Bu makalemizde genel boşanma sebepleri nelerdir, evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve şiddetli geçimsizlik nedir, hangi eylemler genel boşanma sebebi sayılır gibi bir çok soruyu yanıtlayacağız.
Genel Boşanma Sebepleri
Boşanma, eşlerin evlilik bağını hukuken sonlandırdığı bir süreçtir. Bu sürece yol açan çeşitli etkenler bulunmaktadır. Her evlilikte farklı sorunlar yaşanabilmektedir ve her çiftin durumunu eşsiz faktörler belirlemektedir. Yine de, bazı genel boşanma sebepleri çoğu evlilikte ortak olarak görülmektedir. Bu makalede evlilik birliğini sarsan ve boşanma kararına yol açan yaygın nedenler incelenmektedir.
Şiddetli Geçimsizlik ve Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması
Halk arasında şiddetli geçimsizlik olarak bilinen evlilik birliğinin temelinden sarsılması, en yaygın boşanma nedenlerinin başında gelmektedir. Evlilik birliğinin sarsılması, eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede ciddi uyumsuzluk yaşamaları anlamına gelir. Bu durum Türk Medeni Kanunu’nda genel boşanma sebepleri olarak tanımlanmıştır.
Şiddetli geçimsizlik halinde eşler arasında sürekli tartışmalar ve anlaşmazlıklar yaşanmaktadır. Ortak yaşam taraflar için çekilmez hale gelmektedir ve evlilik birliğinin devamı olanaksız görülmektedir. Birçok boşanma davasında, özel bir neden ispatlanamasa dahi şiddetli geçimsizlik gerekçesi öne sürülmektedir. Bu kapsamlı neden, evlilik içindeki çeşitli problemleri genel bir başlık altında toplamaktadır.
İletişim Eksikliği ve Anlaşmazlıklar
Sağlıklı iletişim kurulamayan evliliklerde küçük sorunlar bile zamanla büyüyebilmektedir. Eşler duygu ve düşüncelerini açıkça paylaşamıyorsa yanlış anlamalar sıkça yaşanmaktadır. Çözülmeyen iletişim sorunları gün geçtikçe birikmektedir ve anlaşmazlıklar derinleşmektedir. Sürekli tartışmaların yaşandığı bu durumlarda evlilik birliği ciddi şekilde zedelenmektedir. Birçok çift iletişim eksikliğinden kaynaklanan sorunlar nedeniyle zamanla uzaklaşmaktadır. Bu durum boşanma kararını gündeme getirmektedir.
Sadakatsizlik ve Güven Sorunları
Evlilikte sadakat, güvenin temel taşı olarak görülmektedir. Aldatma veya sadakatsizlik yaşandığında güven duygusu derinden sarsılmaktadır. Eşlerden birinin başka biriyle duygusal veya fiziksel bir ilişkiye girmesi evlilikte onarılması zor yaralar açmaktadır. Bu ihanet, aldatılan eşte derin izler bırakmaktadır. Sadakatsizlik sonucu oluşan güven kaybı çoğu zaman evliliğin sürdürülemez hale gelmesine yol açmaktadır. İhanetin şoku ve acısı atlatılamadığı takdirde boşanma bir çıkış yolu olarak görülmektedir.
Fiziksel ve Duygusal Şiddet
Evlilik içinde şiddet uygulanması birlikteliğin en ciddi sarsılma sebeplerinden biridir. Fiziksel şiddete maruz kalınan evliliklerde, eşlerden biri için güvenli ve sağlıklı bir ortam kalmamaktadır. Dövülme, itip kakma, tekmeleme gibi fiziksel zarar veren davranışlar evlilikte derin yaralar bırakmaktadır.
Aynı şekilde duygusal (psikolojik) şiddet de son derece yıpratıcıdır. Sürekli aşağılanma, hakaret ve tehdit gibi davranışlar eş üzerinde yıkıcı etki bırakmaktadır. Aşırı kıskançlık sonucu eşin sürekli kontrol altında tutulması da ağır tahribat yaratmaktadır. Bu tür davranışlar, kişinin kendine olan saygısını ve eşine duyduğu güveni yok etmektedir. Şiddet görülen evliliklerde ortak hayatın sürdürülmesi beklenemez hale gelmektedir. Sonuçta, şiddetin var olduğu bir evlilikte boşanma kaçınılmaz bir çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.
Ekonomik Sorunlar ve Mali Anlaşmazlıklar
Finansal güvenliğin sarsıldığı evliliklerde ciddi gerilimler yaşanmaktadır. İşsizlik, büyük borçlar veya gelirin idaresinde sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Para konusundaki anlaşmazlıklar eşler arasında sıkıntı ve gerginliğe yol açmaktadır. Ailenin geçimini sağlamada yaşanan güçlükler evlilik içi çatışmalara neden olmaktadır.
Taraflardan birinin aşırı para harcama alışkanlığı da ciddi gerginlikler yaratmaktadır. Eşin diğer eşe yeterli maddi desteği sağlamaması ciddi bir baskı unsuru olarak görülmektedir. Mali konularda tam kontrol kurulması da benzer şekilde ilişkiye zarar vermektedir. Mali konularda sürekli sorun yaşanan evliliklerde zamanla yıpranma artmaktadır. Sorunlara çözüm bulunamazsa boşanma düşüncesi öne çıkmaktadır.
İlgisizlik ve Sevgisizlik
Eşlerin birbirine karşı ilgisini kaybetmesi, evlilik bağını sessizce zedeleyen bir etkendir. Duygusal olarak ihmal edilen eş evlilikte yalnızlık hissetmektedir. Gösterilmeyen sevgi ve takdir eksikliği zamanla çiftler arasındaki bağın güçsüzleşmesine yol açmaktadır.
Bir tarafın iş, kişisel ilgi alanları veya başka öncelikler yüzünden eşini ihmal etmesi yaygındır. Bu ilgisizlik zamanla evlilik bağını zayıflatmaktadır. Sevgi gösterilmemesi ve duygusal uzaklaşma yaşanan evliliklerde eşler kendilerini değersiz hissetmektedir. Bu hissiyat, evliliğin anlamsızlaştığı algısına dönüşebilmektedir. İlgisizlik ve sevgisizlik sürekli hale geldiğinde evlilik birliği dağılma noktasına gelebilmektedir.
Ailelerin Müdahalesi ve Kültürel Farklılıklar
Bazı evliliklerde geniş ailelerin çifte aşırı müdahalesi ciddi sorunlara neden olmaktadır. Özellikle ebeveynlerin veya kayınpeder ile kayınvalidenin evliliğe sürekli karışması ciddi gerginlik yaratmaktadır. Aile baskısı altındaki çiftlerin kendi kararlarını alması zorlaşmaktadır.
Kültür farklılıkları da eşler arasında uyuşmazlıklara zemin hazırlamaktadır. Eşler farklı kültürlerden geldiğinde değer yargıları ve beklentiler uyuşmayabilmektedir. Bir ailede normal karşılanan bir davranış, diğer eşin kültüründe kabul görmeyebilir. Böyle durumlarda sürekli çatışmalar yaşanmakta ve evlilik birliği sarsılmaktadır.
Aile müdahaleleri ve kültürel uyumsuzluk devam ettikçe çiftler arasındaki bağ zayıflamaktadır. Son aşamada boşanma bu çatışmaları bitirmenin bir yolu olarak görülebilmektedir.
Ev İçi Sorumlulukların Paylaşılmaması
Evlilik, ortak sorumlulukları da beraberinde getiren bir birliktir. Ev işi, çocuk bakımı ve gündelik yüklerin paylaşılması konusunda denge kurulamadığında sorunlar ortaya çıkmaktadır. Eşlerden birinin tüm yükü omuzlaması veya diğerinin sorumluluklarından kaçınması zamanla birikime ve siteme yol açmaktadır. Bu dengesizlik ilişkide kalıcı bir huzursuzluk yaratmaktadır.
Özellikle çocuk bakımı veya ev işleri tek bir eşin üzerinde kaldığında adaletsizlik duygusu gelişmektedir. Bu adaletsizlik algısı eşler arasındaki saygıyı ve anlayışı zedelemektedir. Sorumluluk dağılımında sürekli eşitsizlik yaşanması evlilik içinde bitmeyen tartışmaları beraberinde getirmektedir. Çözülemeyen işbölümü sorunları sonunda boşanma kararına zemin hazırlamaktadır.
Bağımlılıklar (Alkol, Madde, Kumar)
Eşlerden birinin ciddi bir bağımlılığı olması evlilik hayatını olumsuz etkilemektedir. Alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı tekrar eden sıkıntılara ve güvensizlik ortamına yol açmaktadır. Bağımlı bir eşle yaşam, diğer eş için duygusal ve fiziksel açıdan yıpratıcı hale gelmektedir.
Ayrıca, madde bağımlılığı aile bütçesine zarar vererek ekonomik sorunları körüklemektedir. Kumar bağımlılığı da benzer şekilde aile ekonomisine büyük zarar vermektedir. Sürekli kumar oynanması birikimlerin kaybedilmesine ve borçların artmasına sebep olmaktadır.
Bağımlılık problemleri yüzünden eşler arasında güven ve saygı kaybı yaşanmaktadır. Tedavi edilmediği takdirde bu tür bağımlılıklar evlilik birliğini içten içe çökertmektedir. Bu durum boşanmaya giden süreci hızlandırmaktadır.
Cinsel Uyum Sorunları
Eşler arasındaki cinsel yaşamın uyumsuzluğu, birçok evlilikte göz ardı edilen bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Cinsel istek ve beklentilerin uyuşmaması taraflardan birinde tatminsizlik yaratmaktadır. Eşlerden birinin cinsellikten kaçınması veya diğerinin ihtiyaçlarını göz ardı etmesi halinde hayal kırıklıkları birikmektedir.
Çözülmeyen cinsel problemler zamanla eşlerin duygusal bağlarını da zayıflatmaktadır. Cinsel yakınlık eksikliği, evlilikte diğer sorunları da tetikleyerek genel bir memnuniyetsizliğe sebep olmaktadır. Bu konuda açık iletişim kurulamadığı takdirde problemler büyümektedir.
Son aşamada, cinsel uyumsuzluk devam ederse evlilik birliği ciddi şekilde sarsılmaktadır. Bu durumda ayrılık düşünceleri gündeme gelmektedir.
Erken Evlilik ve Olgunlaşma Eksikliği
Çok erken yaşlarda yapılan evliliklerde eşlerin henüz olgunlaşma sürecini tamamlamaması nedeniyle sorunlar yaşanabilmektedir. Genç yaşta evlenen çiftler ilerleyen yıllarda kişisel gelişim ve değişimler yaşadıkça birbirinden uzaklaşabilmektedir.
Genç çağda verilen evlilik kararları bazen yeterince düşünülmeden alınmaktadır. Hayat tecrübesinin az olması sorunlarla başa çıkma becerisinin gelişmemiş olmasını da beraberinde getirmektedir. Bu şartlar altında erken evliliklerde çatışmalar ve hayal kırıklıkları sık görülmektedir. Olgunlaşma eksikliği nedeniyle ortaya çıkan kavgalar ve sorumsuz davranışlar evlilik birliğini yıpratmaktadır. Sonucunda genç yaşta yapılan evliliklerin bir kısmı ilerleyen dönemlerde boşanma ile neticelenmektedir.
Genel Boşanma Sebeplerine Dayalı Boşanma Davalarında Deliller
Genel boşanma sebeplerine dayalı boşanma davalarında, özellikle Türk Medeni Kanunu m.166 kapsamında, evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve şiddetli geçimsizlik iddialarının ispatı için çok çeşitli deliller kullanılabilir.
1. Tanık Beyanları
Eşlerin evlilikte yaşadığı sorunlar çoğunlukla gizli yaşandığından, tanık beyanları önemli bir delil kabul edilir. Tarafların yakın çevresi, aile bireyleri veya komşular mahkemede dinlenebilir. Tanık ifadeleri, şiddetli geçimsizlik veya evlilik birliğinin sarsıldığını ispatta önemli rol oynar.
2. Yazılı Belgeler
Mektuplar, e-postalar, mesajlaşma kayıtları veya sosyal medya yazışmaları delil olarak kullanılabilir. Bu belgeler, tarafların birbirine karşı olumsuz davranışlarını ya da ilgisizliklerini gösterebilir. Yazılı deliller, güven kaybı ve iletişim bozukluğunu ortaya koyabilir.
3. Görsel ve Dijital Deliller
Fotoğraf, video veya ses kayıtları da delil olarak sunulabilir. Örneğin, şiddet eylemlerini gösteren görüntüler veya aldatmaya ilişkin fotoğraflar mahkemece değerlendirilir. Ancak bu tür kayıtların hukuka uygun şekilde elde edilmiş olması gerekir.
4. Sağlık Raporları
Fiziksel şiddet iddialarında adli raporlar önemli bir delil teşkil eder. Hastane raporları, darp veya yaralanma izlerini belgeleyerek boşanma sebebini somutlaştırır. Psikolojik şiddet iddiasında da uzman raporları delil olarak sunulabilir.
5. Resmi Kayıtlar
Polis tutanakları, savcılık şikâyetleri veya koruma kararları da boşanma davasında delil olabilir. Bu belgeler, aile içi şiddet veya tehdit vakalarını somut şekilde ortaya koyar.
6. Yargıtay Kararlarında Delil Değerlendirmesi
Yargıtay uygulamasında, şiddetli geçimsizlik iddiasında tanık beyanlarının önemi sıkça vurgulanmıştır. Ayrıca mesajlaşmalar, sosyal medya kayıtları ve sağlık raporları da Yargıtay tarafından geçerli deliller olarak kabul edilmektedir.
Genel boşanma sebeplerine dayalı davalarda deliller oldukça geniş bir yelpazede toplanabilir. Mahkeme, tüm delilleri birlikte değerlendirerek evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığına karar verir.
Sonuç
Her evliliğin dinamiği ve karşılaştığı zorluklar farklıdır. Bu makalede sıralanan boşanma sebepleri en sık rastlanan genel nedenler olarak ele alınmıştır. Boşanma kararı her zaman tek bir olaya dayanmamaktadır. Genellikle birden fazla sorunun birikmesiyle son çare olarak gündeme gelmektedir. Evlilikte benzer sorunlar yaşandığında çiftlerin öncelikle iletişim yoluyla çözüm araması önerilmektedir. Gerekirse profesyonel yardım alınarak sorunların üstesinden gelinmeye çalışılmalıdır. Bazen tüm çabalara rağmen evlilik birliğinin sürdürülemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu gibi durumlarda boşanma her iki taraf için de yeni bir başlangıç fırsatı olarak değerlendirilmektedir.
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2001/2-432 E., 2001/482 K. saylı ve 06.06.2001 tarihli kararına göre:
“…Davalı eşine muhtelif zamanlarda ağır hakaretlerde bulunmuş, kocası da bu hakaretler karşısında davalıyı evin kilidini değiştirip eve almamış, davalıya bakmamıştır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığından, boşanmaya karar verilmelidir…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2001/4956 E., 2001/6274 K. sayılı ve 19.04.2001 Tarihli ilamına göre:
“…Evlenmenin sosyal amacı yanında, belki de daha önemli olarak nesli devam ettirme ve cinsel arzuları tatmin etme gayesi de vardır, tarafların cinsel organları normal yapıda olmasına rağmen, psikolojik sebeple de olsa uzun evlilik süresi içinde cinsel ilişki kuramadıkları kızlık muayenesine dair rapordan anlaşılmaktadır. Bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar. Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması karşısında eşlerde birbirine karşı haklı bir nefretin, en azından isteksizliğin doğacağı şüphesizdir. Böyle bir durumu davacı açısından bir kusur olarak kabul etmek mümkün değildir. Ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve ondan sonrada devam edip etmeyeceği şüpheli bulunan cinsel yakınlaşmayı beklemek için davacıyı zorlamak açık bir haksızlıktır. Bu koşullar altında davacıdan evlilik birliğini devam ettirmesi beklenemez. Aile birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilerek boşanmaya karar verilmesi gerekirken davanın yetersiz gerekçe ile reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2005/9973 E. 2005/10409 K. sayılı ve 30.06.2005 tarihli ilamında:
“…Davacının, davalı eşinin yaşamsal önem taşıyan böbrek ameliyatı ile herhangi bir şekilde ilgilenmemesi, kişilik haklarına saldın niteliğindedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldın teşkil ettiği anlaşılmaktadır…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2016/10455 E., 2018/1521 K. sayılı ve 07.02.2018 tarihli kararında:
Mahkemece, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı-davacı erkeğin kusurlu olduğu belirtilerek, davalı-davacı erkeğin boşanma davasının reddine, davacı-davalı kadının davasının kabulüne ve tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-davacı erkeğin mahkemece kabul edilen kusurları yanında davacı-davalı kadının sık sık eski sevgilisinden bahsettiği, eşiyle evlenmekten pişman olduğunu, eski sevgilisiyle evlenmiş olsaydı daha mutlu olacağını söylediği anlaşılmaktadır. Bu halde, taraftar arasındaki ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı erkek dava açmakta haklıdır. O halde erkeğin boşanma davasının kabulü gerekirken, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2013/21776 E., 2014/4418 K. sayılı ve 03.03.2014 Tarihli ilamına göre:
“…Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-davacı kocanın eşine zaman zaman fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, aşırı kıskanç davranıp eşini kısıtladığı, davacı-davalı kadının da eşine hakaret ettiği ve aşırı kıskançlık gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı koca da dava açmakta haklıdır. Az kusurlu olan davacı-davalı kadının kendisinin de boşanma davası açması karşısında, boşanmaya itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olur. Davalı-davacı koca bakımından Türk Medeni Kanununun 166/2.maddedeki boşanma koşulları oluşmuştur. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün bulunmamasına göre, davalı-davacı kocanın boşanma davasının da kabulüne karar verilecek yerde, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2003/2609 E. 2003/4066 K. sayılı ve 24.03.2003 tarihli kararına göre:
“…Davalının ve davcının anne-babasının davacıyı sürekli azarladıkları, kocanın bu davranışlara sessiz kaldığı gibi evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri de yerine getirmediği, kimseyle görüşmesine izin vermedikleri anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1 ) karar verilmelidir…”
* * * * * * *
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2010/3339 E., 2011/4012 K. sayılı ve 08.03.2011 tarihli kararında:
“…Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının birlik görevlerini yerine getirmediği, karısını ailesi ile görüştürmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1)karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır…”
* * * * * * *
Boşanma davanızda hak kaybına uğramamak için bir avukattan destek almanızı tavsiye ederiz.