamına göre:
“…Toplanan delillerden, tarafların yabancı mahkemede anlaşmalı boşandıkları, yabancı mahkeme ilamının 26.11.2013 tarihinde kesinleşen karar ile tanımasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple davacı-davalı kadın maddi, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası talep etme hakkını kaybetmiştir. O halde, mahkemece davacı-davalı kadının bu taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olmuştur.
3-Mahkemece, kadının velayete yönelik isteği hakkında, yabancı mahkemede çocukların velayetinin babaya verilmesi hükmünün tenfiz edildiği ve tenfiz kararının kesinleştiği belirtilerek konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Somut olayda; velayete konu çocuklardan Deniz 2002 ve … 2008 doğumlu olup idrak çağındadırlar.
Bu bakımdan ortak çocukların mahkemece veya istinabe suretiyle bilgilendirilerek, velayet
hakkındaki tercihinin kendisinden sorulması tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, velayet konusunda yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 13.10.2016 tarih ve 2016/4718 E., 2016/8953 K. sayılı kararına göre:
“… Nüfus Müdürlüğü 13.01.2015 tarihli dilekçe ile ; anne babası evli olmayan babası tarafından tanınan 18 yaşından küçük olan …’in TMK’nun 404.maddesi uyarınca vesayet altına alınması isteğinde bulunmuştur.
… 1.Sulh Hukuk Mahkemesi; “…Kısıtlı adayının annesinin hayatta olduğu, babası tarafından da tanındığı, velayetin babaya verilip verilmeyeceğinin takdirinin Aile Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesine ait bulunduğu ….” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
… 2.Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) ise “..Kısıtlı adayının annesinin 10.11.1998 doğumlu olduğu, 18 yaşından küçük olduğundan velayet hakkını kullanmadığı, babası …’in küçük …’ı tanımış ise de tanıma ile velayetin kendiliğinden babaya geçmeyeceği, vesayet makamı tarafından babanın velayeti talep edip etmeyeceği konusunda görüşü alınarak talep etmesi durumunda velayetin kendisine verilmesi yönünde dava açma hakkının tanınması , açılacak velayet davasının sonucuna göre işlem yapılması gerektiğinden küçüğün menfaati, usul ekonomisi sebebiyle davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesine ait bulunduğu …..” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
Dosya kapsamından; kısıtlı adayının 19.06.2014, annesinin 10.11.1998 doğumlu oldukları, anne ve babanın evli olmadıkları, kısıtlı adayının babası tarafından tanındığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, öncelikle tartışılıp değerlendirilecek konu, evlilik dışı doğan ve annenin yaşının küçük olması nedeni ile velayet altında bulunmayan küçüğün TMK.337/2 maddesi uyarınca kendisini tanıyan babasının velayeti altına konulup konulmayacağına yönelik olacaktır. Velayet hususunun değerlendirilmesi aile mahkemesinin görevinde olduğundan, mahkeme velayetin babaya verilmesi hususunu değerlendirecek ve sonucuna göre karar verecektir. Velayetin babaya verilmesinde sakınca bulunan hallerin saptanması halinde ise aile mahkemesi çocuğun vesayet altına alınması konusunda sulh hukuk mahkemesine ihbarda bulunacaktır. Bu durumda uyuşmazlığın, aile mahkemesinde görülüp, çözümlenmesi gerekmektedir…”
* * * * * * *
Velayet davanızda hak kaybına uğramamak için bir avukattan destek almanızı tavsiye ederiz.
Diğer yazılarımız için tıklayın…